Kuşbakışı

 

Şahin Zenginal  

Oyuna gelmeyelim


Son zamanlarda hep “Niye iktidar aleyhinde bu kadar yazıyorsun?” sorularıyla çok sık karşılaşır oldum… Gerçekten iktidara çok mu muhalefet ediyorum, yoksa iktidara muhalefet edenlerin sayısı her geçen gün azaldığı için mi öyle görünüyorum onu doğrusu ben de bilmiyorum…

Son gelişmelerden sonra “Ben de dinleniyor muyum, ben de iktidarı eleştiriyordum acaba başıma bir şey gelir mi?” türünden endişeleri herkesten duymaya başladım.
Hatta konuyla uzaktan yakından hiç ilgisi olmayan, bırakın iktidarı eleştirmeyi çok farklı iş ve mesleklerle uğraşanlar bile aynı endişeyi paylaşıyor…
Özellikle son yapılan gözaltılardan sonra korku imparatorluğu yaratılmak isteniyor eleştirileri artık açık açık dillendiriliyor.
Yayın yasağı olmasına rağmen bu konuyla ilgili söylenmedik söz kalmadı. Herkes her şeyi söyledi, konuşuldu, tartışıldı. Söylenecek hiçbir şey yeni olmaz sanırım…
Ancak bir sorunun öncelikle cevaplanması lazım… İnsanlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Bu insanların çoğu neyle suçlandıklarını bile bilmiyor. Buna rağmen bu kişilerle ilgili gazete ve televizyonlarda, özellikle iktidara yakın olanlarda, çarşaf çarşaf haberler yayınlanıyor…
Bu haberler doğru mu? Eğer doğruysa kim ve nasıl bunları sızdırdı? Bu kişiler araştırıldı mı veya böyle bir çalışma var mı?
Bu haberler eğer doğru değilse, bu tür sansasyonel haberlerle ne yapılmak isteniyor? Eğer bu haberler doğru değilse, yalan haberlerle linç edilen insanların günahını kim çekecek? Daha da önemlisi, halk bu haberleri doğru sanacak. Bu insanlar eğer tahliye olurlarsa adalete olan güven iyice sarsılacak? Bunun bedelini kim ödeyecek?
Sorulması gereken çok soru var… Bu karışıklıkta bu soruların cevabını beklemek de çok gerçekçi olmaz… Birileri de bunun farkında olduğu için kafasına göre takılıyor.
Her ne şartta olursa olsun hukuk dışına çıkmamamız gerektiğini unutmamalıyız…
Çünkü hukuk zarar görürse bundan herkes zarar görür… Türkiye’nin ve toplumun ortak değerlerini korumak ve kollamak hepimizin görevi olmalıdır.
Yargı başta olmak üzere eğer kurumlar yıpranırsa bunun zararını hepimiz göreceğiz. Çünkü Türkiye bu kurumlarla ayakta kalacak ve bu kurumlarla halkına hizmet edecektir. Atılan her adım bu açıdan çok önemlidir.
Kimi gazete ve televizyonların intikam hırsıyla yaptıkları yayınlar, gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlamak yerine sadece ve sadece kurumları yıpratır…
Sırf birilerine olan kin ve öfke sebebiyle kurumları yıpratırsak, güvenini zedelersek özellikle hukuk yıpranır, adalete olan güven iyice azalırsa ortak değerlerimiz yerle bir olur…
Şu anda tehlikeli bir gidişata doğru gidiyoruz. Özellikle birçok kurumda sizinkiler bizimkiler ayrımı yapılmak isteniyor. Kendi yandaşı olarak görmediklerini hedef tahtasına oturtuyorlar.
Asıl olan kişiler değil, kurumlardır. Kişilerin hatalarını kurumlara mal ederek bir yere varamayız. En basit anlatımıyla, senin hakimin, benim hakimim ayrımı yapıldığı bir ortamda verilen kararlar ne kadar adil olursa olsun toplum vicdanını rahatlatır mı? Belki de birileri sırf bu sebeple insanları sınıflandırıyor...
Bu oyuna gelmemek lazım…


www.ufukotesi.com - 07 / 2008  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.