Sözün Özü

 

Alptekin Cevherli  

Kitaplardan oyuna geliyoruz


Türkler’in tarih yapan ancak ne yazık ki yazmayan bir millet olduğu’ iddiasını sanki gerçekleştirmek istercesine kitaplarımızı çalmışlar, ardından da istedikleri şekilde düzenledikleri kitapları sanki bir şeymiş gibi önümüze atmışlar. Bugün piyasada dolaşan pek çok dini, milli, ilmi ve tarihi kitaplarımızın orijinalleri, Batı ülkelerindeki müzelerde saklanıyor. Bize istedikleri şekilde ve izin verdikleri ölçüde güya tercüme edip edip gönderiyorlar.

“Konya'da araştırmalarda bulunan İngiliz yazar Hırtenstein, Muhiddin Arabi'nin deşifre edilmemiş kitaplarını ilk kez tercüme edip çeşitli dillerde yayımlayacak..”
İngilizler, adına dernek kurdukları İslam Tasavvufçusu ve Metafizikçisi Muhiddin Arabi hakkında araştırmalar yaparak, öğretilerini çeşitli yayınlar ve seminerlerle tüm dünyaya anlatmaya çalışıyor.
12. ve 13. yüzyıllarda yaşayan ve kendisinden sonraki ilim adamlarını derinden etkileyen ünlü İslam Mutasavvıfı Muhiddin Arabi'nin dünya görüşleri, İngiltere'de yeniden keşfedilmeye başlandı.
1982 yılında çok az sayıda kişiyle Londra'da kurulan Muhiddin Arabi Derneği'nin, bugün bütün dünyada 500'ü aşkın aktif üyesi bulunuyor. Muhiddin Arabi'yi düşüncelerinden etkilenerek araştıran ve akademik çalışmalar yapan çok sayıda kişinin görev aldığı dernek, ünlü tasavvufçunun öğretilerini bütün dünyaya anlatmak ve tanıtmak amacını taşıyor.
Bütün dünyada düzenlenen Muhiddin Arabi ile ilgili etkinlikleri düzenleyen, destekleyen ve seminerler vererek ünlü düşünürü tanıtan dernek, aynı zamanda yaptığı araştırmaları, dergiler ve kitaplarla yayınlıyor.
Stephen Hırtenstein, ünlü düşünürün bugüne kadar deşifre edilmemiş el yazması kitapları üzerinde çalışmak ve araştırma yapmak için Konya'ya geldi.
Bir süre Konya'da da yaşadığı bilinen Muhiddin Arabi ile üvey oğlu ve en büyük öğrencisi Sadrettin Konevi'nin el yazması kitaplarını inceleyen Hırtenstein, bu eserlerin CD kayıtlarını yaptı.
Muhiddin Arabi'yi anlattığı "The Unlimited Mercifier" isimli kitabının, Malezyaca, İspanyolca ve Portekizce gibi çeşitli dillere çevrilerek basıldığını anlatan Hırtenstein, "Muhiddin Arabi'nin, İngiltere'de 37'şer risaleden oluşan iki kitabının baskısı bulunuyor. Konya'ya gelip üzerinde çalıştığım diğer kitapların da önümüzdeki dönemde çevirisi ve baskısı yapılacak. Bu kitaplar diğer Avrupa ülkelerinde de yayınlanacak. Dernek bu konuda ciddi çalışma içinde" diye konuştu.
Dünyanın yüzyıllarca önce yaşamış bu tasavvuf alimiyle ilgili aslında çok az şey bildiğini dile getiren Hırtenstein, bugüne kadar sadece İslâmî açıdan bakılan Muhiddin Arabi'nin derslerini evrensel bir yaklaşımla değerlendirmeye ihtiyaç olduğunu, kendilerinin de hayatlarını bunu yapmaya adadıklarını kaydetti.

