|
|
|
Türk devleti yıkılıyor Kürt devleti kuruluyor
|
Kuzey Irak’ta Kürt devleti kuruluyor, Kıbrıs’taki Türk devleti de aynı güçler tarafından yıkılmak isteniyor. MİT “Ulus devletler tehlikede, bir şeyler yapmak lazım” diye uyarıyor. Ankara’dakiler ise sürekli bizi arkadan hançerleyen ABD’den destek bekliyor ve “bekle-gör” politikasından medet umuyor. |
Türkiye çok önemli bir dönemeçten geçiyor. Irak yanı başımızda patlamaya hazır bomba gibi… Kıbrıs’ın verilmesi için düğmeye basıldı. AB ile maceramız ise teslimiyetçiliğin de ötesine geçti.
Türkiye’nin yaşadığı tehlikeyi en bariz şekilde ifade eden MİT Müsteşarı oldu. Müsteşar Emre Taner, belki de MİT’in tarihinde ilk defa, kamuoyuna önemli bir konuda açıklama yapıyor ve kısaca “Ulus devletler tehdit altında, etrafımızda olup bitenlere seyirci kalamayız” diyordu.
Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) bu açıklaması iki açıdan önemli…
Birincisi, MİT’in görevi istihbarat toplamak… Türkiye ve etrafındaki olaylarla ilgili en iyi sağlam bilgiye sahip kuruluşun MİT olduğu kesin… Bu sebeple bu açıklamanın sağlam bilgilere ve belgelere dayandığı kabul edilmeli, ciddiye alınmalı.
MİT’in tehlike uyarısı
İkincisi, MİT başbakanlığa bağlı bir kuruluş. Bütün gelişmeleri ve topladığı bilgileri Başbakan”a bildiriyor. Millî Güvenlik Kurulu’na da bilgi veriyor. MİT’in kamuoyuna açıklanan bu görüşlerinin Başbakanlığa ve MGK’ya da bildirildiği kesin… Eğer MİT buna rağmen kamuoyuna açıklama yapma gereği duymuşsa, bu çok önemlidir.
MİT, üstü kapalı olarak “Ey ahali, etrafımız ateş çemberi, yanı başımızda yeni devlet kuruluyor, ulus devletler tehlike altında. Biz bu bilgileri ilgili yerlere aktardık ama kimse ciddiye almıyor. Haberiniz olsun” demeye getiriyor.
MİT’in açıklamasının ardından Başbakan Erdoğan’ın partisinin grup toplantısındaki, “Olup bitenlere seyirci kalamayız” sözleri bir nevi savunmadır. Gerçekten Başbakan etrafımızda olup bitenlere seyirci kalmayı düşünmüyorsa, yetkilerini kullanarak, bunun gereklerini yerine getirir. Bunu yapmıyor da konuşuyorsa bu işte bir terslik var demektir.
Saddam’ın asılması
ABD Başkanı Bush, Irak’ı işgal etmeye başladığı sırada, bunun bir haçlı seferi olduğunu söylemişti. Bush’un bu sözlerine ABD’nin Irak’ı işgal etmesine destek veren Müslüman ülkeler bile sert tepki göstermişti. Bunun üzerine Bush çark etmiş, yanlış anlaşıldım diye geçiştirmişti.
Son olaylar, Bush’un Irak’ın işgalinin haçlı seferi olduğu yolundaki açıklamalarını doğruladı. Çünkü ABD Irak’ı işgal etmekle yetinmedi. Irak halkına dünyada eşi ve benzeri görülmemiş zulümleri yaşattı, yaşatmaya da devam ediyor.
ABD askerlerinin Irak’ta yaptıkları zulüm ve işkenceleri anlatmak bile insanlık adına utanç verici. O iğrenç görüntüler hâlâ herkesin hafızasında…
ABD, bu kadarla da yetinmedi. Müslüman bir devletin devlet başkanını, Müslüman halkı bayram namazına gitmeye hazırlandığı saatlerde (Irak ve bazı ülkelerde Kurban Bayramı Türkiye’den bir gün önce başladı) idam ettirdi. ABD, Saddam’ı bayram sabahı asarak, hem Irak halkına, hem de bütün dünya Müslümanlarına gözdağı verdi. Asıl amacının da haçlı seferi olduğunu bir kez daha gösterdi. Haçlı seferlerinde Müslüman halktan zulümle alınan malların yerine de Müslüman Irak halkının petrollerine kondu.
