Kasım 2008

Ö T E S İ

 

21.12.2024 



T.C Yeditepe Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Bedrettin Dalan:


“Ayın konuğu; “AB için, Kıbrıs’ta aldanan olmayalım” “Ayın röportajında Bedrettin Dalan ile birlikteydik. Şunun şurasında mahalli seçimler kapıdaydı. Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, İstanbul’un çözüm bekleyen sorunları hakkında ne söyleyecekti?

Adaylara herhangi bir tavsiyesi var mıydı? Türkiye’nin iç ve dış politikada yaşadığı stratejik konular hakkında deneyimli bir politikacı olarak ne düşünüyordu. Dalan’a göre Türkiye’nin hangi konulara dikkat etmesi, hangi alanda nasıl bir politika izlemesi gerekiyordu?” Kıbrıs Yunan kuşatmasının son noktasıdır -Denktaş ve onunla aynı fikirde olanlar, Kıbrıs konusunda birçok olmazsa olmaz şartlardan söz ederken, nasıl oluyor da birileri bu şartların rahatlıkla kabul edilebileceğini söyleyebiliyor? Sizce Kıbrıs’ın Türkiye açısından konumu ve önemi nedir? Kıbrıs sadece Kıbrıslı Türkler açısından değil, Kıta Türkleri, yani Anavatan Türkleri açısından da fevkalade önemli. Birincisi Kıbrıs’ın tarihi anlamı var. Yunanlılar 1824’ten bu yana Türklere karşı coğrafi anlamda devamlı olarak genişlemişlerdir. Bu genişleme bizim aleyhimize onların lehine olmuştur. Kıbrıs bu gelişmenin son noktasıdır. Eğer bir anlamda Kıbrıs’ı da onların istediği şekilde şekillendirirsek ki bunun diğer bir adı “vermek” demektir, ondan sonra Ege sahanlığı gündeme gelecek, ardından da Anadolu yarımadası gündeme gelecektir. Gemilerimiz İzmir’den İstanbul’a Yunanlıların izni olmadan gelemez hale gelir. Bu gerçeği burada açık ve net olarak söylüyorum. Kıbrıs Yunan kuşatma idealinin son noktasıdır. Kıbrıs Yunanlıların istediği şekilde gözden çıkartılırsa bu kuşatma gerçekleşecektir. Biz bununla demek istemiyoruz ki “Kıbrıs’ta bir çözüm bulunmasın.” Tabi ki bulunmalı, ama hakkaniyet ölçüleri içinde... Kıbrıs’ın ikinci önemi, Türkiye’nin tarihi gerçeği. Kıbrıs’ın Türkiye için jeopolitik olarak jeostratejik olarak derin bir önemi vardır. Çünkü Kafkasya’dan olsun diğer Ortadoğu ülkelerinden olsun gelen petrol hatları Yumurtalık’ta buluşuyor ve oradan çıkış yapıyor. Dolayısıyla Kıbrıs’ı elinde bulunduran güç, bütün o İskenderun ve Mersin limanlarını doğrudan kontrol eder halde oluyor. Çünkü Kıbrıs, Rusların tabiriyle “Batmayan ve batırılamayan bir uçak gemisidir.” Türkiye’nin böğründe bir uçak gemisi kadar öneme haiz bu ada, bir şekilde Yunanlıların kontrolünde geçtiği zaman, gerisinin ne olacağını söylemeye gerek var mı? Dolayısıyla, “Türkiye açısından, Kıbrıs’ın sanki hiç önemi yokmuş” gibi gösterenler ya coğrafya bilmiyorlar, ya tarih bilmiyorlar yahut da ön yargılı olarak konuşuyorlar; veyahut da açık söyleyeyim satılmış insanlar. Parayla caydırılmış. Bir kısmı da öyle işte... -Neymiş, efendim Kıbrıs’ta sorunlar devam ettiği müddetçe Türkiye zorlanıyormuş. -Eee? -Dolayısıyla sorunları çözmek vatanseverlikmiş Kardeşim