"YENİ BİR ŞEY KEŞFEDİYORUZ"
Yazar Hırtenstein, ünlü düşünürün derslerinin İngiltere'de gösterilen ilginin her geçen yıl arttığını belirterek, şöyle konuştu:
"ABD'deki bazı üniversiteler, son yıllarda doğu ile ilgili eğitim veren bölümlerinde Muhiddin Arabi'ye yer vermeye başladı. Oxford Üniversitesi'nde de Muhiddin Arabi dersleri veriliyor. İlgi öyle bir düzeye ulaştı ki, destek vererek açtırdığımız kendini tanıma kurslarına katılanlara, Arabi'nin tasavvuf düşünceleri anlatılıyor. Bu anlayış, insanların hayata bakış açısını tamamen değiştirebiliyor. Arabi'de limit yok ve biz kitabını her okuyuşumuzda onda yeni bir şey keşfedebiliyoruz."
Evet İngiliz tarihçi Hırtenstein böyle diyor…
Türk – İslâm eserlerini alıp kendi dillerine tercüme etmiş ardından da sanki kendi icatlarıymış gibi dünyaya tanıtmış hırsızlar o kadar çok var ki..
‘Türkler’in tarih yapan ancak ne yazık ki yazmayan bir millet olduğu’ iddiasını sanki gerçekleştirmek istercesine kitaplarımızı çalmışlar, ardından da istedikleri şekilde düzenledikleri kitapları sanki bir şeymiş gibi önümüze atmışlar.
Bugün piyasada dolaşan pek çok dini, milli, ilmi ve tarihi kitaplarımızın orijinalleri, Batı ülkelerindeki müzelerde saklanıyor. Bize istedikleri şekilde ve izin verdikleri ölçüde güya tercüme edip edip gönderiyorlar. İnanmayan; Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Marifetnamesi’nin veya Mevlana Hazretleri’nin Mesnevisi’nin kaynakçasına baksın…
Daha neler neler…
İşte size tarihe mal olmuş hırsızlardan bazıları:
1 — Sevilleli John (Ölümü 1130) : İspanyol Yahudisi’dir. Arapça’dan Kastil diline yaptığı tercümelerle üne kavuşmuştur. Bu tercü¬meler de Domingo tarafından Latince’ye tercüme ediliyordu.
2 — Dalmaçyalı Herman: Bir süre İspanya’da ikamet etmiştir. Paris’te öğrenim görmüştür. Harezmî, Bacritî ve İbn-i Beşir’in eserlerini Latince’ye ilk tercüme edenlerin başında gelir.
3 — Santallalı Hung: İspanyol’dur. Beyrûnî, el-Fergânî ve İbn-Maşallah’ın eserlerini Latince’ye tercüme etmekle üne kavuşmuştur.
4 — Abraham bar Hive: İspanyol Yahudisi’dir. Barselona’da uzun yıllar ikamet etmiştir. İbrani dilinde eserler yazmış olup, İslâm bilim ve kültürünün Avrupa’ya intikalinde etkin rolü olanların başında gelir.
5 — Cremonalı Gerard (1114–1187): Bilim tarihinde adı en çok geçen İtalyan mütercimdir. Gençliğinde Toledo’ya gitmiş, burada zamanın bilim dili olan Arapça’yı öğrenmiştir. 73 yıl süren öm¬rünü Arapça’dan Latince’ye eser tercüme etmekle geçirmiştir. Harezmî, Cabir bin Eflah, Sabit bin Kurra, İbn-i Sina ve Ebu-bekir er-Razi’ye ait eserleri tercüme edenlerin başında gelir. Kaynaklar bu bilginlere ait Latince’ye tercüme edilmiş 92 eserin isimlerini tek tek belirtir.
6 — Tivolili Plato (12. yüzyılda): İtalyan matematikçidir. Arapça’dan İbrani diline yaptığı tercümelerle üne kavuşmuştur.
7 — Pizalı “Antakyalı” Stephan: Pizza’da ikamet etmiştir. Salerno’da öğrenim görmüştür. Bir süre Antakya’da yaşamıştır. İslâm tıp bilginlerine ait eserleri Latince’ye tercüme edenlerin başında gelir.
8 — Venedikli James: 1128–1136 yıllarında İstanbul’da ikamet ettiği bilinmektedir. Aristo’ya ait eserlerin Arapça şerh ve tah¬lillerini Latince’ye tercüme etmiştir.
9 — Palermolu Eugene: Yunanca eserler ortaya koyan bir Sicilyalıdır. Batlamyos’a ait eserlerin Arapça şerh ve tahlillerini Latince’ye tercüme etmiştir.