ABD, hem Irak’ta Müslüman halkı Sünni-Şii diye birbirine düşürdü, hem de Irak halkının can damarı olan petrolleri ele geçirdi.
ABD Irak’ı nifak tohumlarını ekti. Irak’ta Sünniler ile Şiiler her gün çatışıyor, Kürtler ise ABD’nin himayesinde keyif çatıyor.
Büyüklere masallar
Hemen burnumuzun dibinde, hatta bize Hakkâri’den bile daha yakın olan Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kuruluyor. Kürt devletinin kuruluşunu da müttefikimiz diye övündüğümüz ABD yapıyor. Ne hazindir ki, Türkiye, Kürt devleti kurmak için her yolu deneyen ABD’den terör örgütü PKK’yı bitirmesi için destek bekliyor. Bu amaçla koordinatörlük bile kuruldu.
Başbakan Erdoğan, sonunda koordinatörlüğün amacına ulaşamadığını ve başarısız olduğunu kabul etti. Ama koordinatör duruyor. Başarısızsa niçin görevden alınmaz veya değiştirilmez? Bunu soran yok.
ABD ise koordinatörlükte istediği amaca ulaştı. Türkiye’nin aslan payı ihalesini ABD PKK Koordinatörünün ortağı olduğu şirket aldı. Türkiye kaybederken, Amerika bir kez daha kazandı. Biz ise olup bitenleri seyretmek zorunda kaldık.
ABD ile terör örgütü PKK’nın Irak’taki varlığını bitirmek için yapılan işbirliği tam anlamıyla hezimete uğradı. ABD’nin terör örgütü PKK’yı bitirmek gibi bir niyeti yok. Bunu bütün dünya anladı, bir tek Ankara’dakiler anlamadı…
ABD, güya PKK terör örgütünü bitirmek istediğini söylüyor. Ama diğer yandan Kuzey Irak’ta güvenliği bizzat kendilerinin eğittiği PKK’lı teröristlere teslim ediyor.
İki yüzlülük, kahpelik olur ama bu kadar insanın gözüne sokarcasına müttefiki arkadan hançerlemek olur mu?!! Dünyada böyle bir kahpelik sanırım daha görülmemiştir.
ABD ile Türkiye’nin terör örgütü PKK konusunda yaptığı işbirliğini masal diye anaokulundaki çocuklara anlatsan ciddiye almazlar. Bir varmış bir yokmuş diye başlayan çocuklara masallar bile daha ciddi ve inandırıcı…
Enkazı bile göstermediler
Türk işçileri taşıyan uçak, Irak’ta düştü. 28 Türk işçi hayatını kaybetti. Türkiye’den bir heyet, uçağın düşüş sebebini araştırmak için Bağdat’a gitti. Ancak müttefikimiz (!) Amerika, Türk yetkililerini uçağın enkazına bile yaklaştırmadı. Amerikalılar, düşen uçağın enkazını alelacele toplayıp sakladı.
Amerikalılar, parçaları hırsızlara karşı koruma altına aldıklarını iddia ettiler. Ancak uçağın düştüğü alan askerî bölge olduğu için sivillerin girmesi zaten mümkün değil.
Amerika’nın bu tutumu, uçağın düşürüldüğü iddiasını doğruluyor. Çünkü görgü tanıkları uçağın düşürüldüğünü söylüyor. Iraklı milisler de “uçağı düşürdüklerini” iddia ediyor.
Gerçek olan bir şey varsa, uçağın düşürülmesinde Amerika’nın parmağı olduğu. Türkiye’nin düşürüldüğü aciz duruma bakın; Türk işçileri taşıyan uçak düşüyor veya düşürülüyor. Uçağın enkazına bile yaklaştırılmıyoruz. Üstelik bunu müttefikimiz diye umut bağladığımız Amerika yapıyor. Biz aynı Amerika’dan terörün bitirilmesi için hâlâ destek bekliyoruz.
PKK’yı bitireceğiz masalı
Türkiye, Amerika’dan Irak’taki terör örgütü PKK’nın varlığını bitirmesini bekliyor. Amerika, “gücümüz yetmiyor!” masalıyla Türkiye’yi oyalarken, bölücü terör örgütü PKK ile Kerkük’ün durumunu görüşmek için pazarlığa oturdu.
