|
|
|
Telefer Kerkük'ün provasıydı
|
Telafer operasyonunun perde arkasını Irak Demokrat Partisi’nin Başkan Yardımcısı
Kasım ÖMER, UFUK ÖTESİ Ankara temsilcisi Şemsettin KÜZECİ’ye anlattı.
|
KÜZECİ - ABD’nin Telafer operasyonunun perde arkasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
ÖMER - Telafer operasyonu dün bugün değil, Saddam ve sonrası da Temmuz 2003’ten itibaren ABD askerleri Telafer halkını rahatsız etmeye büyük çaba harcadı. Sebebi de Telafer’deki milli mücadele teşkilatlarıdır. Telafer halkı Irak rejimleri tarafından asimile edilen bir toplumdur. Telafer’dekilerin tamamı Türkmendir. Ayrıca Irak döneminde gençlerin yüzde 80’i liseden sonra subaylık fakültesine yazılırdı. Irak’ın nizamî ordusunda ileri gelen subaylar olurlardı. Bu nedenle Telafer halkı, silahı iyi derecede kullanabilen insanlardır. Yaklaşık 100 civarında Paşa, 10 bin civarında subayımız vardır. Bunlar Saddam döneminde Irak’ın resmi ordusunda fiili askerlerdir. Saddam sonrası da Irak’ın genelinde bir gizli ordu teşkilatı kurarak millî mücadeleye başlamışlardır. Bunların arasında Arap, Sünni ve Şii subayları da bulunmaktadır.
ABD ordusu, Telafer’deki evlere sürekli girip silah araması bahanesiyle halkı rahatsız ederek yüzlerce Türkmen’i evinden alıp meçhule götürmüştür. Bunun yanında evde buldukları para, ziynet eşyasını gasp etmişler ve tecavüzlerde bile bulunmuşlardır. Bu durum insanları çok rahatsız etti. Telaferliler kendi aralarında kenetleşerek işbirliği yaparak belli mahalle ve sokaklarda Mücahitler adı altında teşkilatlandılar.
KÜZECİ - Türkmen teşkilatlarının sayısı ne olabilir sizce?
ÖMER - Telafer’de 5 bin civarında Türkmen Mücahidi bulunmaktadır. Ayrıca Irak’ın genelinde 20 bin kişiden oluşan bir gizli ordu vardır. Onların arasında Telafer’in üst düzey subayları da bulunmaktadır. Amaçları ABD’nin Irak’tan çekilmesi, yönetimin Iraklılara devredilmesidir. Bu gelişme Irak halkı için sevinç verici bir olaydır.
KÜZECİ - Dönelim operasyona. Operasyon nasıl ve niçin başladı? Ne zaman bitti?
ÖMER - Telafer’in kontrolünü ele geçirmek, Türkmen mücahitlerini kırmak ve sözde direnişi sona erdirmek amacıyla, 03 Eylül 2004 tarihinde saat 15:30 sularında ABD Kuvvetleri ile Irak Ulasal Muhafızları Türkmen şehri Telafer’i kuşattılar. ABD askerleri Telafer’i ikiye bölmek istediler. Kuzey’den Hasanköy-Saray mahallesi hattı ve batıdan Kamberdere (Kadisiyye-Temanin) hattı.
Kuşatma üç daire şeklinde oldu: Birincisi: Türkmen şehri Telafer’in etrafı tamamen kuşatıldı. İkincisi: şehre giden yollar kuşatılarak kontrol altında tutuldu. Üçüncüsü: Telafer merkezi kuşatıldı.
Telafer halkı bu kuşatmayı görünce ciddi önlemler aldılar. Âdeta şehir bir savaş hazırlığı havasına girdi. Telafer Mücahitleri silahlarına sarılarak savaşın başlamasını beklediler
Yaklaşık 20 bin askerle operasyona başlayan ABD; körfezden kalkan B52 ağır bombardıman, F-16 uçakları ile 2 saat boyunca Ses bombası ve 13 saat boyunca Salkım bombası kullanarak, Kuzey’den 80 adet Batı’dan 163 adet Tankla şehre girmeye çalıştı. ABD’lilerin yanında Arnavut kökenli askerleriyle birlikte Peşmerge ve PKK’lilerin de bulunduğu tespit edildi.
İlk ve üçüncü kuşatmada Peşmergeler ve PKK’liler plâkasız araçlarla şehrin içine konuşlandı. Türkmen Mücahitlerinin saklandıkları noktalarını ABD uçaklarına havadan algılayıcı disketlerle destek verdiler. Başta şehrin su deposu tahrip edildi. Telafer’in elektriği operasyonun başlamasıyla Musul barajından ABD’liler tarafından kesildi. 4, 5 ve 6 Eylül günleri boyunca devam eden kuşatmada 20 civarında savaş helikopterlerinin de operasyona katılmasıyla birlikte, halk Telafer’i terk etmeye başladı. 120 civarında Türkmen Telaferin 300 Türkmen köyüne sığınmak üzere şehri kaçak yollarla terk ettiler. ABD’liler, durumun farkına varınca şehir dışına çıkma yasağı getirdiler. Musul’a giden bütün ana yolları kapatıp Telafer’i yasak bölge ilan ettiler. Yani 460 bin Türkmen esir hale düştü anlamına geldi. İlk gün; ABD’lilerin 8 tank ve 2 adet helikopteri imha edildi.
