Hedef

 

Ünal Bolat  

Kazananlar ve kaybedenler


Marmara Bölgesi'nin en büyük hastanesi diyordu haberde. İzmit'in şirin ilçesi Gebze’de yükselmişti. 11 Temmuz 2007'de açılışı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından gerçekleştirilmişti. “Fiyasko” diye manşetten verilen haberde ise 310 yataklı bu hastanenin çürümeye terk edildiği yazıyordu. Hangi ünitelerden söz edilmiyordu ki… Yoğun bakım, fizik tedavi, kardiyoloji, çocuk cerrahisi, cildiye, göğüs cerrahisi, kalp damar cerrahisi, yanık ünitesi vb.

Niçin çürümeye terk edilmişti?
Doktor yokluğundan.
Çalışmaz halde hepsi.
Peki, ne kadar masraf yapılmıştı buraya?
Yaklaşık 10 milyon YTL.
Şaşırmamak elde değil.
***
Sağlıkta piramidi tersine çevirenler, şimdi sistemi bu haliyle ayakta tutmaya çalışıyorlar.
İyi niyetli de olsa yapılan her gayret sağlığın yeniden özlenen sağlıklı günlere kavuşmasını mümkün kılmayacaktır.
Ancak istismarcıların ve rant çevrelerinin işlerine yarayacaktır.
Hatta komplo teorisi bile diyebilirsiniz ama çürümeye terk edilen milyonlarca YTL’lik o görkemli binanın az ötesinde bu bölgeye hastane yatırımı yapılırken arazinin nasıl da kıymetleneceğini görüp keyiflenenlerin kapalı kapılar ardında hoyrat kahkahaları bile vardır.
***
Türkiye bir yandan ülkeye para kazandırmak için olmadık çarelere başvurmaktadır.
Ülkeye yatırımcı çağırmak için cazip teklifler sunmakta, yerine göre milli çıkarları riske edebilecek kadar tavizler içeren özelleştirmeler yapmaktadır.
Özelleştirmeleri de ne hikmetse hep yabancılara satarak gerçekleştirmekteyiz.
Para onlarda diye mi bu?
Türkiye’de TEKEL sigara fabrikasını bir araya gelip alacak yerli konsorsiyumlar yok mu mesela?
Hep yüzeysel ve ucuz politikalar. Hatta biraz daha ileri gidilirse bireysel menfaatler sebebiyle heba edilen onca birikimler.
Peki diyelim ki ülkenin kazanması için bu müesseseler haraç mezat satıldı, pardon kibarca söyleyecektik özelleştirildi.
Böylesi stratejik kurumlar dahi para için elden çıkartılıyor da elde edilen paralar ne yapılıyor?
İşte yine yabancıların kontrolünde olan sağlık kuruluşlarına cihaz ve malzeme temini için harcanıyor.
Alınan malzemeler ne oluyor?
İnsan yokluğundan çürümeye terk ediliyor?
Kazanan kim?
Hep yabancılar
Kaybeden kim?
Hep bizim halkımız.
Ya siyasiler? Ya bu karar mevkiinde olanlar?
Onlara bir şey olur mu canım. Onlar bu karar merciinde karar verdiklerinin semeresini kat kat görüyorlar ya.
Yakınlara sunulan imkânlar, ihaleler vb. bu semere sınıfında değerlendiriliyor.
Üçüncü dünya türü ülkelerde bu semereler kaçınılmaz olmuş.
Ama ben neye üzülüyorum?
Ya kardeşim, ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını değerlendirmek için elini taşın altına koymuyorsun.
Elde avuçta kayda değer ne varsa özelleştirme adı altında satıp savıyorsun.
İyi güzel de…
Kendin ve yakınlarından arta kalan hazinenin imkânlarını hiç hesap kitap yapmadan, ne kazandırır ne kaybettirir düşünmeden nasıl böyle ulu orta yatırımlarda çar çur ediyorsun?
Bu kadar kolay nasıl birilerine para kazandırıyorsun?
Nerde senin müfettişlerin, inceleme kurulların?..
Ya hiç olmazsa, bu on milyon YTL’yi taşımalı eğitim yapılan okul sayısını azaltmak için okul yapımına harcasanız olmaz mı?
Daha haberlere yansımayan kim bilir ne gibi lüzumsuz harcamalarda hazinenin imkânları çar çur ediliyor.
Türban yasağının kalkması için verilen gayrete bir şey demiyoruz. Ama İslamiyet türbandan ibaret değil ki…
İsraf da haram… Tüyü bitmedik yetimin hakkını böylesi çar çur etmek de…
Bilmem anlatabiliyor muyuz?


www.ufukotesi.com - 03 / 2008  

unalbolat@netbulmail.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.