sorunların çözülmesini istemeyen hiç kimse yok. Hepimiz sorunların çözülmesini istiyoruz. Ama eşitlikçi adil ve dengeli bir şekilde olsun istiyoruz. Ver kurtul zihniyeti uygulanırsa, bu uygulama uzun vadede Türkiye’ye zarar getireceği gibi, eğer bu haliyle giderse on yıl sonra adada bir tane de Türk kalmaz. Hepsi bırakır gider adayı. O bakımdan Annan planı, bu haliyle söz konusu olamaz. Söz konusu olursa da sonucu hep beraber görürüz. -“AB’ye girmek için Kıbrıs sorununu çözmek lazım” sözü sizce ne derece doğru? AB, “Kıbrıs meselesini çöz de gel” diyerek aslında kendine ihanet ediyor. Neden ihanet ediyor? Çünkü eğer Kıbrıs meselesi çözüldükten sonra Türkiye’yi AB alacak iseler, neden Kıbrıs’ı ön şart olarak ileri sürüyorlar. Eğer Kıbrıs o kadar önemliyse, bizi önce alırlar. Bizi AB’ye aldıklarında da Kıbrıs kendiliğinden çözülür. Demek ki gaye Kıbrıs’ı çözüme kavuşturmak değil. Sizi ancak o zaman AB’ye alırız bahanelerinden bir bahane. Bu kez de Kıbrıs tavizini koparıp, ardından tekrar bahaneler üretmeye kaldıkları yerden devam edecekler. Dolayısıyla Kıbrıs’ta eğer hakkaniyetli bir çözüm olacak olsa dahi, bunun çözüm tarihi, Kıbrıs ile Türkiye’nin AB’ye girdiği tarih olmalı. Eğer Türkiye bu gerçeği dikkate almazsa haklarını veren, haklarını alamayan, kandırılmış aldatılmış bir ülke durumuna düşer. AB için kısa vadede kimse umutlanmasın -Bu açıdan bakıldığında 1 Mayıs tarihinin önemi yok mudur? 1 Mayıs veya 1 Haziran, Temmuz hiçbir şey fark etmez. Bir kere şunu söyleyeyim. Kesinlikle Türkiye kısa bir vadede AB’ye alınmayacaktır. Kim varsa alınacak diyen, iddiaya girerim. Kıbrıs’ı versek de alınmayacak vermesek de alınmayacak. Alınmayacağımıza göre niye veriyoruz? Eğer AB’ye Kıbrıs’ı vererek alınacak biriysek, AB neden hala üyesi olan bir devletten, tek bir şey söylüyorum; Belçika’dan Özdemir Sabancı’nın katilini korumaktadır? Haydi şimdiye kadar “Türkiye’de idam cezası var da onun için vermiyoruz” diyorlardı. İdam cezası da kalktı. Bu soruyu soruyoruz. Böyle bin tane soru sorarım ama bakın herkesin anlayacağı şekilde bir tek şey soruyorum: “Madem bizi AB’ye alacaksın. Bak işte istediği değişiklikleri de yaptık. Bir katili niye koruyor Avrupa?” Bu katil şu anda AB tarafından korunuyor. Hem de Türkiye’nin önemli bir grubunun patronunu öldüren katil bu. Önce bunu çözsünler. Rüya görüyorlar. Türkiye’yi AB’ye almamak için bir çok sebep var. Ha ben de şunu söyleyeyim. Ben de AB’nin yerinde olsaydım ben de Türkiye’yi AB’ye almak istemezdim. -Niçin? -Oradan bu tarafa bakman lazım, realist olman lazım. Almamak için sebeplerden birisi, Türkiye çok büyük bir ülke. AB’ye girdiğinde hele nüfus sayısına göre parlamentosuna adam gönderdiğin zaman Almanlarla beraber Avrupa’yı yöneten iki ülkeden biri olursun. Nüfus olarak Fransa’nın önüne geçiyorsun. Peki Fransa ile Almanya bunca yıldır AB’yi bizim için mi kurdu? Birinci şartı bu. Onun için AB, Türkiye’deki bütün bölücü, ayrılıkçı