|
|
|
5 milyon dolarlık kıyak!
|
Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığı döneminde Başbakanlık Müsteşarı olan Yaşar Yazıcıoğlu, demokratikleşme ve insan hakları bahanesiyle kurulan 7-8 sivil toplum örgütüne dışarıdan 5 milyon dolarlık yardım yapıldığını iddia etti. Yazıcıoğlu, bu örgütlerin arkasında İsrail olduğunu öne sürdü. |
Eski Başbakanlık Müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu, Türkiye'nin bugün büyük bir kuşatma altında olduğunu savundu. Mesut Yılmaz’ın başbakanlığı döneminde Başbakanlık Müsteşarlığı yapan Yaşar Yazıcıoğlu, Osmanlı'nın son dönemlerini yaşayan bir görüntü sergilediğini iddia ederek, ABD’nin uygulamaya koyduğu Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) arkasında tüm İslâm ülkelerini egemenliğine almak amacını taşıdığını söyledi.
ABD'nin değişim politikaları adı altında uygulamaya çalıştığı Yeni Dünya Düzeni'nin aslında mikro milliyetçilik politikaları empoze edilerek, yeni dünya atlası oluşturulması anlamına geldiğini ifade eden Yazıcıoğlu, şöyle devam etti:
"Yeni dünya düzeninde Müslümanlar, yıldırma politikalarıyla karşı karşıyadır. Yeni dünya düzeni, yeni dünya atlası demektir. Dünya coğrafyasında 200'den fazla ülke varsa bu 2 bin ülkeye çıkabilir. ABD'nin en fazla 20 yıl petrol rezervi kaldı. Varlığını sürdürebilmek için enerjiye ihtiyacı var. Büyük Ortadoğu Projesi, Fas'tan başlayarak Çin'e kadar uzanan bir bölgeyi kapsamaktadır. Bu coğrafyada 22 İslâm ülkesi bulunuyor. ABD, bu coğrafyada siyasi, idari ve doğal zenginliklerin paylaşımı ile egemenliğini güçlendirmeyi amaçlıyor. ABD'nin amacı bu bölgeye el koyabilmektir. Bunu da demokratikleşme ve insan hakları adı altında yapıyor. Irak'taki işkencelere bakarsak insan hakları konusunda ne derece samimi olduğu belli oluyor. BOP'un bizi ilgilendiren tarafı Türkiye üzerinde oynanan oyunlardır. Irak işgal edilmiş ve kuzeyde bir Kürt devleti fiilen kurulmuştur. Zaman içinde ABD Kürt devletini tanıyacaktır. O zaman Türkiye'de iç ve dış karışıklıkların başlayacağından kimsenin şüphesi olmasın."
"ABD, TÜRKİYE'Yİ KUŞATIYOR"
Türkiye'nin stratejik açıdan kuşatıldığını iddia eden eski Başbakanlık Müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu, bu kuşatmayı özellikle ABD'nin yaptığını söyledi. Yazıcıoğlu, "Güneyde Irak'la başımız dertte. Buradan baskı altındayız. ABD, kuzeyde Azerbaycan ve diğer Türk cumhuriyetlerinde, Gürcistan'da üsler kuruyor. Bizi buradan da baskı altına alıyor. Balkanlar'da, Polonya'da, Romanya ve Bulgaristan'da çok ciddi üsler kuruyor. ABD, Kıbrıs'ta da dünyanın en üstün haberleşme ağını kuruyor.. Ege sorununda karasuları ve hava geçiş alanlarını kontrol altına alınıyor. Dikkat edin, ABD bunları değişim adı altında yapıyor" diye konuştu.
Türkiye'nin bugünkü şartlarıyla Osmanlı'nın son döneminin benzerlikler arz ettiğini, Avrupa Birliği (AB) kriterleri, uyum yasaları ile Osmanlı'nın son dönemlerindeki Tanzimat ve Islahat fermanlarının örtüştüğünü ileri süren Yazıcıoğlu, şöyle konuştu:
"Osmanlının yıkılmasına baktığınız zaman Avrupa'nın dayatmalarını görürüz. Bu dayatmaların en önemli örnekleri 1839 Tanzimat ve 1856 Islahat fermanlarıdır. Tanzimat ve Islahat fermanları ile AB uyum yasalarını karşılaştırdığınızda pek bir fark olmadığını görürsünüz. Azınlıklara siyasi, etnik ve ticari özgürlükler verilmesi Osmanlı'nın yıkılmasına kadar gidiyor. Azınlıklar meselesinde ne kadar etnik ve mezhep farklılıkları varsa hep ortaya çıkarıldı ve Osmanlı parçalandı, bölündü. AB'nin
dayatmalarına baktığınızda bu uygulamaları görüyoruz. Sadece strateji ve oynanan oyunların örtüsü değişti."
