Kasım 2008

Ö T E S İ

 

21.12.2024 



Ahmet Özhan’la “Rüya” Görmek


Sayın Ahmet Özhan yönettiğiniz Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Tarihî Türk Müziği Topluluğu'nun her ayın üçüncü çarşambası TRT 4'te saat 21.00'de gayet güzel bir programı var. Zevkle seyrediyoruz. Kaçırmamaya çalışıyoruz. Aralık ayındaki programda Ö. Tuğrul İnançer "Sadelikle basitliği karıştırır olduk!..." dedikten sonra aşağı yukarı şöyle konuşmuştu: "Süleymaniye Camiini düşününüz. O görkemli abide sadedir ama basit midir?..

Bizim dağlar gibi yüce, denizler gibi engin ve zengin bir kültürümüz var. Türk kültürü denilen o büyük hazinenin farkında mıyız?...Ya Türk mutfağı denilen o zevkler, lezzetler deryasının eşini, emsalini gösterebilir misiniz?.." Dün, İstanbul için "Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedadır" der ve sorardık: "Altında mıdır, üstünde midir cenneti âlâ?.." Şimdi ezan sesine bile hasret kaldık. İkindi ezanını akşam ezanı gibi okuyanlar var… 50 yıl önce verilen Sabah Salâsı mı, Cuma Salâsı mı, yoksa Cenaze Salâsı mı anlardık… Onlar da birbirine karıştı… Daha doğrusu karıştırıldı, sanırım. Bir mevlithana sordumdu: Hocam, rahmetli Ali Rıza Sağman’ın ‘Mevlit Nasıl Okunur?’ adlı eseri yeniden basılsa nasıl olur? Ne cevap verdi biliyor musunuz? ‘Biz Mevlit işini çoktan bitirdik…’ *Efendim, eskiden camilerde mikrofonsuz ezanlar okunur, salâlar verilirmiş. Bu belli ve dingin bir şehir ortamının göstergesi… Gürültüsüz… Gayet tabiî, yalınız ezan okuyan müezzinin sesinin gücü değil!.. O günkü insanların ses telleri adale bakımından bizimkinden daha güçlüydü. Çünkü sürekli yüksek ses üzerine ses eğitimi yapılıyordu. Onların sesleri bizimkinden daha kuvvetliydi. 1950'li yıllarda, Beylerbeyi'nde okunan ezan Çengelköy'de dinlenirdi. Müezzinler hep birden okumazlar, biri ara verince öteki başlardı. İki semt arasında 1.5 km mesafe var. Şimdi ise burun buruna iki camideki ağzını dayıyor mikrofona, başlıyor ikisi birden sözüm ona okumaya. Anlayabilene aşk olsun! * “ Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu" misali, "Mikrofon çıktı, işler değişti." Dediğiniz gibi dayıyor mikrofonu ağzına, sesini istediği yere duyuruyor. Mikrofon yüzünden ses telleri yeterince gelişmiyor, güçlenmiyor. Pasif bir şekilde kalıyor. Tınısı da düşük oluyor. *Çocuğu kontrol altında tutamıyorsunuz. Onlarla daha yakından ilgilenmemiz gerek. Onlar için zenne sazlar yapmak lâzım. Küçük ud, küçük kanun, küçük tambur vb. Çocuklara dönük sazlar üretilmeli ve bunlara özendirilecek ortam hazırlanmalıdır. … Müziğe bakışınızı, onu değerlendirişinizi sormak isterim. *Müzik, melodik bir ahenk olarak adlandırdığımız zaman kendi içinde sözün bittiği yerde başlayan bir şeydir. Söz biter, müzik başlar. Müzikte ahenk vardır; haz vardır; estetik vardır. İnsanın Cenabıhak tarafından lutfedilmiş hassaları içerisinde çok özel bir yeri olan bir hassadır müzik. Teknoloji, medeniyet ve tüketim? *Teknoloji ile medeniyeti karıştırıyorlar…Musiki, medeniyetin ürünüdür. Teknoloji ürün hâline geldiği zaman gürültüye dönüşür. Bugün teknoloji kullanan barbarlar kendilerini medenî sansalar da onların dünyalarında medeniyetin izlerini göremezsiniz. Bugün Türkiye'ye dayatılan sadece tüketmek… Hoyratça bir tüketim… Her şeyi tüketiyoruz Yeri gelmişken sorayım: “Kopuzdan Günümüze” Japonya’da nasıl karşılandı? * O özgün bir projeydi. Türk musikisinin