unsurları otuz yıldır devamlı destekliyor. AB resmen diyor ki, “küçül de gel” alayım. Şimdi Türkiye’nin önünde tarihi bir tercih var. “Küçülüp yani bölünüp de mi AB’ye girecek, ya da bölünmeden, şu memleketi Atatürk’ten aldığımız gibi birlik bütün içinde kalarak, AB’ye biz bölünmeyiz taviz vermeyiz” mi diyeceğiz? Türkiye bu noktaya geldi. Büyük Ortadoğu projesi fazla hayalci Bu açıdan bakıldığında Büyük Ortadoğu projesinin Türkiye’yi nasıl etkileyecek? Büyük Ortadoğu projesi fazla hayalci bir proje olarak ortada duruyor. İlk bakışta son derece anlamlı güzel bir proje gibi görünüyor. Türkiye için de güzel bir proje gibi. Ama gerçeğine baktığınız zaman olasılık imkanı yok. Mümkün değil. Neden mümkün değil? ABD Ortadoğu’ya demokrasi getirecekmiş. Buna kim itiraz edebilir? Hep beraber gelmesini isteriz. Ancak demokrasi öyle, bir günden iki güne kurulacak bir rejim tarzı değil. Demokrasi daha Türkiye’de oturtulamadı. Seksen yıldır kavgasını yapıyoruz. 1946’dan bu yana, elli sekiz seneden beri demokrasiyi hala rayına oturtturamadık. Şu anda Türkiye’de demokrasi yok. Var diyenin de alnını karışlarım. Partiler yasası değişmeden, seçim yasası değişmeden Türkiye’ye demokrasi gelmez. Şimdi Amerikalı Avrupalı dostlarımız, Türkiye’nin en önemli ihtiyacı olan partiler yasası ve seçim yayasının, demokratikleşme yönünde değiştirilmesiyle ilgili bir talepte bulunmadılar, bulunmuyorlar. Eğer demokrasi istiyorlarsa bunu talep etmeliler. Ha bunun yerine mesela Ecevit zamanında af kanunu çıkmıştı. Bir de Tayyip bey zamanında af kanunu çıkarıldı. 1200 tane katil hapishanelerden salındı. Eve dönüş dağdan iniş yasası diye lanse edildi. Oysa ki fiili tatbikatı dağa dönüş oldu. Şimdi sen bunu talep edebiliyorsun. Gelip Leyla Zana’nın dışarı çıkmasını talep edebiliyorsun. Ama öbür tarafta Türkiye’nin gerçek ihtiyacı olan, demokratikleşme yönünde en önemli adımı olan, seçim ve partiler yasasının değişmesini istemiyorsun. O zaman sen gerçek demokrasiyi nasıl istiyorsun. Oysa şu anda Türkiye’de durum bu. Ben milletvekilliğinden bunun için istifa ettim. Milletvekilliği Türkiye’de göstermelik. Bunu televizyonlarda da söyledim. Her yerde söylüyorum bir kere daha söyleyeyim. Genel Başkanı tarafından listeye konulmuş bir milletvekili, Türkiye’de milletvekilliği yapamaz. Sadece ve sadece Genel Başkanın amigoluğunu yapar. O yüzden Ortadoğu’ya demokrasi getirmekten vazgeçin. Altmış yıldır Türkiye demokrasiye ulaşmak istiyor, Türkiye’ye getirsinler demokrasiyi. Sen daha Türkiye’ye gelememişken Ortadoğu’ya hangi demokrasiyi getireceksin. Bu kötü gelir dağılımıyla, bu kadar etnik ve mezhep dağılımıyla, hepsi bir birine düşman iken gerçek demokrasiyi nerden nasıl getireceksin? Şu olur. “Demokrasiyi getireceğim” dersin seçim yaparsın. Oradaki idareleri gönderirsin. Arkasından yeni diktatörler onların yerine geçer oturur. Demokrasi bir süreçtir. Aslında reel anlamda Avrupa ve Amerika’da da