Esnafın ve vatandaşın durumu da farklı değil: Yine aynı model borçların çevrilebilirliği. Yani bir borcu başka bir borçla kapatma, bir kredi kartı borcunu başka bir kartı kullanarak kapatma, kredi borcunu başka bir kredi kullanarak kapatma... Peki, ilk borç nereden oluşmuş idi? İşte asıl tüketim kaynaklı borç o borçtu. Ancak istikrarsız giden ülke ekonomisi gelir gider dengesini bozduğu için hem devleti hem vatandaşını kaosa sürüklemiştir. |
Özellikle son iki aydır “Her an her şey olabilir” kavramı üzerinde durdum ve “önlem alınmalı”, “ekonomik değişimler dikkatle izlenmeli, dalgalanmalara direnç göstermek için tedbir alınmalı” gibi uyarılarla durumumuzun pek de iç açıcı olmadığını belirtmeye çalıştım. Hatta “bıçak sırtı” kelimesinin ne kadar sık kullanıldığını hep birlikte gördük...
Öncelikle genel bir değerlendirme yapalım: Ülke ekonomisi ne durumda? Ülkenin iç ve dış borcu, bu borca ilişkin faiz yükü, hatta faizin faizi vahim durumda. Aslında dış borcun kökenine indiğimizde ilk borçlanmaların “Ekonomik gelişme sağlamak” için alındığını görebiliriz. İşte gelişme maksatlı olan bu dış borçlar artarak faizleri ile birlikte ödenemez hale gelmiş ve ekonomik krizler patlak vermiştir. Bu ekonomik krizlerin her biri – her ne kadar iyimser senaryolar bunları “ülkeye enerji getirdi, hareket sağladı” biçiminde yorumlasalar da – aslında ekonomik, toplumsal ve siyasi sonuçlar doğurmuştur. Bireysel ve kurumsal iflaslar yaşanmıştır. İşte bu krizlerin her biri ekonomide durağanlığa sebep olurken ülke verimi düşmüş, ülke artan dış borçları sebebi ile daha da dışa bağımlı hale getirmiştir. İlk borçlanma dönemi yaklaşık 60 yıl öncesine dayanmaktadır. Ellili yıllarda 0,6 milyar dolar olan iç borç 0,3 milyar dolar olan dış borcun iki katı iken 2007 yılında tablo başkalaşıma uğrayarak 213,4 milyar dolar dış borç ve 194,5 milyar dolar iç borca dönüşmüştür.
İşte özellikle AKP döneminde artan iç ve dış borçların yıllık ortalama maliyeti 40–45 milyar dolar. Bu da devlet bütçesinin ne kadar faiz dışı fazla, yani kamu gelirlerinin ne kadarlık bölümünün borç faizlerini ödemek için kullanılacağını göstermektedir. İşte bu faiz ödemeleri düzenli yapıldığı sürece tekrar dış borca gidilebilmektedir. Bunun da tam karşılığı “borçların çevrilebilirliği” kavramıdır. Yani borçlanarak borç ödeme, hatta faiz kapatma, hatta ve hatta faizin faizini karşılama...
ÜLKE EKONOMİSİ VAHİM DURUMDA...
Esnafın ve vatandaşın durumu da farklı değil: Yine aynı model “borçların çevrilebilirliği”. Yani bir borcu başka bir borçla kapatma, bir kredi kartı borcunu başka bir kartı kullanarak kapatma, kredi borcunu başka bir kredi kullanarak kapatma... Peki, ilk borç nereden oluşmuş idi? İşte asıl tüketim kaynaklı borç o borçtu. Ancak istikrarsız giden ülke ekonomisi gelir gider dengesini bozduğu için hem devleti hem vatandaşını kaosa sürüklemiştir.
Peki devletin durumu bu kadar ortada iken vatandaşa sunulan “bedava (!) ev sahibi olma hayalleri” , “peşinatsız araç sahibi olma imkânı”, kredi kartı ile “özlediği tatili yapma fırsatı” hatta bir dönem marketlerde “gıdaya taksit” gibi tüketimi körükleyen kampanyalar neden engellenmedi? Model modeli izledi, vatandaş ise devlet modelini izledi...
Ekonomik idare yöntemi aslında en küçük birimden en büyüğüne aynı yapıya sahip. Yani evi idare eden ev hanımı ev harçlığından fazla harcar ise açık verir; işletme sahibi gelirinden fazla borçlanır ise açık verir, devlet gelirinden fazla borçlanır ise yine açık verir; bir de ülke Türkiye Cumhuriyeti ise...
RUSYA MODELİ KAPIDA MI?
Bence önümüzdeki dönemlerde mutlaka yeni bir model geliştirilecek. Borçlarını ödeyemeyen devlet kendini “müflis” ilan edip dış borçlarını dondurup ekonomisini düzene sokmak üzere iki veya üç yıl faiz işletilmeden süre alabilir. Vatandaşı için de önlem ve korumacı paketler geliştirerek kurtuluş mücadelesi verebilir. Kesin olan bir şey var; devlet de vatandaş da astım hastası oldu, nefes almaya ihtiyacı var, hem de acilen...
|