Geniş Açı

 

Ali Arif Esatgil  

Derin Hayal


Palazlandıkça soldan sağa kaçanlar ve palazlandıkça sağdan sola savrulanlar aynı noktada, mahşeri bir meydanda yüz yüze gelirler… Ne gariptir ki, karşı karşıya gibi görünen bu katmanlar, bir süreçten sonra aynileşme eğilimi gösterirler… Bundan nasıl bir sağlıklı toplum yapısı bekleyeceksiniz? Menfaatlerin yan yana getirdiği insan kalabalığı.

Türkiye belki son elli yılı aşkın bir süredir, hep bildik kavramları tartışıyor. Etiketi, evsafı, fikri, zikri önemli değil. İçine düşürüldüğümüz tartışmanın temel taşları ‘oyun’, ‘tezgâh’, ‘komplo’, ‘ihanet’… Bir büyük ülkeye yakışır ‘hedef’, ‘kalkınma’, ‘çağdaşlık’, ‘bilim’, ‘sanat’, ‘refah’ sözcükleri sadece partilerin hayal ürünü tüzüklerinin, programlarının sayfaları arasında yer buluyor kendine. Orada da kalıyor zaten.
Hal böyle olunca, oyun, tezgâh, ihanet, komplo vs… sözcüklerinin peşine düşenler de, karşı tez geliştirenler de ‘insan devşirmede’ seçici davranıyor. Belki size komik gelecektir fakat hayli iddialıyım: Biri oturup da ‘kımıl ve süne’ zararlıları üzerine fantastik bir öykü yazsa, bu öyküyü tutup Türkiye’nin stratejik bir noktada oluşuna bağlasa, üç ay sonra gazetelerde bunu konu alan haberlerden geçilmez…
Kımıl uzmanları, süne profesörleri saatlerce ekranda atıp tutmaya, tarihsel süreçten; yüz yıl sonra olacaklardan dem vurmaya başlarlar. Millet olarak hafızamızın vahim durumda oluşu da, bu uzmanlara inanılmaz bir koz verir… Bir bakarsınız yirmi yıl önce solda top koşturanlar hooopp, liberal sağda… Sağda kale bekleyenler hooopp tribünde. Bu geçişkenlik de en önemli faktör elbette ‘üretim-tüketim’ ilişkileridir… Türkiye’yi gerçek gündeminden saptıranları, olması gerekenler yerine ‘sanal’ bir takım sorunları gündeme taşıyanları şöyle bir gözünüzün önüne getirin. Göreceksiniz ki, bu aldatmacanın aktörleri sürekli ‘tüketenler’ cenahından çıkmaktadır. Ayrım yapmaksızın her kesimin, her düşüncenin içinde hâkim unsur bu tüketen gruptur.
Örneğin bunların tamamına yakını ‘Ne iş yaparsın, neyle geçinirsin, ülke adına hangi önemli işe imza attın’ sorularına net cevap verebilecek durumda değillerdir. Kazanç şaibelidir, servetleri ‘ticari sır’dır. Adam satma, yolda bırakma konusunda ellerine su dökecek kimse yoktur. Bütün beklentileri, kendilerine yönelik bütün umutları boşa çıkartılar.
Sanılmaya ki, bu tek katmanlı bir yapıdır. Tüketmek için daha çok ‘götürdükçe’ sınıfsal bir sıçrama da beraberinde gelir. Her sıçrayış, içinden çıkılan fikri zemini bir kenara itme, ters yönden hızla ilerleme vesilesidir. İşte bu ters yönde ilerleyiş, günümüzdeki siyasi ve milli kaosunda asıl akslarından birini oluşur… Palazlandıkça soldan sağa kaçanlar ve palazlandıkça sağdan sola savrulanlar aynı noktada, mahşeri bir meydanda yüz yüze gelirler… Ne gariptir ki, karşı karşıya gibi görünen bu katmanlar, bir süreçten sonra aynileşme eğilimi gösterirler… Bundan nasıl bir sağlıklı toplum yapısı bekleyeceksiniz? Menfaatlerin yan yana getirdiği insan kalabalığı.
İşte tam da bu noktada ‘kayıkçı kavgası’ kapımızı çalar. Bir bölümü ‘aklı tanrılaştırıp’ sahip olduğu nimetlerin tadına varırken, diğer bölümü, aklı dinden uzaklaştırıp, ‘Allah ile Aldatma’nın meyvelerini toplamaya başlar. Olan, yine halka, yoksul kitlelere olur.
Aynalarda yansımalar görürüz. Kimi içbükey, kimi dışbükey… Kendi suretimize bile yabancılaşır, derin bir hayal kırıklığının ortasına yuvarlanırız…
Dedimiğiz gibi, hayat akıp gider bu arada… Yeni oyunlar, yeni kurgular, yeni ‘uzmanlar’ sarar etrafımızı… Bu olmadı öbürü, diye avunup teselli bulmaya çalışırız. Aslında çok şey oluyordur, her darbe kabuk bağlayan yaramızı daha da duyarsızlaştırır. Bir şeylerin deşifre olduğunu ‘çözeriz’… Oysa biz onu çözdüğümüzde ‘tüketenler’ yeni şeylerin ilk perdesini çoktan açmıştır bile…
Görünen o ki, 21. yüzyılın önemli bir bölümünü daha ‘derin bir hayal kırıklığı’ içerisinde geçirip gideceğiz…


www.ufukotesi.com - 08 / 2008  

aliarifesatgil@hotmail.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.