demokrasi yok ama kabul edilebilir şartlar var orada. Türkiye’de kabul edilemez şartlar var. İstanbul’un şimdiki ana sorunu trafik İstanbul Belediye Başkan adaylarına olmazsa olmaz tavsiyeniz nedir? Belediyede İstanbul’un şu anda acil bitmesi gereken tek işi var, o da ulaşım. Trafik. Onu da akıllı uslu gelip danışırlarsa iki üç yılda bitecek bir hadisedir. Tabii Ankara’nın da buna engel olmaması şartıyla. Birçok alanda Dalan’ın projelerine kaldığı yerden devam edildi? Peki kendi projelerinize siz devam etseydiniz ne fark olurdu? Bütün mesele şu. Projeler evet de, Bedrettin Dalan’ın koşma hızının % kaçına ulaşıldı? Örneğin Bedrettin Dalan 1989’da bir daha seçilseydi. 1991 yılında bu projelerin hepsi bitmişti. Yani 13 sene evvel hepsi bitmişti. Garanti bitmişti. Ama şu anda yavaş yavaş, kaplumbağa hızıyla İstanbul’un meselesi çözülür mü? Bir kere İstanbul’un yönetimi öyle hızlı çalışacak ki, birikmiş meseleler geride kalacak yeni ultra modern projeler düşünülecek. Hala temel meseleler çözülmemiş.Yoksa netice itibariyle benim yaptığım o projeler geriye dönüşü olmayan projelerdir. Geriye dönüşü olmayan projelere birkaç örnek verebilir misiniz? Mesela bir Per-Pa’yı yıkmaya kalktı Sözen, yıkamadı. Bir İkitelli’yi yok etmeye kalktı, yok edemedi. Sahil şeridini durdurmaya kalktı durduramadı, devam etmek zorunda kaldı. Yani sahildeki kolektörleri durdurdu. Ama en sonunda Ali Müfit Gürtuna yapmak zorunda kaldı. Başka bir proje üretemezler. Yolu yok. Benim yaptığım projelerle ilgili başka bir alternatif üretemezdiniz zaten. Çünkü nedir o projeler? Rasyonel hale getirilmiş, süzülmüş projeler. Şimdi süzülmüş projenin üzerine ben bunu kaldırayım başka proje yapayım dediğiniz zaman yapamazsın, pahalı olur, yanlış olur. En basit yapmaya kalktı Sözen. Hızlı tramvay diyorlar ELARKİ’nin güzergahını otogardan sonra değiştirdi. Aşağıdan götürdü. Yukarıdan benim çizdiğim güzergahı Dalan’ın güzergahı diye vazgeçti. Ama ondan sonra gelenler baktılar ki, doğru güzergah o. Tekrar devam ettiler ve Havaalanına kadar yaptılar. Bazı projeler var ki matematik iki kere iki dört. Beş etmiyor yani. Kim gelirse gelsin değiştirilemez. Değiştirirse birisi gelir doğrusunu yapar. Doğrusu da Dalan’ın projesi. Benim projelerle ilgili tek kaygım vardı. O da geciktiriliyor olması. Projeler belli bir hızda ve aynı süre içersinde yapılmak zorundadır. Çünkü şehirler kendi yeni problemlerini üretiyor. Canlı bir varlık şehir. Yeni problemler için eskiyi bitirip önüne geçeceksin. Evet, Sözen’den sonrakiler Dalan’ın projelerine devam ettiler ama o projelerin tamamlanması geçen zamana göre hız açısından yeterli olmadı. İstanbul’a seçilecek başkana tavsiyeniz? İstanbul’un problemi trafiktir . Bu da üç - üç buçuk senede kesinlikle çözülür. İstanbul’a başkan olacak adayın buna göre esaslı bir projesi olmalıdır.


Bu haber defa okundu.

Ufuk Ötesi  : 2004 / 03

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002