Göğe Merdiven

 

Aybars Fırat  

Tereyağı aklandı


Bir süre önce gazetelerde “Tereyağı Aklandı” başlığıyla çıkan bir haberde, tereyağının damar sertliği ve kolesterol yapmadığının yapılan bir araştırmayla ortaya konulduğu bildiriliyordu. Bekledim ki aydınlarımız bu ve benzer hadiseleri derinlemesine irdeleyip, nasıl aldatıldığımızı, gıda soykırımına uğratıldığımızı ortaya koysunlar. Ahmet Turan Alkan gibi ciddi bir-iki yazar dışında konuya ilgi gösteren çıkmadı.

Hatırlarsınız; bir zamanlar margarin yoktu. Annemizin tereyağı ile pişirdiği yemekleri yerdik. Fırından yeni çıkmış köy ekmeğine, yayıktan yeni alınmış tereyağının sürüldüğü, yanında da taze ayran içildiği o günlerde bugünkü kadar hastalık yoktu. Ömrü boyunca doktor yüzü görmemiş çok insan tanırdık. Ne zaman ki Türkiye’ye ilk yabancı sermaye girdi, yaptığı ilk iş, margarin fabrikası kurmak oldu. Hepimizin adını çok iyi bildiği o margarin de tereyağının yerine ikame edildi. Yüzyılların alışkanlıklarını bozmak kolay değildi, hemen tereyağına iftiralar başladı. Yok kolesterol yapar, yok damar sertliği yapar, yok bilmem ne… Halbuki asıl bu hastalıkları yapan margarin idi ve bugüne kadar da margarinin Türk Milleti’ne zararları konusunda resmi bir araştırma yapılmadı. Araştırılsa belki de görülecekti ki neredeyse bütün hastalıkların temelinde margarin mevcuttur. Araştırılmadı. Tereyağının kökü kazındı. Hayvancılık öldürüldü. Peynircilik yok oldu. En az beş yüz çeşit peynirimiz varken ancak üç beş tanesini koruyabildik. Bunlar sadece elli yıl önce oldu. Tereyağı gibi harika bir gıda, kokulu, ağır ve benzeri sıfatlarla mutfağımızdan kovuldu. Tereyağını bu yüzden yeni nesiller tanıyamadı. Yokluğunda milletimiz onlarca hastalıkla, damar sertliğiyle, kalp hastalıklarıyla, bu arada en acımasız hastalık olan kanserle tanıştı.
Benzer şekilde yumurtanın da aleyhinde bulunulmuştu. Kolesterol yaptığı söylenmiş, öyle olmadığı, aksine çok faydalı olduğu açıklanmıştı. Yıllar sonra tereyağı da aklandı. Peki bu ve buna benzer gıdalar neden karalandı? Kimler yaptı bunu? Hangi uzmanlar bu ateşi körüklediler? Şimdi onlara kim hesap soracak? Aradan bunca sene geçtikten sonra bu gıdaların çok faydalı olduğunu, soframızdan eksik etmememiz gerektiğini öğrenmemin bize ne faydası olacak? Alışkanlıklarımız değişmişken, çocuklarımıza ketçaplı, mayonezli hamburgerler dışında bir şey yediremez, kola dışında bir şey içiremez hale geldikten sonra bunu bilsek ne olacak, bilmesek ne olacak? Çocuklar hamburger vb. alışkanlıkları kazandıktan sonra okullarda bu yiyeceklerin satışını yasaklamak çözüm mü?
Birkaç cılız sesin bu gıda, şu ilaç, o kıyafet yanlış demesi bir şeyi değiştirmiyor. Sofralara yeniden tereyağını, süt ve yoğurdu, yumurtayı, balı, en önemlisi eti koyabiliyor muyuz? Hayvancılığı yeniden canlandırabilecek miyiz? Kuş gribini bahane ederek Türkiye’deki bütün tavuk cinslerini katlettiler. Bunun hesabını kim verecek? Türk köylüsü hiç olmazsa yağını, yumurtasını kendisi üretebiliyordu. Şimdi onu da namerde muhtaç ettiler. Yarın, Allah korusun, bir savaş çıksa köylümüz dahi aç kalacak!
Gün gelir bunların hesabı sorulur. Türk Milletini gıda yoluyla soykırıma uğratanlar bunun hesabını verir. İnsanımızın sağlığıyla oynayan, suyumuzla, etimizle, yumurtamızla, yağımızla oynayan iblislerle görülecek hesabımızı unutmayacağız.
Ama bu hesap görülene kadar, bizim herhangi bir konuda kulağımızı çeken, aman yapmayın bu yanlıştır diyen gerçek aydınları takip etmemiz, dikkate almamız ve aldırmamız gerekiyor. “Aman sen de!”, “Bir şey olmaz!” demememiz gerekiyor. Aksine her türlü uyarıyı dikkatlice araştırmak, duymayanlara duyurmak, anlamayanlara anlatmak boynumuzun borcudur. Bu günlerde uyarı yapanları pek sevmiyorlar, boynuna bir yafta asıveriyorlar ama olsun. Yarın hesap gününde biz hesabımızı verelim de gerisi önemli değil.
Elli yıl önce karalanan tereyağı çok şükür aklandı. Atı alan Üsküdar’ı geçse bile bu da bir merhaledir. Ya bugün soframızdan türlü bahanelerle çıkarılmaya çalışılan şeyler, mesela et, çok faydalı ise ne olacak? Bundan 20-30 sene sonra faydalı olduğu anlaşılırsa! Türk Milleti etsiz geçen sürede mankurtlaştırılmış, düşünemez hale gelmiş olursa?
Benim tavsiyem, her konuda atalarımız ne yapmışsa onu öğrenmeli ve mümkün olduğunca onu uygulamalıyız. Soykırımdan kurtulmanın tek yolu Türk Mutfağı, Türk Modası, Türk Kültürü, kısaca öze dönüştür. On binlerce yılın tecrübesini bir yana bırakıp üç beş satılmışın peşine düşmek, dedikodulara inanmak doğru değildir.


www.ufukotesi.com - 07 / 2008  

aybarsfirat@yahoo.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.