Çapraz Ateş

 

Kemal Çapraz  

Medya kuruluşları satılırken


Bir yanda Soros vakıfları ve AB fonlarıyla beslenen “Besleme” medya… Diğer yanda kalemini satmamak için direnen fakat direnç noktaları tek tek kırılan gazeteciler. Bütün bunlar olurken bizler de hiç mi suç yok? Bunu sorgulamanın zamanı gelmedi mi? Bizler kendi sesimiz ve nefesimiz olan medya kuruluşlarına yeteri kadar destek verebiliyor muyuz? Onların güçlenmesi için elimizden geleni yapıyor muyuz?

Sabah-ATV yayın grubunu, Çalık Gurubuyla beraber Katar Emiri Şeyh Halit bin Halife el Tanı satın almıştı. Şimdi de Kanaltürk’ü Koza İpek Grubu satın aldı. Bugün gazetesinden sonra Kanaltürk de aynı grubun oldu. Böylelikle muhalif gazete ve televizyon neredeyse kalmadı. Medyanın tamamına yakını hükümet yanlısı oluverdi. Şimdi iki medya grubu dikkat çekiyor ülkemizde. Bir hükümetle direkt ilişki içersinde olanlar, diğeri Aydın Doğan’a bağlı, yine hükümetin yayın organı gibi çalışan medya kuruluşları… Yani anlayacağınız basınımız tamamen bağımsızlığını yitirdi. “Milletin müşterek sesi” olma özelliğini ise zaten çoktan kaybetmişti.
Ne güzel demokrasi değil mi? Farklı seslere yer yok. Farklı düşüncede olanlara yer ve yazacak köşe yok. Muhalif kalemler teker teker medya kuruluşlarındaki köşelerinden, programlarından oluyorlar. Teker teker satın alınamıyorsa bir kuruluş top yekûn satın alınıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nde hiç böylesi dönem yaşanmamıştı. Basınımız hiç böylesine hükümetin güdümüne girmemişti. Türk basını her zaman gazeteciliğin özünde olan muhalif olma özelliğini korumuştu. Ama şimdi böyle bir özellik yok. Basınımızda özgürlük var, hükümeti övmekte sonsuz özgürlüğünüz var, ama eleştirme özgürlüğünüz yok. Eğer ben satılık kalem değilim, kalemimi asla satmam diyorsanız önce köşenizi veya televizyondaki programınızı kaybedersiniz, sonra peşi sıra soruşturmalar, kovuşturmalar, yazdığınıza yazacağınıza bin pişman olursunuz.
Bir yanda Soros vakıfları ve AB fonlarıyla beslenen “Besleme” medya… Diğer yanda kalemini satmamak için direnen fakat direnç noktaları tek tek kırılan gazeteciler. Bütün bunlar olurken bizler de hiç mi suç yok? Bunu sorgulamanın zamanı gelmedi mi? Bizler kendi sesimiz ve nefesimiz olan medya kuruluşlarına yeteri kadar destek verebiliyor muyuz? Onların güçlenmesi için elimizden geleni yapıyor muyuz?
Bir yanda iktidarın gücünü, paranın gücünü kullananlar var. Soroscu Can Paker’in evinde buluşan gazetecileri ve başbakanla görüşmelerinin bütün detaylarını çarşaf çarşaf okudunuz gazetelerden.
Diğer yanda milletine hizmet etmek için bütün gücüyle mücadele eden gazeteciler, basın meslek ilkelerinden taviz vermemek için canla başla mücadele eden kalemler. Şimdi vatandaşlarımız gazete alırken, bir kere değil bin kere düşünmeli… Hangi gazeteyi alacağını, hangi televizyonu seyredeceğini, hangi radyoyu dinleyeceğini çok iyi seçmeli.
Artık Türkiye ciddi bir yol ayırımına geldi. Bir tarafta ülke gerçeklerini halkımızdan saklayan, her şeyi güllük gülistanlık gösteren medya kuruluşları, diğer tarafta ise gerçekleri yazdığı için basımından dağıtımına kadar binbir zorluk çeken gazete ve dergiler.
Evet, tekrar soruyorum bizlerin hiç mi suçu yok? Bizler bu ülkenin gerçeklerini dile getiren gazetecilere ve gazetelere gerekli şekilde sahip çıkıyor muyuz?
Sahi bu millet için kalemini kılıç gibi kullanan kaç gazetecimiz işsiz şu anda biliyor muyuz? Bu ülke için yüze yakın eser veren yazarlarımızın mağduriyet içinde öldüklerini, cesetlerinin bile bir hafta sonra bulunduğunu biliyor muyuz?
Birbirinden güzel ve kıymetli eserler vermiş yazarlarımızın kitapları kaç satıyor biliyor musunuz?
Kaç yayınevimiz bu yüzden battı? Artık çocuklarımızın bile hiç tavsiye etmeyeceğimiz yazarları okur hale geldiğini görmüyor muyuz?
Bu gidişe bizler dur demezsek, bizden sonraki nesillerin birer “Dünya Vatandaşı” olacağını milli kültürümüzü tamamen unutacağını görmüyor muyuz? Akşamları eve gittiğimizde seyredeceğimiz kanal, okuyacağımız gazete kaldı mı? Evet, hâlâ bir iki tane var ama onlar da maddi sıkıntı içinde kıvranıyorlar. Yakında onların da takati kesilir. Eğer bu yayınların da yok olmasını istemiyorsak artık gelin davranalım ve milli yayınlarımızı ayağa kaldırmak için güç birliği yapalım.
Satılan her medya kuruluşumuzun haberini duydukça yüreğimizden bir parça daha kopuyor.
Bu yazıyı okuduktan sonra oturun ve ülkemizdeki gazete, televizyon ve dergileri bir gözünüzün önüne getirin. Yüzde kaçı sizi temsil ediyor bir düşünün… Ondan sonra başta yakın çevreniz olmak üzere toplumda bir silkiniş hareketini yaşatmak için ayağa kalkın…
Toplumumuzu ayağa kaldıracak, toplumumuza gerçekleri anlatacak güç medyadır. Bu millete doğruları anlatın, gerisinden korkmayın. Demokrasinin yolu da, milliyetçiliğin yolu da millete dayanmaktan geçer.
Atatürk’ün dediği gibi “Milleti kurtaracak bizatihi milletin kendisidir”


www.ufukotesi.com - 05 / 2008  

kemalcapraz@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.