|
|
|
Basın sizi niye görsün?
|
BİRÇOĞUNU yakinen tanırım!.. Onlar, çalıştıkları medya kuruluşlarında sürüne sürüne, ‘emekleye emekleye’, dişleriyle tırnaklarıyla mücadele vererek ‘ülkücü kimlikleriyle’ kendilerini kabul ettirmeyi başardılar!..
İsrafil K. Kumbasar - israfilk@gazeteyenicag.com |
Kimi muhabir, kimi sayfa sekreteri, kimi de yönetici olarak!..
‘33 yıllık bir geçmişi olan’ Milliyetçi Hareket Partisi’nin, önüne konulan engelleri birer birer aşıp, bugünlere taşınmasında önemli rol üstlenen ‘gizli kahramanlardan’ birisi de onlardır!..
‘Tek sütuna bir MHP haberinin girmesi için’, gerekirse geceleri işyerlerinde sabahladılar, ‘izin günlerinde dahi’ haber peşinde koşturdular!..
‘Bu gayretlerinden ve bilinen kimliklerinden dolayı’, medya kuruluşlarının tepe noktalarında yuvalanan ‘eski marksistler’ ve ‘liboşlar’ tarafından ititilip kakıldılar, horlandılar, aşağılandılar!..
Ama onlar aldırmadılar!..
Söylenen sözleri, yapılan hakaretleri, ‘sineye çekip’ yollarına devam ettiler!..
Nasıl olsa birgün MHP iktidar olacak, ‘söz söyleme sırası’ onlara da gelecekti!..
Ve nihayet o ‘uzun bekleyiş’ mutlu sonla noktalandı!..
MHP, 18 Nisan seçimlerinde oy patlaması yaparak ikinci parti olarak çıktı sandıktan!.. Ardından 57’nci Koalisyon Hükümeti kuruldu!.. MHP ikinci büyük ortak olarak bu hükümette yerini aldı!..
Şimdi sıra icraatlardaydı!..
Onlar, ‘her ülkücü gibi’, kendileri için gerçekten hiçbir şey istemediler!..
Tek beklentileri, partinin ‘savunduğu ideolojiye yakışır’ icraatlarda bulunmasıydı!..
Tabii birazcık ta ilgi!..
Aralarında para toplayıp sık sık MHP’li milletvekillerine yemek verdiler, “Partiyi basında daha güçlü nasıl kılarız!” diye kendilerini parçalayıp durdular!..
Ancak, karşılarında ‘o özlemini çektikleri’ MHP’nin yerine bambaşka bir parti buldular!.. MHP’nin ne genel merkezinde, ne de diğer il ve ilçe teşkilatlarında ‘ciddi bir basın danışmanı’ bile olmadı!..
MHP’li bakanlıkların, ‘o dönemdeki’ basın danışmanlarından kaçı ‘profesyonel’ gazeteciydi? ‘Basından sorumlu olan’ genel sekreter yardımcıları, bir kere olsun basın ile ‘ciddi bir diyalog’ kurdular mı?..
Onlar, haber yapmak için gittikleri parti binalarında kaale bile alınmadılar!.. ‘Şu bizim ülkücü çocuklardan’ diye küçümsendiler, zaman zaman kovuldular, aradıkları telefonları ya ‘meşgul’ ya da ‘kapalı’ buldular!.. Genel Merkez’e giden gazeteciler, ‘Zaten biz sizin gazetenizi okumuyoruz ki!’ işgüzarlığıyla karşılaştılar!..
Partinin ileri gelenleri, ‘İyi niyetli eleştirelere bile’ tahammül göstermediler!.. ‘Parti politikalarının yanlış olduğunu haykıran’, farklı düşünen gazetecilere karşı hemen cephe alıp, ‘altlarını oymaya’ çalıştılar!..
Gazete ya da televizyonları ziyarete gelen ‘Türk büyükleri’, özel odalara çekilip ya patronlarla ya da ‘üst düzey yönetimde olan’ eski tüfeklerle ve liboşlarla hemhal oldular!..
