Bulgaristan Türkleri’nin milli ve manevi yolunu aydınlatan, komünist sistemin söndüremediği bir meşale olarak görülen Nuri Turgut Adalı 82 yaşında aramızdan ebediyen ayrıldı. Onun hayatını şair Ömer Osman Erendoruk bir şiirinin aşağıdaki dörtlüğünde şöyle tasvir etmişti:
“Mısralara sığar mı bir ömür boyu zulüm,
Bu nasıl ölçülürdü neyle kıyaslanırdı?
Anahtar deliğinden kaç kez sırıttı ölüm,
Elinde demir âsâ olsaydı paslanırdı.”
Ömrünün 23 yılını ceza evleri ve sürgünlerde, işkenceler altında geçirerek Bulgaristan’da ceza evlerinde en uzun süre kalan kişi olarak tarihe geçmişti.
O dönemdeki komünist sistemin yöneticileri tarafından tam altı defa tutuklanan Adalı ceza evi, ölüm kampı ve sürgün üçgeninde geçirdiği bunca yıldan sonra 1989 göçünde Anavatan Türkiye’ye yerleşti. Bulgaristan’da, 45 yıl hüküm süren komünizmin, insanlık tarihinde eşine rastlanmayan bir vahşet yaşatmasına rağmen ayakta kalabilen Adalı, ilk yıllarda BAL-GÖÇ Bursa’da bir süre maaşlı olarak görev yaptı. Daha sonra kendisine gazi maaşı bağlandı ve ömrünün son yıllarını dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in hediye ettiği Bursa-Görükle’deki dairesinde geçirmekteydi. Üç yıl önce ikinci eşini kaybeden Adalı kış aylarını Görükle’de, yaz aylarını da Bulgaristan’ının Mestanlı kasabasında belediye meclisi tarafından kendisine tahsis edilen dairede geçirmekteyken ani bir ölümle hayata veda etti.
1922 doğumlu Nuri Turgut Adalı komünist sistemde insanî haklarını arayan, insanca yaşamak isteyen bir kader kurbanıydı. Nuri Adalı, Belene Adası’nda ölen on binlerce tutuklunun cesetlerini yakınlarına verilmeyip, domuzlara yedirildiğine şahit olanlardan biriydi. Hayatta mutluluğu cezaevi kapısından babasının evine gidene kadar yaşayan Nuri Adalı, kendi eliyle yazdığı ölüm fermanını defalarca rüyalarında gördükten sonra yırtarak, ölüm sehpasına gitmekten kurtulmuştu.
Nuri Turgut Adalı’nın davası Güney Afrika’daki zenci lider Nelson Mandela’nın davasına çok benziyor. Mandela hürriyetine kavuştuğu günlerde dünya basınının manşetlerinden düşmemişti. Bir Müslüman Türk olan Nuri Adalı, Türklüğü uğruna, imanı uğruna ömrünü zindanlarda çürütmesine rağmen, medyada bugüne kadar onunla ilgili çok fazla bilgi yer almadı.
İyi ve kötü günlerinde şiir denemeleri yapan Adalı 1985 yılında Eski Zağra Ceza Evi’nde kaleme aldığı “Gönül İster Ki...” şiirin bir dörtlüğünde eğer bir gün ecelinden ölürse, yakınlarına şöyle vasiyette bulunuyor:
“Ben göçerken bu felekten siz dökmeyin göz yaşı
Seve seve koyun kabre gün görmeyen bu nâşı...
Belki kabrim de bulunmaz bu vahşet ülkesinde!
Gönül ister kabrim olsun bir ağaç gölgesinde!...
Evet, Nuri Ağabey, senin vasiyetin yerine getirildi. Sen ki orada doğduğum ve çok az mutlu olabildiğin Adaköy’ün mezarlığındaki ağaçların gölgesinde, Bulgar zulmünden uzak, ananın, babanın ve çok sevdiğin iki eşinin yanındasın. Artık gardiyanların nefret dolu emirlerini hiç duymayacaksın, tekrar tutuklanma tehlikesi de yok bir daha... Skomle’ye sürgün edilmeyeceksin hiç... O korkulu rüyalarını da görmezsin her halde... Cennet mekânın olsun! Sevenlerin seni asla unutmayacaktır inşallah!