Sözün Özü

 

Alptekin Cevherli  

Psikolojik harp ve Türkler


Ülkenin her an değişen gündeminde yine arada kaynayan ve yoğunlaşılamayan pek çok önemli konu geçip gidiyor. Geçen ay Genel Kurmay Başkanımız dikkate değer bir söz söyledi. Düzenlediği basın toplantısında psikolojik harekâtla ilgili bir soru üzerine Org. Büyükanıt, psikolojik harekâtta çok yetersiz olunduğunu belirterek, şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nde bu harekâtı (psikolojik harekâtı) planlayıp icra edecek bir kuruluşun, kurulun olmadığını söyledi.

Büyükanıt, “Eskiden MGK içinde bir daire vardı ancak bunun da ciddi bir şekilde kullanıldığı kanaatinde değilim. Bir şey itiraf etmem lazım, PKK bizden çok daha iyi psikolojik harekât yürütüyor. Çünkü elini kolunu bağlayan yok. PKK ile mücadelede basının fonksiyonu, tanktan, tüfekten çok daha önemli…”
Dikkatinizi çekmiştir sanıyorum. Bir süredir insanların bilinçaltlarına yönelik yapılan operasyonlardan ve psikolojik savaş unsurlarından yeri geldikçe bahsediyorum.
Bakın bu çok önemli bir konu!
Bir milleti millet yapan en önemli değer amaç birliğidir. Millet, aynı amaç etrafında toplanmış insanlar bütünüdür…
Peki, Türk Milleti’nin amacı nedir?
Çağdaş uygarlıklar seviyesinin üstüne çıkmak mıdır?
Yurtta barış, dünyada barış mıdır?
Laik, demokratik, çağdaş hukuk devleti midir?
Yoksa bunların hepsi midir?
Siz yorulmayın, sizin yerinize şu meşhur google’a girip ‘Tür Milleti’nin amacı’ yazdım.
Sadece 6 konu başlığı çıktı. İlginç değil mi? Türk Milleti’nin amacı sadece 6 internet sitesinde var. İşin daha ilginç yanı bunlardan beşi blog. Yani vatandaş kendi kafasına göre Türk Milleti’ne amaç biçmiş!
Sadece biri resmi bir kurum sitesi. O da Atatürk Araştırma Merkezi. Siteyi tıkladım. Bakın ne yazıyor, Türk Milleti’nin amacı hakkında: “Atatürk’ün hayat planındaki ilk merhale, “bu hayat”ın (toplum halinde yaşayan insanların müşterek hayatının), bir “Hayâl” değil, durmadan “Tahavvül”, “Tagayyür”, “Temeddün” ve “Terakki” eden bir gerçek olduğunu, “Hayât-ı Akvâm”ın ise, “daimî ve müthiş bir cidal şeklinde tebarüz ettiğini” görmekle, Türk milletinin “şerefle” yaşamasıdır. Türk milletinin amacı, ülküsü, bundan böyle, artık, “İ’lâ-i Kelimetullah” değil, “İ’lâ-i hars-ı millî” olmakla, ayakta kalmasıdır. Bu, Türk milletinin bir ölüm-kalım mücadelesidir…”
Prof. Dr. Mübahat Türker Küyel’in 2003 yılında kaleme aldığı bir makale…
Yani yine gayri resmi bir amaç! Ama neyse en azından blog yazarı vatandaşlardan kendi çapında biraz daha derli toplu bir çalışma.
Peki ama Türk Milleti’nin amacı ne?
Yunanlılar’ın biliyoruz İstanbul’u, Ege bölgemizi ve Kıbrıs’ın tamamını işgal etmek. Ruslar’ın biliyoruz sıcak denizlere inmek ve Türkistan’ı kontrol altında tutmak. Çin’in biliyoruz Tayvan’ı işgal etmek. Almanya’nın biliyoruz Şarlman İmparatorluğu’nu yeniden canlandırıp Birleşik Avrupa’nın başına geçmek. İngilizlerin biliyoruz güneş batmayan imparatorluk topraklarında sömürü düzenini devam ettirmek. ABD’nin biliyoruz petrol, uranyum ve diğer kıymetli madenlerin kontrolünü elinde bulundurup dünya imparatorluğu kurmak. Saddam Hüseyin dönemi yapay Irak’ın dahi amacı vardı, Kuveyt’i ve körfez ülkelerini işgal edip bölgesinde petrol tekeli olmak ve Arap liderliğine soyunmak.
