Sovyetler Birliği'nin yıkılması, Orta Asya Türk cumhuriyetlerine bağımsızlıklarını kazandırırken bir yandan da bölgesel istikrarı bozabilecek birçok yeni unsuru ortaya çıkardı. Aradan 15 yıl geçmesine rağmen Türkiye'nin Orta Asya cumhuriyetleriyle ilişkileri istenen seviyeye ulaşamazken, "Ankara nerede hata yaptı; ne yapmalı?", "Orta Asya'nın bölgesel istikrar ve refahı için nasıl bir politika izlenmeli?" soruları giderek daha fazla önem kazandı. Kocaeli'nde 18-21 Eylül tarihleri arasında yapılan "SSCB Sonrası Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'nde Sosyal, Siyasal ve Ekonomik Değişim" konulu 1. Uluslararası Sosyal Bilimciler Kongresi'nde bu soruların cevabı arandı.
TÜRK DÜNYASI MASAYA YATIRILDI
18 ülkeden 142 akademisyenin katıldığı kongrenin koordinatörü Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Bekir Günay, bu anlamda düzenlenen etkinliğin önemine işaret etti: "Bölgesel istikrar ve işbirliği için 7 farklı disiplinde çalışan bilim adamlarını buluşturduk. Herkes kendince bir bakış açısı getirdi ve 'tespit' süreci tamamlandı. Artık bundan sonra 'teşhis ve tedavi' başlayacak." Üç günde 30 oturumun gerçekleştirildiği kongre, önümüzdeki yıl Türkiye dışında yapılacak. Kırgızistan, Makedonya, İran ve Kazakistan şimdiden ev sahipliği teklifinde bulundu. Bölgedeki sorunların çözümü için milletlerarası çaptaki girişimlere katkı sağlayacak "Uluslararası Sosyal Bilimciler Birliği" kurulmasının kararlaştırıldığı kongrede, Türkiye'nin "Osmanlı mirasına yakışır aktif bir denge siyaseti gütmesinin" önemi de vurgulandı. Ankara Global Araştırmalar Merkezi Başkanı Doç. Dr. İdris Bal, bu çerçevede şöyle bir değerlendirme yapıyor: "Birçok devlet gibi Türkiye de etkileyebileceği bir arka bahçeye sahip. İster sevilsin ister sevilmesin Osmanlı'dan kalan bu alana kayıtsız kalmamız, bize uzun vadede zarar verir. Çünkü Orta Asya, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar gibi sahalardaki gelişmeler ve problemler Türkiye'nin başını ağrıtır."
EĞİTİM, DİĞER ALANLARLA DESTEKLENMELİ
1990'ların başında Orta Asya Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını ilan etmesi, bu coğrafya için yeni gelişmelerin de habercisiydi. 70 yıllık Sovyetler Birliği'nin dağılması, iki kutuplu dünya düzenini ortadan kaldırarak Çin sınırından Avrupa içlerine kadar geniş bir alanın siyasî boşluğa düşmesine sebep olmuştu. Artık bölgeyle ilgili tüm devletler yeni stratejiler geliştiriyordu. Soğuk Savaş'ın 'gözde ülkesi' Türkiye de yeni döneme hazırlıksız yakalanmıştı.Türkiye'nin söz konusu yıllarda yalnızları oynadığını söyleyen Doç. Dr. Bal, "Kıbrıs, PKK, Yunanistan'la ilişkiler hep problemli konulardı ve bizi destekleyen yoktu. Orta Asya'da ortaya çıkan yeni devletler din, dil, ırk ve kültür ortaklığında farklı bir kapı görüldü. Ancak şu var ki hamaset kokan sözlerle girişilen ilk ilişkiler, tahmin edilen neticeleri doğurmadı." diye konuştu. Atatürk Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Saray da bu görüşü destekleyerek, "Orta Asya cumhuriyetleriyle ilişkilerde 'ağabeylik' değil, 'işbirliği' rol oynamalı." mesajı verdi: "Ağabeylikle iş yürümüyor. Madem kardeşlikten söz ediyoruz, kardeşler birbirlerinin işine karışmaz. Ama bu demek değil ki ortak projeler yapılmayacak? Eşit şartlarda mutlaka birliktelik olmalı."
