Çapraz Ateş

 

Kemal Çapraz  

Bu nasıl adalet!


İnsanlar sağlıklarını kaybediyor, toplumda bir korku imparatorluğu kurulmak isteniyor, birçok insanda paranoya belirtileri gözüküyor… Şunu burada ifade etmek lazım ki, bu davanın etkileri yıllarca devam edecektir. Yıllarca insanlar bu ülkede iddianame bile olmadan hapislerde çürüyebileceği korkusuyla düşündüklerini söyleyemez, yazamaz, çizemez olacaklardır.

“Ergenekon” adı verilen operasyon çerçevesinde gözaltına alınan insanlar ve aileleri gerçekten bir insanlık dramı yaşıyor. “Ergenekon’un kasası” diye gözaltına alınan Kuddusi Okkır’ın bir yıl kaldığı cezaevinde kansere yakalanması ve çıkar çıkmaz da hayatını kaybetmesi olayın vahametini bir kez daha ortaya koydu. Kuddusi Okkır ne ile suçlandığını bile öğrenemeden hayatını kaybetti. Kendisi dışında herkes ona bir suç yakıştırıyordu. Hele iktidara yakın gazeteler onun “Örgütün kasası” olduğunu yazıyordu. Bir örgüt düşünün ki, kasası sayılan kişinin cenazesini bile parasızlıktan gazeteciler kaldırıyor. Demek ki, “tam takır kuru bakır bir örgüt” ülkede ihtilal yapacak, silahı yok, tetikçisi yok, suç delilleri gazetecilerin röportaj için çekildikleri ve yayınladıkları fotoğraflar. Telefonla yaptıkları şakalar…
Bir örgüt düşünün ki, örgüt mensubu denilen kişiler ellerinde güç varken ihtilal yapmamışlar, emekli olunca ihtilal yapacaklarmış. Bir örgüt düşünün ki, ihtilali yapacak kişiler 80 yaşındaki gazeteciler, avukatlar, iş adamları vs. vs. Ama elde ihtilal yapacak ne bir silah var ne de bir eylem… Sadece bu insanlar ihtilali düşünmüş olabilirler tarzında bir iddia…
Hâlâ iddianame ortada olmadığı için bu dava hakkında bir şey söylemek mümkün değil. Zaten devam etmekte olan bir dava hakkında yorum yapmak da suçtur. Her nedense iktidar yalakası basın bu konuda çarşaf çarşaf yazılar yayınlıyor. Ama bir yıldır hazırlanamayan bir iddianame ve bir yıldır ne ile suçlandıklarını bilmeyen insanlar hapishane köşelerinde çürütülüyor. Sağlıkları bozulan bu insanların vebalini kim çekecek?.. Ya suçsuz oldukları ortaya çıkarsa, bu kadar sıkıntı, bu kadar ıstırap boşuna mı çekilmiş olacak?..
Hele hele gazetecilerin kelepçelenerek götürülmesini hangi vicdan sahibi kişi onaylayabilir ki… Kelepçelediğiniz ve topluma bir terör suçlusu gibi lanse ettiğiniz kişilerin daha sonra salıverilmesi hiç mi bu uygulamayı yapanları rahatsız etmiyor? Hukuk devleti kavramına ciddi manada gölge düşmesine nasıl göz yumuluyor? Yoksa istenen de “Türkiye bir hukuk devleti değildir” imajının mı doğması?.. Bu imajın oluşmasından kimler fayda umar?
Hele hele basın özgürlüğünden hiç mi hiç bahsedilemez haldedir. Artık kolluk kuvvetleri gazetelere kadar gelip Genel Yayın Yönetmenlerini gözaltına alabiliyorlar. Onlara kelepçe takabiliyorlar. Gazetecilik mesleği gereği her taraftan gelen bilgileri bile suç delili kabul edebiliyor. Artık bu işin cılkı çıkmıştır. Bu kadar baskı altında gazetecilik de yapılamaz. Bu kadar baskı altında farklı düşünmekte imkânsız hale gelir. İlla iktidar yalakası olacaksınız. İlla o gazetelerin söylediklerini söyleyeceksiniz. Düşündüklerini düşüneceksiniz. Yoksa vay halinize… Hemen terör örgütü kapsamında gözaltına alınırsınız. Siz, aileniz, sevenleriniz kahrolur. Sağlığınız bozulur. Hatta ve hatta neyle suçlandığınızı öğrenemeden hayatınızı kaybedebilirsiniz.
“Zamanında gelmeyen adalet, adalet değildir” Evet bir yıldır toplumun saygın kişileri hapishanelerde çile dolduruyorlar.
Sonunda iddianame ortaya çıkınca, ya “Dağ fare doğurdu” cinsinden bir durum olursa!.. Gerçekten önemli suç delilleri yoksa, gerçekten son olarak gözaltına alınan ve salıverilen kişilerin yaptığı açıklamalardaki gibiyse suçlamalar, işte o zaman bu davaya skandal demek bile hafif kalır.
Türkiye kamuoyu da, dünya kamuoyu da bu davaya kilitlenmiş durumda… Operasyonun adından başlayan yanlışlıklar zinciri devam edip gidiyor.
İnsanlar sağlıklarını kaybediyor, toplumda bir korku imparatorluğu kurulmak isteniyor, birçok insanda paranoya belirtileri gözüküyor…
Şunu burada ifade etmek lazım ki, bu davanın etkileri yıllarca devam edecektir. Yıllarca insanlar bu ülkede iddianame bile olmadan hapislerde çürüyebileceği korkusuyla düşündüklerini söyleyemez, yazamaz, çizemez olacaklardır.
Demokrasimiz de, insan haklarımız da ciddi yara almıştır. Teröristler için sokaklara dökülen insan hakları kuruluşları bu gibi davalarda her nedense ortada bile yoklar. Hatta daha şimdiden bütün insanları suçlu ilan eden türedi gazeteciler ise köşe başlarını kapmış durumdalar.
En son örneğini TRT’de gördük… Devam etmekte olan davalar hakkında devletin yayın kuruluşunun yorum yapması, hatta gözaltına alınan bu kişileri suçlu ilan etmesi hangi yayın ilkeleriyle ve tarafsızlıkla bağdaşır.
Türkiye’nin çivisi çıkmıştır. Herkes artık “Bu nasıl adalet?” diye sormaya başlamıştır.
Toplumun bu soruyu sorması bile ülkenin ne kadar vahim bir durumda olduğunun göstergesidir.


www.ufukotesi.com - 07 / 2008  

kemalcapraz@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.