Yrd. Doç. Dr. Erdoğan Altınkaynak
Kırım Tatar Türklerinin yaşadığı sürgün de uygulanan bu politikanın sonuçlarından biridir..
Bir memleketin tapu senedi, o coğrafyanın yer adları ile mezarlıklarıdır. Kırım’ın Slavlaştırılması politikaları neticesinde Ruslar bütün mezarlıkları tahrip etmiş, bazılarının üzerine bina inşa etmiş, yol yapmış, park-bahçe inşa etmiş, kültür mirası mimari eserleri amaçlarının dışında kullanmışlardır. Camiler çöplük yeri, sinema salonu, diskotek, depo olarak kullanılmıştır.
Bu tahriplerden birisi de Hazar İmparatorluğunun günümüzde yaşayan bakiyeleri Kırım Karay Türklerinin, Balta – Tiymez (Balta dokunamaz, vurulamaz) mezarlığıdır. Mezarlığın çerisinde Kırım Karaylarının “Kutsal Meşe” ağaçları da vardır. Mezarlıktaki meşe ağaçlarının kesilmesi yasak olduğundan Balta-Tiymez adı verilmektedir. Kesilmesi yasak olan ağaçlara Anadolu’da ve diğer Türk coğrafyalarında da rastlarız. Aslında bu mesele Türklerde dağ-ağaç-mezar kültü ile ilgilidir. Kesilmesi yasak olan bu ağaçlar genellikle bir dağ ve mezarla yan yana bulunur.
Balta – Tiymez Mezarlığı Kırım’ın, Bahçesaray şehri yakınlarında Kırk-Yer ya da Kırk-Er bölgesinde, Meryem Dere’nin üst tarafında Çift-Kale’nin bitişiğindedir. Kırım’ın bugünkü tarih itibariyle 1920 yıl öncesinden bir Türk yurdu olduğunu gösteren deliller taşıdığı için Türklük ve Türk Dünyası için oldukça önemlidir.
Balta-Tiymez Mezarlığı üzerinde en geniş ve detaylı çalışmayı bir Kırım Karay Türkü olan Firkoviç yapmıştır. Bu büyük Türkolog, zamanında yapmış olduğu kazıları Avne Zikkaron adlı eserinde yayımlamış ve verdiği bilgilerin doğruluğu da, mezarlığın tarihi hakkındaki bilgileri de Rusya Yahudileri bilim kurulu tarafından da kabul edilmiştir. Ne yazık ki öldükten sonra, Rusya politikaları için son derece tehlikeli bir buluş yapmış olan Firkoviç sahtekarlıkla ve onun sunduğu belgeler de tahrif edilmiş belgeler olarak ilan edilmiştir. Tabiri caiz ise güneşi balçıkla sıvamışlardır. Bir başka Kırım Karay Türkü olan araştırmacı Kokizov da basında bir hayli yer tutan tartışmalara son noktayı koyarak, Firkoviç’in verdiği bilgilerin ve mezarlıktaki taşların ‘ulu-ata sınavu’ adı verilen takvimle uyuştuğunu, ölenlerin ölüm günlerinin bile belli olduğunu ispat etmiştir.
İlk önce Firkoviç tarafından bulunan ve daha sonra değişik bilim adamlarınca yapılan kazılar ve araştırmalarla mezarlığın eskiliği ortaya çıkarılmıştır. Arami ve İbrani alfabesi ile yazılı kitabeleri olan mezarların çok eskiliğinin Rusya’nın ve diğer Yahudi’lerin itirazına uğramasına neden olan şey ise mezarların kime ait olduğudur. Çünkü bu mezarlarda yatan kişilerin adları Türkçe’dir.
Firkoviç’e karşı çıkan bazı araştırmacılar, kendilerine delil olarak Karay isimlerinin Kırım Tatarları tarafından da kullanıldığını ve dolayısıyla bu isimleri Karayların Kırım Tatar Türklerinden aldıkları tezini savunurlar. Karaylar XIII. asırdan önce Türk ve Fars adlarını kullanıyorlardı. Tatarlar o zamanlar Kırım’da değillerdi. Örnek olarak Farsça bir isim olan Gulaf (635), Goher (815), Arzu (836) Türk-Tatar ismi Bikaçe (635-834), Mamuk (720- 796), Aytolu (815), Türk ismi Biyana (845), Tohtar (898), Beklaf-936 vs. bunlar arasında sayılabilir. Bu isimler Kırım Tatar Türkleri arasında da yoktur.