10 — Kataryalı Aristipus: Sicilya Sarayında yaşamış bir İtalyan’dır. Ömrünü Arapça’dan Latince’ye tercüme yapmakla geçirmiştir.
11 — Romalı Pascal: Bir süre İstanbul’da ikamet etmiştir. Arapça’dan Latince’ye yaptığı tercümelere üne kavuşmuştur.
12 — VVilliam le Mire: Saint Deniz Papazı tarafından el yazma eserlerin toplanması için, uzun yıllar İstanbul’da ikamet etmekle görevlendirmiştir. Elde ettiği eserleri Latince’ye tercüme etmiştir.
13 — Sarazin: Yakın Doğu’da el yazma eserleri temin için uzun yıllar seyahat etmiştir. Latince’ye yaptığı tercümelerle üne kavuşmuş¬tur.
14 — Pizalı Burgundio: Muhtelif tarihlerde üç defa İstanbul’a gelmiştir. Bu seyahatlerinde elde ettiği eserleri Latince’ye tercüme etmiştir.
15 — Padevalı Salio: İtalyan’dır. Arapça eserleri Latince’ye tercüme etmekle üne kavuşmuştur.
16 — Leo Tuscus: Arapça’dan Yunanca’ya tercüme edilmiş olan eserleri Latince’ye tercüme etmiştir.
17 — Bathlı Adelard (1090–1150): İngiltere’nin Bath şehrinde doğmuştur. Fransa, İtalya, Sicilya ve yakın Doğu’da uzun yıllar se¬yahat etmiştir. Filozof ve matematikçi olup, Arapça’dan Latince’ye tercüme yapan İngilizlerin öncüsüdür. Ayrıca değişik konu¬lara ait bazı eserler ortaya koymuş olup, bu eserler muhteva olarak İslam kaynaklarına dayanmaktadır.
18 — Chesterli Robert (12. yüzyıl hayatta): İngiltere’nin Chester şehrinde doğmuştur. 1114–1147 yılları arasında İspanya’da, 1147–1150 yılları arasında da Londra’da yaşamıştır. Arapça’dan yaptığı tercümelerde, “ceyp” kelimesinin karşılığını “sinüs” olarak ilk kullanandır.
19 — Yaşlı Peter (1094–156): İngiliz mütercimdir. İspanya’ya yaptığı seyahatlerde, Müslümanların bilim ve sanata üstünlüğü görüp, İs¬lâm bilginlerine ait eserleri Latince’ye yaptığı tercümelerle üne kavuşmuştur.
20 — Roger Bacon (1214–1294) : Hocası Robert Grosseteste ile İbn-i Heysem’in Kitab’ül Menâzır adlı eserin ilk Latince tercümele¬rinde faydalanarak Oxford ve Paris üniversitelerinde ders kitabı olarak okutmuştur.
21 — Alfred Sereshel: İngiliz filozof ve mütercimdir. Bir süre İspanya’da ikamet etmiştir. Arapça’dan Latince’ye yaptığı tercümelerle üne kavuşmuştur.
22 — Pizalı Leonardo (Diğer adıyla Fibonacci) (1170–1240): Harezmî’nin eserlerini Latince’ye tercüme etmiştir.
23 — Amoldus Vilanovanos (1234–1311): El-Kindî ve İbn-i Sina’dan yaptığı tercümelerle üne kavuşmuştur. Arapça yazılmış eserlerin en hareketli tanıtıcılarındadır. Ayrıca, tıp, kimya ve astronomi konularında önemli eserler bırakmıştır. Ancak bu eserlerdeki bilginlerin İslâm kaynaklı olduğunda bilim tarihçileri müşterek görüşe sahiptirler.
(KAYNAK: Eylül 28, 2006. Araştırma. No Comments. Be the first to comment!)
Tarihte icatlara imza atan kişilerin Müslümanlar Türkler olduğu aşikardır. Biz tarihin tozlu sayfalarını biraz arayalım, bu eşsiz eserler hakkında sizlerle bilgilerimizi paylaşalım istedik.
Yazıma bu bölümde bir soruyla başlamak istiyorum. Bizler mi kendi özümüzü, tarihimizi, dinimizi daha iyi biliyoruz yoksa yabancılar mı bizleri bizden daha iyi tanıyor?
Bu soruya vereceğimiz cevap, bana kalırsa ve objektif olmak gerekirse; yabancılar bizleri bizlerden daha iyi tanıyor. Aksini düşünenler varsa bu yazımızı çok dikkatli okumasını ve bizlerle düşünceleri paylaşmalarını canı gönülden isteriz.