Bu noktada akıllara '15 senelik sürede hangi alanlarda hata yapıldı?' sorusu geliyor. Bağımsızlık sonrası Türkiye'nin Orta Asya'da giriştiği faaliyetlerin kültür, dil ve eğitim ağırlıklı olduğunu belirten kongre koordinatörü Günay'a göre ilişkiler ekonomik ve içtimaî alanlarda geri kaldı. İdareciler nezdinde yürütülen diyalog aydınlar ve halka inemedi. Günay, "Eğer bir aileden söz ediyorsak, problemlerimizi karşılıklı içselleştirmek şart. Bunun için sıkıntıların tespiti, teşhisi ve çözümü için ortak akıl yürütülmeli. 18 ülkeden 142 akademisyen bu ortamı oluşturmanın peşindeyiz." diyor. Bekir Günay, bu çerçevede, yapılan tespitlerin ardından yeni projelerin üretilmesine özellikle önem veriyor. Günay'ın değindiği hususlar, gelecek döneme de ışık tutuyor. Özellikle Vladimir Putin'in Rusya Devlet Başkanlığı'yla başlayan süreçte ulusal ekonomi çalışmaları ve enerjiye dayalı güç merkezi olma çabaları Türkiye'nin Orta Asya ile ilişkilerini daha aktif bir perspektife oturtmasını gerektiriyor. Artık Orta Asya'da ABD, Rusya, Çin ve İran ile mücadele eden Türkiye'nin bu gerçekler ekseninde politikalar geliştirmesi üzerinde duran İstanbul Üniversitesi Araştırma Görevlisi Pınar Özden'e Doç. Dr. İdris Bal da katılıyor: "Türk dış politikasında Batı hâlâ ilk sırada. Önceden olduğu gibi buradan olumsuzluk sezince farklı alanlara kayıyor. Soğuk Savaş döneminde bu SSCB'ydi. Ama büyük devlet olma idealindeki bir ülke, bölgesinde bu tür genel geçer politikalar uygulamaz. Çünkü 21'inci yüzyılda güvenliğiniz, sınırlarınızın çok ötesinde başlıyor."Sosyal bilimcilere göre, Sovyetler sonrası Orta Asya Türk cumhuriyetlerindeki sosyal, siyasal ve ekonomik değişim yeni politikalar için önemli bir dayanak teşkil ediyor. Strateji geliştirirken bölgenin halihazırdaki durumunun önemine atıf yapılıyor. Orta Asya'nın önemli bir bölümünde görülen yoksulluk, yolsuzluk, kimlik problemi ve farklı etnik unsurlar arasındaki çatışma potansiyeli, sıkıntı doğuran hususlar. Buna, bazı ülkeler arasındaki ihtilaflar ve büyük devletlerin güç mücadelesi de eklenince ortaya daha olumsuz bir 'potansiyel tablo' çıkıyor. Yapıcı ve birleştirici siyaset izlenmediği takdirde bölgenin Ortadoğu'dan daha fazla kan ve gözyaşına sahne olabileceğini iddia edenler bile var. Yrd. Doç. Dr. Bekir Günay, kongrede bölgesel sorunların 'tespitinin' yapıldığını, bundan sonra "teşhis ve tedavinin" başlayacağını söylüyor.
TÜRK OKULLARININ KİLİT ROLÜ
Türk okullarında verilen eğitimin ülkelerarası ilişkileri kolaylaştıracağını dile getiren Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili'nin annesi Prof. Dr. Giuli Alasania, bu kurumların ülkeleri için 'vazgeçilmez' olduğunu ifade ediyor. Prof. Dr. Alasania'nın sözlerini teyit eden Kırgızistan Dış Dışişleri Bakanlığı Akademisi Dünya Siyaseti ve Uluslararası ilişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Orozbek Moldaliyev, Kazakistan Kostanay Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ulbossyn Zhanataeva, Azerbaycan Özel Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Selahattin Halilov ve Kosovalı avukat Refki Taç, Türk okullarının yetiştirdiği nesillerin ülkeleri için 'büyük kazanç' olduğu inancında.
KONGRE HEDEFİNE ULAŞTI
Kongreye, TİKA, TÜBİTAK gibi kuruluşlar da katkı sundu.Kongrenin Genel Sekreteri Yrd. Doç. Dr. Bekir Günay, konuyla ilgili olarak şu açıklamaları yaptı. "Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte Türk cumhuriyetleri bağımsızlıklarını ilan etmiştir. Devletler kurulma sürecinde ulus devlet inşası, demokratikleşme ve pazar ekonomisine geçiş ile ilgili problemlerle karşılaşmışlardır. Aynı zamanda, Türk Cumhuriyetleri için siyasal sistemin yapılanması, kültürel hayatın yeniden organize edilmesi, yeni bir kimlik edinilmesi, çağdaş eğitim sistemlerinin oluşturulması ve uluslararası ilişkilerde etkin bir rol üstlenmeleri önem kazanmıştır. Bunların yanında hızla küreselleşen dünyanın yeni değerleri ile uyum ve bütünleşme çabaları ön plana çıkmaktadır. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nin iç dinamiklerinden ve kendileri dışındaki gelişmelerden kaynaklanan sorunların tanımlanmasında ve çözüm önerilerinin üretilmesinde sosyal bilimlerin önemli katkıları olacaktır. Çünkü sosyal bilimlerin öncelikli ilgili alanı toplumların sorunlarının nedenlerini ortaya çıkaracak araştırmalar yapmaktadır. Bu işlevini yerine getirilmesi için üzerinde çalıştığı toplumun geçmişi ve içinde bulunduğu şartların bilinmesi yeterlidir"
ORTA ASYA KONUŞULDU
Kongrenin amacının Türk Cumhuriyetleri’nin karşı karşıya bulundukları sorunları değerlendirdiğini ve çözüm üretmek olduğunu belirten Günay; şunları söyledi: "Bu bakımdan Türk Cumhuriyetleri’nin karşılaştıkları sorunların açıklanması için bir Sosyal Bilimler Kongresi’nin toplanması gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin yaklaşık 10 yılı aşkın bir süredir Türk Cumhuriyetleriyle kültürel alanda ilişkileri mevcuttur. Daha çok dil bilimciler, edebiyatçılar ve kültür sanat etkinliklerinin öne çıktığı ilişkide belki eksik olan ekonomi, sosyoloji, tarih ve uluslararası ilişkiler alanlarında çalışan sosyal bilimciler arasında olan ilişkilerin kopuk olmasıdır. Bu amaçla Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü koordinatörlüğünde 21. Yüzyıl Oluşumunda Türk Cumhuriyetleri ve akraba topluluklarında Sosyal, Siyasal ve Ekonomik Değişim Kongresi düzenlendi."