Peki, Türk Milleti’nin amacı ne?
İnternet gibi nerdeyse tamamen kontrolsüz bir düzeyde dahi Türk Milleti’nin bir amacı yok!
Evren Paşa eskiden-bazen Yunanistan’a uyarı mahiyetinde söylerdi, “Amacımız Misak-ı Millî sınırları içerisinde bir ve bütün olarak yaşamaktır” diye. Malûm, Batı Trakya Misak-ı Millî sınırları içerisinde olduğu için sanırım etkili olurdu bu söz.
Ama artık Misak-ı Milli’den de bahseden yok. Çünkü o sınırların içine sadece Batı Trakya değil, Musul ve Kerkük de giriyor. Şimdi nasıl söyleriz o sözü değil mi? Sonra Amerikalı müttefiklerimiz üzülmez mi?
Adamlar tam da Irak’ın kuzeyinde kukla devlet kurmaya hazırlanırken ayıp olur.
Bakın yazının başından beri okuduklarınız sizin bilinçaltınıza aslında pek çok mesaj gönderdi.
Psikolojik savaşta başarısızmışız… Herkesin bir amacı varmış, bizim haberimiz bile yokmuş… Misak-ı Millî denilen Türk Devleti’nin kuruluşundan beri var olan millî sınırları varmış… vb.
Bakın şimdi size bir psikolojik harp unsuru daha sunalım:
“Vuruşmanın kızış anında yan tepeden ‘Yettim bre’ diye nâra atan kartal kanatlı bir akıncı belirdi. İnsan çığlığı, demir sesi, at kişnemeleri arasına yalınkılıç bir adam daldı... Abanî sarıklı, kurt yelesi saçlı, palabıyıklı, al cepkenli, sırma çakşırlıydı. Yoldaşları onu fark etmekte gecikmedi. Aralarına katılmasıyla da cenk alanı oyun yerine dönüverdi. Kılıç sallıyor, kalkan vuruyor, kargı saplıyordu. Bir ara atının terkisinden seslendi: Akın beyi kimdir? Zorlu bir kâfirle didişen yaşlı akıncı fırsat bulup ‘Kurdoğlu’dur’ dedi… (Matyasoğlu Seyfeddin – Osman Kibar)”
Kartal kanatlı, abanî sarıklı, kurt yelesi saçlı, palabıyıklı, al cepkenli, sırma çakşırlı… Gözünüzde canlandı değil mi?
Aynı Rambo gibi… Pazulu, uzun saçları siyah bir bone ile tutturulmuş, elinde nerden baksanız 25 kg gelen ağır makineli tüfek ile ter içinde oradan oraya koşup ABD’nin çıkarlarını koruyan adam!
Gün ağarmadan, sisler arasında kös sesleri ile birlikte düşman üstüne baskın veren harekât ve hareket kabiliyeti yüksek bir gücün yarattığı psikolojik etkiyi bir düşünsenize…
Bu da atalarımızın psikolojik harp silahı!
Mehter’in kös vuruşunun düşman üzerinde yarattığı top atışı etkisi bir yanda... Dünyanın ilk psikolojik harp taktiklerini icat eden ve uygulayan bir ulusun bugün için “Türkiye Cumhuriyeti'nde bu harekâtı (psikolojik harekâtı) planlayıp icra edecek bir kuruluşun, kurulun” olmaması dikkat çekicidir.
Devletimizin birimleri, kurumları, kuruluşları arasında adeta estirilmeye çalışılan savaş havasına karşı Türk Milleti’nin moralini yüksek tutacak, yabancı istihbaratların yıkıcı psikolojik savaş unsurlarına karşı taktik ve harekât düzenleyecek bir kurum olmadığını düşünebiliyor musunuz?
Ülkenin bir köşesinde her gün terör örgütünce isyan provaları yapılırken, yabancı basına poz vererek ısmarlama haber PKK tarafından dünyaya geçilirken Türk Devleti’nin Psikolojik Harekât Merkezi nasıl olmaz?
