Hepimiz, bundan birkaç sene önce, ülke içinde ve yakın ülkelerde yaşanan dalgalanmaların etkisi altında iken, bugün artık her sabah dikkatle dünya piyasalarını ve dünyadaki dalgalanmaları takip etmekteyiz. Küresel dalgalanmaların da henüz dip noktasına gelmediği gerçeğini de unutmamalıyız. Yani Türkiye en az sene sonuna kadar dünyadan gelecek olumsuz haberlerden etkilenecek. |
Küresel “Ekonomik Bunalım” da diyebileceğimiz bu dalgalanmalar yabancı yatırımcısı bol olan kırılgan Türkiye ekonomisini önemli ölçüde şekillendirecek.
Peki, yabancı yatırımcılar ne yapacak? Yatırımlarını geri mi çekecekler? Yatırım yapmaktan vaz mı geçecekler? Yatırım yapmayı planlayanlar fikir mi değiştirecekler?
Birincisi uzun süreli yatırımdan kaçınacaklar, ikincisi kısa vadeli olarak da eskisi kadar para getirmeyecekler, çünkü önemli ölçüde meydana gelecek olan bir sarsıntı halinde paralarını geri çekemeyebileceklerini düşünecekler... Bu durum Türkiye ekonomisinde dış borçlanma imkânlarını kısıtlayacak ve risk primi arttığından daha pahalıya borçlanacak.
Sonuç olarak Türkiye’ye yabancı sermaye girişi azalır. Türkiye’nin bağımlı hale geldiği bu dış kaynağın azalması Türkiye ekonomisinin büyüme hızını kesecektir.
Kırılgan Türkiye ekonomisinin neye ihtiyacı var?
En önemlisi siyasi istikrar! Öncelikle AKP hükümetinin ekonomiyle ilgili boğulma tehlikesini görmesi gerekmektedir. Tehlikeyi görmek demek ne demektir? Tehlikeyi gören ülke içi dalgalanmalara sebep olacak eylemlerde bulunmamalı; tehlikeyi gören istatistik rakamlarını doğru bir zemin üzerine gerçekçi bir biçimde açıklamalı; tehlikeyi gören acil durumlarda gerekli olan önlemleri hazırlamalı; en önemlisi tehlikeyi gören ülke gerçeğinin üzerini örtmemeli, işsizlik gibi önemli bir sorun için iyimser bir tablo çizmemeli! ...
Tekrar belirtmeliyim ki ne kadar dalgalanma olursa olsun artık Türkiye’de ekonomik kriz olmaz! Ancak ülkenin ihtiyacı olan büyüme de gerçekleşmez. En önemli sorulardan biri de: Enflasyon artacak mı?
Dolar artar ise enflasyon da doğal olarak artar. 2008 yılı enflasyon hedefi yüzde dört ama daha yılın ilk üç ayında bu yılın enflasyonu yüzde 10’u bulmuş durumda. Eğer IMF, AB ve siyasi istikrar konularında sağlam adımlar atılmazsa, 2008 yılı enflasyonunun yüzde 20’ye çıkması içten değildir. Çünkü şartlar değişti. Önce dünyadaki elverişli koşullar değişti.
Bu durum neticesinde hangi cepheden bakar isek bakalım 2008 yılı kayıp bir yıl olacak, çünkü ilk dört ayı kayıp geçti. Bırakın kayıp yılı; hiç birimizin kayıp bir güne bile tahammülü yok... Buradan hepimiz adına seslenmek istiyorum, daha fazla zaman kaybetmeyelim... Hepimizin ihtiyacı büyümek... Bunu sağlayacak olan hükümet birimlerine duyurulur!...
|