6 Eylül 2004 tarihinde ABD ile Türkmen Mücahitleri bir anlaşma yapmaya karar verdiler. Şehrin önde gelen Türkmen temsilcileriyle bir araya gelerek, ellerinde bulunan sözde 2 binin üzerinde olan mücahidin ABD’lilere teslim edilmesini istediler. Türkmenler de bu isteğin karşılığı olarak ABD’nin Irak’tan tamamıyla çekilmesi taleplerini ABD askerlerine ilettiler.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Dışişleri Bakanı Abdullah GÜL ile Irak Türkmen Cephesi yetkililerinin verdikleri demeçte, Türk ve dünya kamuoyunu bir derin nefes aldı.
“Telafer kuşatılmamıştır. Bu çatışmalar ABD ile Türkmenler arasında değildir. Şii lider Sadır’ın yanlılarıyla ABD arsında gerçekleşen bir çatışmadır”.
Ancak, ABD ile Türkmenler arasındaki ittifak arayışları boşa çıkınca ve bölgeden gelen gerçek haberler, savaş fotoğrafları, tahrip edilen evler ve video çekimleri Türkiye’deki Türkmenleri harekete geçirdi. Olayın gerçekleri dünyaya yayılınca ABD bir an önce Telafer mücahitlerini yakalamak istedi. Telaferin 5 km uzağında olan Havaalanından yaklaşık 80 top Telafer’e atıldı. Telafer halkı bu defa her evde bir genç bırakarak gece şehri terk ettiler.
ABD’LİLER TÜRKİYE’Yİ ALDATTI
ABD, Türkiye’ye “Telafer’de yerleşen ve halkın huzuru bozan bir takım teröristleri yok etmek amacıyla bir operasyon düzenlemeyi planlıyoruz.” dedi. Ancak olayın gerçek yüzü meydana çıkınca Abdullah Gül ve Türkmen Cephesi başta olmak üzere Türk kamuoyu ve sivil toplum kuruluşları ile birlikte büyük bir protesto eylemi başlatıldı.
Gül’ün ABD’ye karşı sert tutumu, tepkileri ve açıklamaları Türkmenleri rahatlattı. “Olay boyut değiştirdi. Durum böyle devam ederse ABD ile aramız bozulabilir” sözleri ABD’nin Türkiye’ye yalan söylediğini ve aldattığını ortaya çıkardı.
8 Eylül’de Telafer’de Türkmen Şii guruplarının cihat ilan etmesiyle, Telafer’in diğer bölgeleri de olayın içine dahil oldu. Bu da ABD’lilerin işini daha zora soktu. Olaylar; 8, 9 ve 10 Eylül’de de devam etti. Ardından ABD’nin geri adım atmasıyla ve dünya kamuoyunun tepkilerine karşın 14 Eylül’de savaşın son ermesi ilan edildi. Ancak bu güne kadar bu savaş devam ediyor. Bu operasyon planlı bir şekilde gerçekleşmiştir. ABD, Türkiye’yi aldatmıştır. Bu konuda benim h-âlâ endişelerim vardır.
TELAFER KATLİAMININ BİLÂNÇOSU
KÜZECİ - Telafer katliamının bilançosu nedir?
KESER - Bu güne kadar devam eden Telafer olaylarının gerçek bilânçosu, Telafer’den Türkiye’ye gelen Telafer hastanesi başhekimi ve diğer doktorlarıyla Türkmen öğretim üyelerinin de onayladığı rakamlar, tüyler ürperticidir.
Operasyona 20 bin asker, 300 tank, 100 hammer, 20 helikopter katıldı.
Telafer operasyonunda, körfezden kalkan B52 ile F-16 savaş uçakları kullanıldı.
ABD güçlerine PKK militanlarıyla Arnavut kökenli askerler eşlik etti.
Şehri 30 bin Türkmen terk etti.
Şehirde 30 bin evin yüzde 60’ı tahrip edildi.
Operasyonda 139 Türkmen öldürüldü ve 252’si de yaralandı.
Operasyonda misket bombaları kullanıldı.
600 Türkmen tutuklandı.
ABD’nin Kayıpları
8 helikopter.
215 asker.
17 tank.
Türkmen Mücahitlerince bombalanan Telafer havaalanı sorumlusu ABD’li generalin öldüğü 18.09.2004 tarihinde Telafer saatiyle 14.00’te tespit edilmiştir.
KÜZECİ – Sizce Telafer Katliamı’ndan sonra ki süreçte Türkiye ne yapmalıdır?
Telafer Katliamı, Kerkük için bir hazırlıktır. ABD ile Kürtler, çok yakın bir zamanda Kerkük’te büyük bir soykırım yapacaklar. Bugün Türkiye’nin ve dünyanın nabzını yoklayan ABD, İsrail’in planlarını hayata geçirmeye çalışıyor. O da “Büyük Yahudi Devleti” projesidir. Türkiye bir millet, devlet ve hükümet olarak Türkmenlere sahip çıkmalıdır. ABD ve İngiltere’nin oyunlarına kanmamalıdır. Türkiye’nin Irak, Türkmen, Kerkük politikası ABD’lilere bildirilmelidir…
Yoksa ABD yolu Kerkük’ten geçer…
|
Bu haber defa okundu.
|
Ufuk Ötesi : 2004 / 10
|
|
|