BİZLERİ ANLATAN ASIL KİTAPLAR
Tarihimize baktığımızda birçok buluşlara, devlet yönetimi, astronomi, fizik, kimya ve daha birçok konularda eşsiz bilgiye sahip olan ecdadımızdan kalan son eserler kitaplarımız. Bizlerin en değerli hazinesi. Fakat şöyle bir aklımızdan geçirelim. Bizlerin yani ecdadımızın kitaplarını kitapçılarda, sahaflarda yeni basım olarak bulmak ne kadar mümkün?
Peki ya orijinalleri nerede?
Şu an piyasalarda bizlerin çok severek okuduğumuz düşünürlerin kitaplarının yurt dışından çevrilerek bizlere ulaştığını biliyor muydunuz? Bizlerin asıl kitaplarını neden yabancılar çevirip bizlere yolluyor?
Aslında şunu düşünmek gerekir ki; kitapların aslında ne var? Bizdekinde neler yazıyor? Kimi çok önemli düşünürlerin kitapların ise bazı eserleri var, bazısının adı dahi duyulmamış. Mesela Mevlana Hz.’ni dilinden düşürmeyen Batı, onun tasavvufi düşüncesini sonuna kadar sömürüyor, zırt-pırt dinler arası diyalog safsatasıyla ortaya çıkıyorlar… Oysa ki 1100 ve 1200’lerde hatta 1300’lerde Mevlana’nın manevi çalışmaları gibi yine maddi ve teknik bilimlerini de ihtiva eden, teknik gelişmelere temel olan hatta tatbik safhasındaki tecrübelerini yazan eserlerinden bir satır dahi bulunmuyor. Oysa ki Mevlana’nın eserleri Farsça’dır, Türkçe’ye tercüme edilebilir. Bu kitaplara dikkat!
1.Muzafereddin’in kitapları nerede?
2.Mesut Gülşehri Hz.’nin duru Türkçe eseri; Astronomi, kimya ve mekanik konularını içeren kitapları nerede?
3.Aşık Paşa’nın edebi eserlerinden başka matematik ve biyolojiye ait serleri nerede?
4.Muhlis paşanın savaş tekniği, geometri ve matematik, ticari hatta tıbba ait eserleri nerede?
5.Süleyman Türkmani’nin Endülüs’ten Diyarbakır’a getirdiği mekanik ilimlere tekniğe ait kitapları nerede? Ayrıca kendi yazdığı sosyal konular, Türkçeleştirdiği matbaa makinelerinin yapım tekniği nerede?
6.Ecza ve tıbbın hemen tamamını yazan Baba İlyas’ın eserleri nerede?
7.Nurettin Caca’nın yazılarından bir satır var mı?
(Caca sözü, Caca neslinden geldiğini ifade etmektedir. Caca Bey'in Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında dünyaya geldiği anlaşılmaktadır. Doğumundan üç yıl sonra II. Keyhüsrev Moğol Kumandanı Bayçu' ya 1243 yılında Sivas civarında (Kösedağ) yapılan Savaşta yenilmiş ve Moğolların hakimiyetini tanımak zorunda kalmıştı. Türk Selçuklu sülalesi resmen devam etmiş, fakat dahili idare, yerli Türklerin elinde kalmıştı. Anadolu'nun bir kısmında İlhanlı hükümdarları tarafından tayin edilen umumi valiler tarafından idare edilmekte idi. Anadolu’nun bu bozuk düzenli devirlerinde Çocuk1uğunu geçiren Cacaoğlu, büyüdüğü zaman Moğolların dikkati nazarını çekmiştir. O genç yaşında zekasını göstererek bir çok hizmetlerde bulunmuştur. Kısa zamanda büyükler arasına karıştı. Onun zekasını bize Mevlana Celaleddin Rumi'nin yazmış olduğu mektubundan okuyoruz.
Mevlana O'nu bu suretle övmüştür. Kırşehir'deki medresenin kitabesinde de (Allah'ın rahmetine ve affına muhtaç kul Cebrail ibni Caca yazılıdır)
Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün. Bu kişileri okuduğunuzda eminim bunların adını bile ilk kez duyanlar olmuştur. Bir araştırılsa bunlar hakkında bilgi bulmak imkansız. Bunlar bizlerin yok edilen eserlerimizden sadece birkaçı…