PKK’nın Irak’taki siyasi kolu PÇDK’da, ABD’li askerler ile PKK’lı teröristler, Kerkük için resmen pazarlık yaptı. Bundan cesaret alan Kuzey Irak’taki Kürtler de iyice küstahlaştı. Akıllarınca Türkiye’ye “Kerkük’e karışmayın” mesajı vermeye kalktılar.
Kerkük elden gidiyor
Kerkük’te Türkmenler yıllardır Saddam Hüseyin’in zulmüyle inledi. Saddam’ın soykırımına uğradılar, ezildiler, hor görüldüler.
ABD’nin Irak’a girmesiyle zulüm belki biraz durulur sandılar ama bir kez daha hayal kırıklığına uğradılar. Çünkü zulüm artarak devam etti. Bu kez zulmeden Saddam değil, Peşmergeler ve ABD’lilerdi.
ABD’nin de desteğini arkasına alan Kürtler, Türkmenleri yerlerinden yurtlarından etti. Bütün Türk kayıtlarını yok ettiler. Tapu sicillerinden resmî nüfus kayıtlarına kadar ne varsa yakıp tahrip ettiler.
Bununla kalsa iyi… Hor görüldüler, aşağılandılar, işkencelere maruz kaldılar. Kadınlar, kızlar tecavüze uğradı. Amerikalılar ve Peşmergeler, sorgusuz sualsiz binlerce Türkmen’i katletti.
Şimdi Türkmenleri daha büyük tehlike bekliyor. Kerkük resmen elden gidiyor. Kürtler ve ABD, Kuzey Irak’ta bir tek Türkmen bırakmamaya kararlı… Bunun için ne gerekiyorsa yapıyorlar. Irak’ın değişik yerlerinden 227 bin Kürt (aileleriyle birlikte 600 bin kişi) Kerkük’e getirilerek yerleştirildi ve seçmen kayıtları yapıldı. Kürtlere Kerkük’e gitmeleri halinde ileride yüksek miktarda para alacakları vaadinde bulunuluyor. Bu iddialar, kimi zaman aile başına 10 ile 20 bin dolar arasında değişiyor. Bu da bu rakamın daha da artacağını gösteriyor.
Artık Kerkük Türk yurdu olmaktan çıkıyor. Kerkük türkülerini bundan sonra daha bağrı yanık dinleyeceğiz…
Güçleri yetmiyormuş!
Bütün bu olup bitenleri müttefikimiz ABD planlıyor ve uyguluyor. Ankara’nın bu konudaki tavrı ise tam evlere şenlik...
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün yaptığı açıklamalardan anladığımıza göre, Türkiye, PKK terör örgütünün elebaşları Murat Karayılan ile Cemil Bayık’ı ABD’den istedi. ABD ise “Havanızı alırsınız” anlamında diplomatik üslupla “Gücümüz yetmiyor” karşılığını veriyor.
Sanırsınız ki, dünyanın ordusuyla savaşıyorlar. Güçleri bölmek istemiyorlarmış da.. güçleri yetmiyormuş da… Kendi ellerinle besleyip büyüttüğün ve koruduğun adamı teslim etmiyorsan, bunun diplomasideki karşılığı kahpeliktir.
Asıl üzücü olan durum ise Türkiye Devleti Dışişleri Bakanı’nın ABD’nin bu saçmalığını ciddiye alıp kamuoyu ile paylaşmasıdır.
“Havanızı alırsınız” demeye getiren ABD’ye gereken cevabın ne zaman verileceğini merak ediyoruz.
Amerika’nın Irak’taki ikiyüzlü ve hain tutumu aslında Türkiye’ye gözdağı anlamına geliyor. Bir yandan Türk işçileri taşıyan uçak düşürülüyor, diğer yandan PKK’lılarla pazarlık yapıyorlar. Bu da yetmemiş gibi Kerkük’e Kürtleri yerleştiriyorlar. Bütün bunlar Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak ve Kerkük’e müdahale etmesini önlemek amacıyla yapılıyor.
Türk devleti yıkılıyor
Kürt devleti kuruluyor
Türkiye AB uğruna Kıbrıs’ı gözden çıkardı. Rauf Denktaş’ı “statükocu ve çözüm üretmemekle” suçlayan AKP iktidarı, Mehmet Ali Talat’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı seçilmesi için elinden geleni yaptı. Başarılı da oldu.
Şimdi aynı Talat, güya barış uğruna Kıbrıs’ı elden çıkarmak için çabalıyor. Kendisine engel olacağını düşündüğü Rauf Denktaş’ın oğlu Serdar Denktaş’ın genel başkan olduğu Demokrat Parti’yi AKP’nin desteğiyle hükümetin dışına iten Talat, şimdi Kıbrıs’ta istediği gibi at koşturuyor.