Bir kaç dakika da onlara uğrayıp, ‘hal hatır sormayı’, ‘gönül almayı’ akıllarının uçlarından dahi geçirmediler!..
‘TBMM Basın Komisyonu’nda görev alan MHP milletvekilleri bile, bütün basın kuruluşlarıyla ‘resmi’ olarak görüşürlerken, ülkücülerin kurmuş olduğu kuruluşlar ile sadece ‘gayri resmi’ ilişki kurmakla yetindiler!..
‘Her dönemin dalkavukları’, kendi dava arkadaşları tarafından dahi yüceltilirken, onlar ‘hem kendi nefisleri’, ‘hem de hasımları karşısında’ daha da küçüldüler!.
Ekonomik kriz başgösterdiğinde, tabii ki ‘ilk piyango’ yine onlara vurdu!..
Ülkücü olarak bilinen gazeteciler, ‘kendi iktidarları döneminde’, çalıştıkları basın kuruluşlarından birer birer işten çıkarıldılar!..
Çoğusuna ‘tazminatları dahi’ verilmedi!.. Aç kaldılar, ser, sefil ve perişan oldular!..
Yine boşuna beklediler!.. MHP’den tek bir ‘erkek ses’ duyulmadı bile!..
Yüzlerce ülkücü gazeteci, sokaklarda işsiz dolaşırken, bazı MHP’li bakanlar, ‘TRT ve Anadolu Ajansı gibi stratejik kuruluşlara’ kendi ‘eşlerini’, ‘baldızlarını’ ve ‘çocuklarını’ yerleştirdiler!..
‘Bu iş böyle gitmez. Türk milliyetçilerine hitap eden güçlü bir gazete ve televizyon kurulması lazım!” diyenlere, “Efendim ne gerek var, bütün gazete ve televizyonlar bizim!” cevabını verdiler!..
Basında ‘milliyetçi’, ‘ülkücü’ diye bilinen ne kadar gazeteci varsa, partiye küstürdüler!..
‘5 yıldızlı’ otellerin ‘birinci sınıf’ restoranlarında ‘aynı şişeden şarap zıkkımlanıp’, ‘aynı tabaktan şişman istakoz avuçladıkları’ o böyyük gazeteciler ne yaptılar peki? ‘Buldukları ilk fırsatta’, kendilerini sırtlarından hançerlediler!..
Son zamanlarda medyada MHP’ye karşı ‘bir yerlerden organize edildiği belli olan’ açık bir sansür var!..
Basın, MHP’yi görmüyor, ‘es geçiyor’, ‘yok’ sayıyor!..
Çözüm üretme makamı olduklarını unutarak, adeta ‘zamkla yapıştıkları’ koltukları ‘ağlama duvarı’ haline getirenler, ‘söyledikleri tek kelimenin basında yeralmamasına’ iç geçirip ah-ı figan ediyorlar! Koro halinde hep bir ağızdan ‘aynı nakaratı’ tekrarlıyorlar:
“Basın bizi görmüyor!..”
Aynı kişiler, ‘hareketin geleceği endişesinden çok’, yapıştıkları koltukları garantiye almak için ‘pravda niteliğinde’ bir de gazete çıkaracaklar!..
‘Saf belledikleri milletin’ ve ülkücülerin gözünün içine baka baka, 57. Hükümet döneminde ‘ne kadar önemli ve dahi mühim işler yaptıklarını’ yazıp çizecekler!..
Ne yazık ki, ‘her girişimlerinde olduğu gibi’ bu konuda da epeyce geç kaldılar!.. 12 Ekim’e kadar ‘kendileri çalıp, kendileri oynayacaklar’ herhalde!..
Ne diyorlardı?..
“Basın bizi görmüyor!..”
Söyler misiniz bre?..
“Basın sizi niye görsün?..”
|
Bu haber defa okundu.
|
Ufuk Ötesi : 2003 / 09
|
|
|