Bugün için Türk Basını kendi içinde mücadele halindedir. Kaldı ki, yabancı istihbarat servislerinin oyunlarına karşı Türk halkını uyaracak yayınlar yapabilsin. Bazı gazetecilerin şahsi gayretleriyle de ancak bu kadar oluyor.
PSİKOLOJİK HARP ÖRNEKLERİ
Size ABD’den bir psikolojik harp çalışması örneği vereyim…
ABD ordusunun hava, deniz ve kara kuvvetlerine bağlı olarak faaliyet gösteren ve ABD Özel Harp Dairesi’ne bağlı olarak görev yapan ‘Psikolojik Savaş Birliği’ vardır. Söz konusu Psikolojik Savaş personelinin yüzde 96’sı ABD içinde 25 eyalette görev yapmakta olup sayıları 2006 yılı itibariyle 9000 kişidir. 2007 yılında bu sayı 10.000 personele çıkarıldı. (Söz konusu 26 eyalet, Zenci, Latin Amerikalı, Meksika sınırı ve Kızılderililerin yoğun yaşadığı eyaletler desem sanırım ne demek istediğimi anlarsınız) Amblem olarak ‘TRUVA ATI’nı seçen ABD Özel Harp Dairesi’ne bağlı Psikolojik Harp Kuvvetleri, özellikle Irak ve Afganistan’da yoğun bir çalışma temposu sergilemektedir. Bu konuda çekilen film ve reklâmların yanı sıra halka dağıtılan gazete ve dergilerle de psikolojik savaş unsurları uygulanmaktadır...
Hatta Afganistan’da açılan ‘Kadın Güzellik Okulu’nun ve el işleri kurslarının da yine bu kuvvetler tarafından açıldığı ve personelinin kadın subaylardan ve ‘sivil memurlardan’ oluştuğu bilinmektedir.
Dost, müttefik ve düşman ülkelerde de gazeteci, yazar ve kamu görevlisi olarak ABD’li ‘Psikolojik Savaş Personeli’nin görev yaptığı ABD güvenlik kaynaklarınca açıkça ifade edilmektedir. Bu yurt dışı personelin tamamına yakını o ülkelerin devşirilmiş vatandaşlarından oluşmaktadır.
İşte size bir psikolojik savaş yöntemi…
KAYNAK: http://www.globalsecurity.org/military/agency/army/ca-psyop.htm
Bu sadece ABD’nin ki, ya diğerleri…
Size bir-iki küçük örnek daha… ‘Şaban’ deyince aklınıza ne geliyor? Benim şahsen inek geliyor. ‘Asena’ deyince, dansöz. ‘Recep’ deyince kıllı bir herif, İslâm deyince… (bunu herkes kendine cevap versin), Cihat deyince terör, Ergenekon deyince çete, Türk deyince ırkçılık, Millî deyince çağa ayak uyduramayan, Temel deyince laz, Bayram deyince darbukacı, Müslüman deyince geri kalmış, Arap deyince pis ve arkadan vuran, Bektaşî deyince sarhoş, ortaçağ deyince karanlık, asker deyince darbeci, Türk Cumhuriyetleri deyince faşist, inkılapçılık, devletçilik, laiklik, halkçılık, milliyetçilik, cumhuriyetçilik, Kemâl, Fatih, Yavuz, Kabe…
Listeyi uzatmak mümkün. Bunların gerçek manalarının yerine birileri sanal anlam yüklemiş. Sizin destanlarınız dansöz ve çete, askeriniz cuntacı, dini değerleriniz alay konusu, milli değerleriniz ve tarihi şahsiyetlerinize ise kötü, eşcinsel vs. anlamlar yüklenmiş.
Alın size Psikolojik Savaş…
Demek ki en azından bir vatandaş olarak, ne yapmamız gerekiyor?
Ülkemizi küçük düşürücü, onurumuzla oynayıcı, bizi güçsüz gösterici hiçbir lafa kendi çapımızda dahi olsa müsaade etmememiz gerekiyor!


www.ufukotesi.com - 04 / 2008  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.