"İNGİLİZCE RESMî DİL
YAPILMAYA ÇALIŞILIYOR"
2001 yılında İngilizce'nin ana okullarında bile okutulmaya başlandığına işaret eden Yaşar Yazıcıoğlu, "AB'ye üye olabilmek için kendi kültür varlığınızı ortadan kaldırıyorsunuz. Türkiye'de Türkçe'nin kalkması ve İngilizce'nin resmi dil olabilmesi için ciddi bir mücadele yapılıyor. 2001’de çıkarılan kanunla İngilizce ana
okullarına kadar indi. Yani, liseyi bitirinceye kadar İngilizce okuyacağız. Kaymakamlar her sene İngilizce kurs alırlar. Her şeyi idareden başlatıyorlar. Osmanlı'da da Babıâli memurlarına aynısı yapılmıştı. Sadece 1913 yılında Anadolu'da 456 misyoner okulu varken, Osmanlı'nın kendi okul sayısı 326 idi. Osmanlı'da yaşanan şimdi de yaşanıyor" diye konuştu.
Yazıcıoğlu, Atatürk'ün ölümüne kadar tek karış toprağın dış güçlere verilmediği halde, Atatürk'ten sonra çıkarılan yasalarla toprak verildiğini, hatta Güneydoğu Anadolu Kalkınma Projesi (GAP) kapsamında olan toprakların İsrail'e satıldığını veya kiralandığını, biraz stratejik bakıldığında bu bölgenin İsrail'in "Nil'den Fırat'a Vaadedilmiş Topraklar" olduğunun anlaşılacağını da söyledi.
"DIŞARIDAN PARA AKIYOR"
Yazıcıoğlu, Türkiye'deki misyoner ve vakıf faaliyetlerinin arkasında Macar Yahudisi ve borsa spekülatörü George Soros'un olduğunu açıkladı. Özellikle Karadeniz Bölgesi'nde misyoner faaliyetlerinin ciddi biçimde arttığına dikkat çeken Yazıcıoğlu, sadece kendi memleketi Trabzon-Çaykara'da 60 kadar üniversiteli gencin Hıristiyan yapıldığına dikkat çekti. Yazıcıoğlu, Soros'tan maddi yardım alan vakıfların Türkiye'de ekonomik, sosyal ve siyasi platformlarda raporlar hazırlayarak, bu raporlardaki görüş ve düşünceleri Türk bürokrasisine ve toplumuna empoze etmeye çalıştığını ifade ederek, şöyle devam etti:
"George Soros'un arkasında İsrail vardır. Soros vakıfları da en fazla İslâm ülkelerinde bulunuyor. Bu vakıflar, bulundukları ülkelerde insan hakları, demokratikleşme adı altında ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel alanda projeler hazırlıyorlar. Siyasi iradelerine, bürokratlarına empoze ediyorlar. Yerel yönetimlere kadar iniyorlar. Soros vakıflarının Türkiye'de desteklediği 7-8 sivil toplum örgütü bulunuyor. Bu örgütler yılda 5 milyon dolar yardım alıyor. Mesela Türkiye Ekonomik Sosyal Etütleri Vakfı’nın 1 milyon 300 bin dolar, Liberal Düşünce Topluluğu’nun 115 bin 500 dolar, Toplumsal Sorunları Araştırma Vakfı’nın (TOSAV) 92 bin 250 dolar, ANSEV’in 184 bin dolar, Stratejik Araştırma Vakfı’nın 193 bin dolar, Türk Demokrasi Vakfı’nın 106 bin dolar, Arı Kulübü’nün 177 bin 500 dolar, Milli Demokrasi Vakfı’nın 804 bin dolar, İnsan Hakları Derneği’nin 215 bin dolar yardım aldığı belirtiliyor. Bu vakıflar kanalıyla Türkiye'nin sosyal, ekonomik, siyasi ve insan hakları düşüncelerini empoze ediyorlar. Mesela Çevre Stratejik Araştırmalar Vakfı (ÇESAV), kutsal topraklarda kiliseler diye bir harita çıkarıyor. Bu haritayı her yere dağıttılar. Bu vakfın başında da eskiden Çevre ve Çalışma Bakanlığı yapmış bir bayan bulunuyor. Dolayısıyla beş bin yıllık tarihi olduğu ispatlanmış olan ülkemizde sanki başka bir ülkedeymiş gibi kendi bağlarımızdan kopmuş, kiracı durumuna düşmüş durumdayız."
|
Bu haber defa okundu.
|
Ufuk Ötesi : 2004 / 07
|
|
|