bugüne değin işleniş, biçim ve detaylama açısından ciddî olarak üst seviyelerde icrasını ve fikrini ortaya koyan bir projedir. Bir yılını Türk kültürüne ayırmış olan Japonya gibi bir teknoloji devine, mümkün mertebe geleneklerini yaşayan ve yaşamayı arzu eden bir topluma bu projeyi götürmek kısmet oldu. Çekimlerini, girişte sözünü ettiğiniz TRT 4’teki programımızın da çekimlerini yapan TRT yapımcılarından ve sanatçılarından sevgili Bünyamin Aksungur gerçekleştirdi. Projeyi Bakanlığa teklif ettim. İşlevi olan bir gidiş olsun, gitmeye değsin, dedim. Bunları biz biliyoruz ama, yöneticiler bilmez. Kabul ettiler. Gittik... İyi ki o projeyle gitmişiz. Japon milleti çok ciddî olarak kadir kıymet bilen bir insan toplumu. İlgilendiler ve ilgileri hep bizimleydi... Japonların Türk kültürüne ilgisi fazla galiba? Hem de nasıl! İnanılamayacak derecede... Orada Türk sanatına çok büyük bir ilgi var. Yalnız müziğimize değil, hat sanatımıza da, ebrumuza da, tezhibimize de aynı derecede ilgi gösteriyorlar. Ebru sanatçısı Ahmet Çoktan, çoktandır orada...Yıllardır kurslar, dersler veriyor; sergiler açıyor. Gönül daha fazlasını yapmak isterdi ama buna da şükür, diyelim. Musikimizi çocuklarımıza nasıl sevdirebilir, nasıl benimsetebiliriz? *Çocuğu kontrol altında tutamıyorsunuz. Onlarla daha yakından ilgilenmemiz gerek. Onlar için zenne sazlar yapmak lâzım. Küçük ud, küçük kanun, küçük tambur vb. Çocuklara dönük sazlar üretilmeli ve bunlara özendirilecek ortam hazırlanmalıdır. … Müziğe bakışınızı, onu değerlendirişinizi sormak isterim. *Müzik, melodik bir ahenk olarak adlandırdığımız zaman kendi içinde sözün bittiği yerde başlayan bir şeydir. Söz biter, müzik başlar. Müzikte ahenk vardır; haz vardır; estetik vardır. İnsanın Cenabıhak tarafından lutfedilmiş hassaları içerisinde çok özel bir yeri olan bir hassadır müzik. Teknoloji, medeniyet ve tüketim? *Teknoloji ile medeniyeti karıştırıyorlar…Musiki, medeniyetin ürünüdür. Teknoloji ürün hâline geldiği zaman gürültüye dönüşür. Bugün teknoloji kullanan barbarlar kendilerini medenî sansalar da onların dünyalarında medeniyetin izlerini göremezsiniz. Bugün Türkiye'ye dayatılan sadece tüketmek… Hoyratça bir tüketim… Her şeyi tüketiyoruz Yaptığınız son albümler ne derece ilgi gördü? *Aslında ilk albüm geçen yıl çıktı: "Rüya". Büyük bir ilgiyle karşılandı. Şimdi de bir başkasını çıkardık: "Ben seni unutamam". Bana verilen resmî rakama göre "Rüya" 700 bin satmış. Ahmet Özhan Babasının görevi dolayısıyla bulundukları Urfa'da dünyaya geldi. 70’li yıllarda Bebek Belediye Gazinosunda Emel Sayın'ın alt kadrosunda sahneye çıktığı sıralarda, Gazinocular Kralı Fahrettin Aslan kendisini keşfeder ve "Gel Maksim'de çalış" der. O günden sonra Özhan, 17-18 yaşlarındayken Maksim’in yeni prensi olur.. 1973’te, başrolünü Hale Soygazi ve Aytaç Armanla paylaştığı ilk filmi olan "Çocuğumu İstiyorum" da oyunculuk deneyimi yaşar ve arkasından 4 film daha çevirir. Bir iftar yemeğinde Muzaffer Ozak ile tanıştıktan sonra dünyaya farklı bir pencereden bakmaya başlar. Ve Türk Tasavvuf Musikisi alanında bir çok çalışmalara imza atar. Bir erkek ve bir kız çocuk sahibi olan Ahmet Özhan, 2003 yılında çıkardığı "Rüya" adlı albümüyle yeniden hayranlarıyla beraber olmanın mutluluğunu yaşıyor... Aydoğdu ERSİN


Bu haber defa okundu.

Ufuk Ötesi  : 2004 / 08

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002