Kulvar

 

Cihangir Arık  

Yüksek Gerilim


Öyle bir tırmandırılıyor ki ülkedeki gerilim, hani ‘Yüksek gerilim- ölüm tehlikesi’ diye bir yazı görürüz, yazının da yanında bir kuru kafa bulunur. Türbanlı-türbansız, laik-laik olmayan gerilirimin sonuçları da aynı tehlikeli boyutlara ulaşmaya başladı.

Ankara kitap fuarındaki işimiz bitmiş, İstanbul’a dönmek için otobüsteki yerimizi almıştık. Otobüsün kalkmasına on dakika vardı. Hemen önümdeki koltukta iki bayan. Biri ak saçlı, gözünde kalın çerçeveli gözlük, elinde gazete, belli ki okumaya meraklı bir hanım. Nine sayılacak yaşta. Diğeri ise başı kapalı, orta yaşta bir hanım. Yeni oturmuşlardı.
Başı kapalı hanımefendi nineye sordu;
-Benim numara 8, cam kenarı mı koridor mu?
Nine biraz sertleşen ses tonu ile
-Senin numara koridor, benimki cam kenarı.
Birkaç dakika sessizlik oldu. Çok geçmeden muavin geldi. Tam iki hanımefendinin yanından geçerken başı örtülü hanımefendi:
-Bakar mısınız benim numara cam kenarı mı koridor mu?
Muavin numaraya baktı
-Koridor efendim sizinki.
-Tamam sağolun.
İşte ne olduysa muavine sorulan sorudan sonra oldu. Hani derler ya fitili ateşlemek. İşte bu soru fitili ateşledi. Nine elinde gazeteyi neredeyse bir sopa gibi tutarak yanındaki hanımefendiye:
-Sen ne demek istiyorsun, ben yalancı mıyım, sen ne terbiyesiz bir kadınsın. Hiç utanmıyor musun? Ben senin ninen yaşındayım sana yalan mı söyleyeceğim? Ben sana demedim mi senin numara koridor. Aaa terbiyesize bak sen...!
-Yanlış anladınız ben öğrenmek istedim sadece, hiç bilmiyordum.
-Sen bana sordun, söylemedim mi, neden bir de muavine soruyorsun!
-İnanın bilmiyordum, merak ettim de sordum.
-Terbiyesizsin işte!...
Kavgada söylenilecek sözler bu kadar küçük bir olayda söylenmişti.
Bu aslında iki insan kavgası değildi. Bu apaçık belli ki ülkemizin son zamanlardaki laik-laik olmayan kavgasındaki insanımız boyutuna inen tarafıydı. Öyle bir gerginlik var ki iki normal insan birbirine düşman gözüyle bakmaya başladı. Bu tehlikeli bir gidiş. Toplumu bu kadar gererseniz sonuçları çok ağır olur.
Otobüs kalmak üzereydi artık. Muavinin uyarısı geldi.
-Lütfen cep telefonlarınızı kapatın.
Nine fırsatı kaçırmadı tabi:
-Telefonunu kapattın mı sen?
Öyle bir ses tonu ile sordu ki, bir çocuk ancak böyle bir ses tonu ile azarlanabilirdi. Anlaşılıyor ki yanında bir kapalının oturuşunu hala hazmedememişti.
-Kapattım ben. Sen kapattın mı?
Birbirine karşı kullanılan ses tonu aynıydı. Sanki kavgaya hazır iki hasım. Öfkeli bir ses tonu ile:
-Ben daha otobüse binerken kapatırım.
-İyi o zaman
-İyi o zaman

Bu iki insan arasında geçen olay aslında siyaset olarak ülkemizin ne hale geldiğinin küçük bir örneği. Ama gerçeği ayna gibi yansıtan örneği.
Sonra ne mi oldu? Otobüsümüz hareket etmiş, yaklaşık yarım saat geçmişti. Bir de baktık ki sanki az önce kavga eden iki insan gitmiş yerine başkaları gelmişti. Birbirlerine soru soruyorlar. Sen nerelisin ben nereliyim? Biri emekli devlet memuru, biri de Diyanet’te çalışıyormuş. Ailevi detaylarına kadar muhabbet genişlemiş, birbirlerine acılarını ve sevinçlerini anlatıyorlardı.
Ülkem insanı ne garip, bu durumda az çok izahını gördük sanırım. Bu gerilimin sonu hayra alamet değil.


www.ufukotesi.com - 04 / 2008  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.