KİTAPLARIMIZ NEREDE?
İspanya’da bilim ve kültürde görülen gelişmelerin bir sonucu olarak, hemen hemen aynı yıllarda (9. yüzyılın ilk yılları) Fransız, İngiliz, Alman ve İtalyan bilim ve din adamlarının bir kısmı Endülüs medreselerinde İslâm bilginlerinden ders görerek öğrendikleri yeni bilgileri mem¬leketlerine intikal ettirmişlerdir. Böylece Endülüs’ün merkezi şehri Kurtuba ile Toledo ve Gırnata’da mevcut İslâm medreselerinde; matematik, astronomi, fizik, kimya, tıp, felsefe, mühendislik vs. konularını kapsayan bilgiler ve elde ettikleri eserler Avrupa’ya intikal etti ve kısa sürede yayıldı.
Avrupa’nın aydınlanma çağının aynı dönemde olmuştur. Bizde almış oldukları kitapları kendileri uygulamışlar. Hatta o zamanlardan günümüze değin hala bizlere ait kitaplar yurt dışında ki üniversitelerde öğrencilerin ana kitapları olarak okutulmaktadır. Buna örnek olarak, yapmış olduğumuz araştırma neticesindeki yazıyı aynen sizlerle paylaşıyoruz.
***Yazar Hırtenstein, ünlü düşünürün öğretilerine İngiltere'de gösterilen ilginin her geçen yıl arttığını belirterek, şöyle konuşmuştu:
"ABD'deki bazı üniversiteler, son yıllarda doğu ile ilgili eğitim veren bölümlerinde Muhiddin Arabi'ye yer vermeye başladı. Oxford Üniversitesi'nde de Muhiddin Arabi dersleri veriliyor. İlgi öyle bir düzeye ulaştı ki, destek vererek açtırdığımız kendini tanıma kurslarına katılanlara, Arabi'nin metafizik öğretileri ve evrensel düşünceleri anlatılıyor. Bu felsefe, insanların hayata bakış açısını tamamen değiştirebiliyor. Arabi'de limit yok ve biz kitabını her okuyuşumuzda onda yeni bir şey keşfedebiliyoruz."
*** Afrikalı Constantine (Kartaca -Tunus- doğumlu olduğu için bu isim ile tanınır, 1016–1087) bir doğu seyahatine çıkar (11. yüzyıl ortaları). Mısır, Arabistan ve Hint bölgelerini adım adım dolaşır. Bağdat’ta uzun yıllar ikamet eder. Burada tıp öğrenimi yapar (tamamlar). Avrupa’ya döndüğünde Avrupa’nın en eski tıp okulunun bulunduğu Napoli Krallığının bir şehri olan Salemo’ya (İtalya) yerleşir. Burada yanında getirdiği Arapça yazılmış 76 el yazma (manüskri) eseri Latince’ye tercüme etmiştir
Bu dil uzmanlarından, Salerno’da üç yıl tıp öğrenimi yapmış olan Pizalı Stephan ilk haçlı seferleri sırasında Antakya’ya uğrar. Burada Ali bin Abbas’m (? —994) Kitab’ül Meliki isimli eserinin bir nüshasını ele geçirir. Neticede bu eseri Latince’ye tercüme edip Batı bilim dünyası¬na kazandırır.
Bugün; Vatikan Oxford, Paris (Bibloteque Nationelle), Londra (British Museum), Berlin, Moskova ve Leyden Kütüphaneleri, Doğu yazma eserlerinin zenginliği ile ün yapmış kütüphanelerdir
(*) 9. yüzyılda; Müslüman Türkler, Fransa’nın güneyindeki Ceneves Dağları silsilesi, Pireneler ve Ruhn Havzası’nın çevirdiği Septomonya mın¬tıkasına kadar hâkimiyet kurmuşlardır. Bu durum dolayısıyla, İslâm medeniyeti Fransa’nın merkezi mıntıkalarına kadar yayılma imkânı buldu.
Endülüs medeniyetinin ihtişamının gözler önüne serildiği dönemde bilim adeta kapılarını sonuna kadar insanların hizmetine sunmuş.Müslüman bilginlerden eğitim almaya gelen bir İngiliz, İspanyol, İtalyan bir çok insanların da ilgi odağı olmuş. Burada eğitim almaya gelen kişiler bu öğrendiklerini kendi ülkelerine götürerek insanları aydınlatmaya çalışmışlardır. Fizik, kimya ,matematik, astronomi vb. bütün insanların ilgi odağı olmuşlardır…
(DEVAM EDECEK)


www.ufukotesi.com - 07 / 2008  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.