Mehmet Ali Talat, Rumların istekleri doğrultusunda Lokmacı geçidini yıktırdı. Bilmeyenler üç-beş merdiven basamağının yıkılması olarak olayı değerlendirebilir.
Ancak durum öyle değil. Birincisi Mehmet Ali Talat kafasına göre iş yaptı.
KKTC Anayasasına göre, Lokmacı geçidinin bulunduğu alan Türk askerlerinin koruması altında. O bölgedeki söz hakkı Türk askerinin, yine bizim Genelkurmay’ın…
Talat, kafa tutuyor
Talat, Türk Genelkurmay’ına danışmadan kafasına göre “Köprüyü yıkacağım” dedi. Bu karardan, yapılan açıklamalara bakılırsa Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da haberi yoktu. Ancak Erdoğan, Talat’ı desteklemekten de geri durmadı.
Erdoğan, "KKTC kararını vermiştir, bize onu desteklemek düşer. Orası tanıdığımız bir devlet değil mi? Oranın bir Cumhurbaşkanı yok mu? Hükümeti yok mu? Bize de saygı duymak düşer" dedi.
Apar topar Ankara’ya gelen Talat, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile görüştü. Talat, görüşmeden sonra Lokmacı geçidi konusunun gündeme gelmediğini açıkladı. Orgeneral Büyükanıt ise hemen ardından yaptığı açıklamada, görüşmede tamamen Lokmacı geçidi konusunun ele alındığını söyledi.
Görüşmelerden çıkan sonuca göre Genelkurmay, Lokmacı geçidinin açılmasına karşı çıkmıştı. Ancak Talat, Genelkurmay’a rağmen, KKTC Anayasasında Türk askerlerine bırakılan alandaki Lokmacı geçidini yıktırdı.
Rumlar bir kez daha istediklerini elde etmişlerdi. Karşılığında biz yine havamızı almıştık.
Yine bir hususun açıklığa kavuşturulmasında fayda var. Lokmacı geçidini Türkiye yaptırdı. Avrupa Birliği istedi diye Genelkurmay’ın karşı çıkmasına rağmen yıktırıldı. Amaç Rumların Türk tarafına geçişini kolaylaştırmaktı.
Oysa Lefkoşa’da iki tane açık kapı zaten var. Biri, Ledra Palas, yayalar için, açık... Diğeri, Metehan, otomobiller için, açık... Bunlar söylenmediği için, hiç kimsenin aklına şu soru da gelmiyor: “Rumlar zaten açık olan iki tane kapıdan geçmiyorsa, üçüncü kapıdan neden geçsin?”
Buradaki amaç, Rumların Türk tarafına geçişini sağlamak değil, Türkiye’ye rağmen Kıbrıs’ta bir şeyler yapmaktır. Kuzey Kıbrıs’taki Türk devletinin varlığını yok etmek için Rumların istediği tavizleri adım adım yerine getirmektir.
Rumlar önce geçidin yıkılmasını istedi. Geçit yıkılınca yeni tavizler istemeye başladılar.
Kıbrıs Rum yönetimi lideri Tasos Papadopulos, ''işgal ordusu'' olarak nitelediği Türk Ordusu çekilmeden ve semboller kaldırılmadan Lokmacı köprüsünün karşılıklı geçişlere açılmayacağını söyledi. Açıkça, “Bu taviz yetmez, yeni tavizler isterim” diyor. Yarın Kıbrıs’ın tamamını isteyecekler.
Dikkat edin… Türkiye’nin güneyinde çok önemli gelişmeler yaşanıyor. Kuzey Irak’ta Türklerin çoğunlukta olduğu bölgede bir Kürt devleti kurduruluyor. Türkmenlerin toprakları ve zenginlikleri Kürtlere peşkeş çekiliyor.
Kuzey Kıbrıs’ta da yine Türk topraklarında kurulu olan Türk devleti yıkılmak isteniyor. Türk toprakları da Rumlara peşkeş çekilmeye çalışılıyor…
Bütün bunlar olup biterken de Türkiye de “bekle-gör” politikası izliyor…
Daha ne kadar bekleyeceğiz?..
|
Bu haber 5697 defa okundu.
|
Ufuk Ötesi : 2007 / 01
|
|
|