Dr. Yusuf Gediklinin ve Ufuk Ötesi yayınlarının kitabı yayımlamaktaki esas amacı, Türk kamu oyunu aydınlatmaktır. Zira Kıbrıs, bilgisizlik dolayısıyla “sesi çıkan” Türk kamu oyunda “kaybedilmiş” bir davadır.
Kitapta Türkiyenin KKTC’yi tanıtmak doğrultusunda derhal politika değiştirmesi, aksi takdirde sürekli veren konumundaki Türkiyenin sürekli verdikten sonra hiç bir şey alamayacağı, Kıbrısta en uygun çare ve çözümün bağımsızlığa devam olduğu belirtiliyor.
Dr. Yusuf Gedikli, haklı ve meşru bir savaşı kazanıp da bunu barışa tahvil edemeyen Türkiyenin tarihte tek örnek teşkil ettiğini, 29 yıl sonra gelinen noktanın maalesef hiç de iç açıcı olmadığını bildiriyor.
Dr. Gediklinin kitabının Yunanistan başbakanı Simitisin “Kıbrısta Enosisi gerçekleştirdik” şeklinde demeç verdiği ve zafer ilan ettiği günlerde çıkması, daha bir önem arzediyor. Türk basınındaki Yunanperest ve Bizansperest avukatlar Simitisin sözleri üzerinde durmazken, Kıbrıs muhalefeti de “Simitisin dili sürçtü, kastettiği Enosis değil” gibi gülünç, aynı zamanda tırajik ve kıraldan fazla kıralcı beyanatlar veriyor.
Yazarımız, vicdanımızın, toplumun ve tarihin gelecekte bizi affetmeyeceğini söyleyerek, adımlarımızı bin düşünüp bir atmamız gerektiğini ifade ediyor.
Özetle Dr. Gediklinin kitabını yazan ve okuyan bütün Türk vatandaşlarına, özellikle medya mensupları ile resmi yetkililere hararetle tavsiye ediyoruz. Zira meseleyi 29 seneden beri çözemeyen basınımızın ve yetkililerimizin adı geçen kitaptan çok şeyler öğreneceği şüphesizdir.
Kitaptan aldığımız bazı ibareler şöyledir:
“Türkiyenin durumu tarihte ender raslanan bir haldir, hatta hapax legomenon (tek örnek)’dur. Yani suçlu ve mağlup Rumların karşısında hem haklı ve hem galip olmak; fakat aynı zamanda kendi lehine bir barış yapamamak. Maalesef 29 sene sonraki vaziyet budur.” (9. s.).
“Tek kelimeyle federatif bir Kıbrıs Akdenizin İsviçresi değil, İrlandası olacaktır.” (11. s.).
“Avrupa tarafından meseleye bakıldığında yukarıda Türkiye için söylediğimiz görüşlerin ters açıdan Avrupa için geçerli olduğu görülecektir. Yani 1699’da başlayan ve 1774’te büyük ivme kazanan Avrupanın ilerleyişi 1974’te geriletilmiş, Türkiye ileri harekâta geçmiş, Hilal Haç üzerinde bir zafer kazanmıştır. İşte İngiliz savunma bakanının 1996’nın son günlerinde söylediği “Kıbrıs Avrupanın ayıbıdır” sözü, meselenin Avrupa açısından önemini belirttiği için hayli manidardır.” (23. s.).
“Şurasını iyi bilelim ki, diyalektik bir açıdan bakıldığında batılılık müsbet yönüyle zamanı değerlendirme, çalışkanlık, iş ciddiyeti ve araştırıcılık demekse, menfi yönüyle de Makyavelcilik, sosyal Darwincilik, oportünizm ve çifte standart demektir.” (63. s.).
“Kıbrısta iki ayrı millet, iki ayrı din, iki ayrı dil, iki ayrı alfabe, iki ayrı kültür, iki ayrı coğrafi ve iki ayrı iktisadi bölge vardır.” (66. s.).
“Üstelik federasyon teklifi iyi niyetle yapılmış bir teklif değildir. Bu tam anlamıyla Yunanlıların mucidi ve tatbikçisi oldukları bir Truva atı taktiğidir.” (78. s.).
“Kıbrıs AB’ye girse ne olur, nasıl olsa biz de girecek değil miyiz, hepimiz AB’nin bir üyesi olmayacak mıyız?’ şeklinde düşünmek doğru değildir. Eğer AB ilelebet sürse bu fikir belki doğru olurdu. Lakin yarının ne olacağını kimse bilemez.” (107. s.).
İsteme Adresi: Alemdar Mah. Çatalçeşme Sk. No: 16/2 Cağaloğlu/İSTANBUL
Tel : 0212-520 71 35
Faks: 0212-520 71 47