Biz burada, Baltatiymez Mezarlığındaki aile mezar taşlarına yazılan, 12. asra kadar tarihler ve okunan kadın adlarını örnek olarak veriyoruz: Akbike (1030), Ayke (719), Aytolu (825, 1023, 1086), Altınkız (1006), Arzu (836-976-1045) Bibüş (1044), Bikeçe (635-834-937-1001-1088-1127), Biyana (845-1003), Bikelek (936), Biçe (1150), Gulef (635-1025-1064), Devlet (1024), Menevşek (982-1030), Meneveş (653), Murat (1000-1090), Saadet (1045), Sarra-Hatun (669), Severgelin (670), Sultan (975-1035-1049) Tohtar (898-1045-1140), Şahuv (704-1030), Emçi (726).
Erkek isimleri de şöyledir: Alani (706), Appak (1028), Baba (991), Babay (1046), Babakay (1090), Baba-şah (1047), Balıkay (1090–1098), Bahşi (622–619–667), Duvan (1065), İncirci (1175), Kefeli (1128), Mesud (807), Murza (1049), Parlak (180), Paşa (998–1035–1062), Sakizçi (1061), Temirza (1088), Tohtamış (262–578–1157), Ulu Ata (973), Çaban (1150–1157), Emeldeş (1172), Efendi (824).
Karaylar adı geçen mezarları, üzerinde tahrifat yapılıyor-Türk adı yok ediliyor-mezara saygısızlık yapılıyor diye saklı tutmaktadırlar. Firkoviç tarafından bulunan mezarlar ise o öldükten sonra Sanpeterburg’da ‘Şedrina’ adında bir müzeye kaldırılmıştır. Firkoviç Kolleksiyonu’nu olarak bilinen bu buluntular bilim aleminden ve herkeslerden saklanmaktadır ve dahi akıbeti meçhuldür. Bazı mezar taşları da, Sovyetler Birliği döneminde Bahçesaray’da yaptırılan Lenin Meydanı için kullanılmıştır.
Kırım Karayları için bu mezarlık çok önemlidir. Orada, kendi ailelerinin kökü olarak inandıkları ağaçlar vardır. Bu ağaçlara zarar vermenin cezası çok ağırdır. Her ailenin bir ağacı olduğu gibi bu ağacın kuruması veya yok edilmesi halinde ailenin soyunun kuruyacağına inanılır. Her aile, kendine ait bir ağaç temin eder ve bunu herkeslerden saklar. Bu ağaç, buluğa eren erkek çocuğa babası tarafından gösterilir ve bu sirayet devam eder.
Mezarlıkta sadece o civarda ölen insanların taşları yoktur. Burası kutsal bir mekan olduğu için, Kırım’ın dışında, çok uzaklarda yaşadığı ve vefat ettiği halde, Kırım Karayları için faydalı iş yapmış olanlar ve Kırım Karaylarının ileri gelenleri için de adına Yolcutaş dedikleri anıt mezarlar da vardır.
Mezar ziyareti, küçük bir taş parçası kabir üzerine konularak yapılmaktadır. Mezarlık içerisinde insanlar oldukça saygılı olmalıdır. İçerde sigara dahi içilmez.
Kırım Karayları Balta-Tiymez’deki bu ağaç yanında yaptıkları duaların kabul olacağına inanırlar. Ulu meşelerin gövdesine sarılıp, sol taraflarını gövdeye yaklaştırarak sarılıp ana dillerinde dua ederler. Bu ağaçların yanına gelmek de ayrı bir seremoni gerektirir. Meşenin etrafında, içeri girenlerin bıraktığı dal parçası nezirlerden bir daire vardır. Her gelen buraya bir dal parçası bırakarak daireden içeri girer.
Balta – Tiymez mezarlığı’nda her isteyen çalışamaz. Ancak ve ancak Kırım Karayları ve Türk soylu halklardan cemaatin izin verdiği kişiler çalışabilir. Son zamanlarda Rusya Yahudileri veya İsrail’den geldiği söylenen bilim adamları, Kırım Karaylardan gizli olarak burada değişik kazılar ve araştırmalar yapmışlardır. Kırım Karayları bu durumu öğrendiklerinde şiddetle karşı çıkmışlar ve onları engellemişlerdir.
TİKA ve Kırım Karay Birliği tarafından son yıllarda çalışanları Kırım Karayları ve Türkiye’den de Yrd. Doç. Dr. Zekeriya Karadavut olmak üzere bir çalışma grubu mezarlığın restorasyonu ve yeniden imarı için hazırladığımız bir proje üzerinde çalışmaktadırlar.
Bu mezarlık, Kırım Karay Türklerinin olmakla birlikte insanlığın kültür mirasıdır.