Tutanak

 

Hüseyin Özbek  

Üretim tutsaklığından tüketim özgürlüğüne!


Millî duyarlılıkların, ekonomik çıkarların, birlikte yaşanılan tarihsel yolculuğun ortak paydalarının aynı saflarda buluşturacağı insanlar niçin ayrı saflardadır? Yukarıda bahsedilen emeğin ürettiğine yabancılaşması, işçinin metaya yabancılaşması, günümüzde kitlelerin ortak köklerine, uyuşma noktalarına, ulusal kodlarına yabancılaşması olarak sürmektedir de onun için!

Öğretiye göre üretim araçlarına malik olmak sermayedarlar için tek başına bir anlam taşımamaktadır. Üretici güçler, yani işçilerce üretimin gerçekleştirilmesiyle döngü tamamlanır, sistem işlemeye başlar, meta üretimi ve pazara arz süreklilik kazanır.
Üretimi gerçekleştiren işçinin yarattığı artık değere sermaye sahiplerince el konulması teoride emeğin tutsaklığı ve ürettiğine yabancılaşması olarak tanımlanmaktadır. Sermayenin ve üretim araçlarının sahibi olanlarca el konulan artık değer, işçinin meta üretimi için ortaya koyduğu ve bedeli işverence ödenmeyen çalışma sürecinin karşılığı olarak adlandırılmaktadır.
İki yüz yılı geride bırakan kapitalizmin sanayi devriminin günümüzde izlenmesi bile zorlaşan teknolojik gelişmelerle ulaştığı boyut, karmaşık finansal ilişkiler, uluslararası bağlantılar, sermayenin çok uluslu yapısı, küresel kapitalizm olarak isimlendirilmektedir. Bu tür sermayenin -emperyalist devletlerin dışındaki- ulus devletlerce denetlenemez ölçüde güçlenmesi, finans devlerine, bir başka tanımla finans devletlerine dönüşmesi olgusu ortaya yeni durumlar çıkarmaktadır.
Küresel bir kudrete, denetlenemez bir güce kavuşan sermaye kendisine sorun çıkaran devletleri hizaya getirmekte, kriz yaratıp piyasalarını allak bullak edebilmekte, ulusal duyarlılığa sahip, haddini bilmez yöneticileri alaşağı edivermektedir! Tarihçilerin, sosyal bilimcilerin, toplumsal psikiyatri ile ilgilenenlerin ileride en çok üzerinde duracakları konulardan birisi de kuşkusuz, sürüleştirilen kitlelerin sokağa dökülüp, ulus devletlerine karşı turuncu kalkışmaların figüranlarına nasıl dönüşebildikleri olacaktır.
Millî duyarlılıkların, ekonomik çıkarların, birlikte yaşanılan tarihsel yolculuğun ortak paydalarının aynı saflarda buluşturacağı insanlar niçin ayrı saflardadır? Yukarıda bahsedilen emeğin ürettiğine yabancılaşması, işçinin metaya yabancılaşması, günümüzde kitlelerin ortak köklerine, uyuşma noktalarına, ulusal kodlarına yabancılaşması olarak sürmektedir de onun için!
Emeğin sömürüsünün, ulusal kaynakların küresel sermaye tarafından yutulmasının hiçbir dirençle karşılaşmadan devamı için kitlelerin uyutulması ve uyku halinin sonsuza kadar sürmesi gerekmektedir! Çok uluslu şirketlerin yağmasının, emperyalistlerin istedikleri gibi at oynatmasının, mazlumların devamlı altta kalmasının nedeni ezilenlerin hipnoz halinin sürekliliğidir. Emperyalizmin kültür araçları, kitleleri istenilen tarafa yöneltmek, yeni tüketim alışkanlıkları oluşturmak, geleneksel beslenme tarzını değiştirmek, halkın bilinçaltındaki tutumluluk ve ihtiyacı kadar tüketme düşüncesini yok etmek üzerine kurgulanmaktadır. Emperyalizm kitlelerin tüketim çılgınlığını tetiklemekte bilimi kullanmaktadır. İnsanı doğal halinden çıkartarak üretimin kölesi, tüketimin çılgınına dönüştürmek için tekil ve toplumsal psikolojinin, psikiyatrinin en son verileri kullanılmaktadır.
Çılgınca bir dürtüyle, ihtiyacından daha fazlasını borçlanarak tüketen insan sistem tarafından kutsanmakta, tüm insanlığa model olarak sunulmaktadır. Sistemi sorgulamayan, düzene karşı çıkmayan, salt üreten ve istenildiği şekilde tüketen insanla, insanlığın düşünsel, duyusal, fiziksel evriminin en mükemmel şekilde tamamlandığı ilan edilmektedir. İklimin, çevresel koşulların, binlerce yıllık geçmişin tortusu deneysel doğrular bir yana itilmekte, bir başka tanımla Eskimolara dondurma, ekvator çizgisinin sıcağında kavrulanlara sıcak salep içirilmektedir!
Kola içip, hamburger yediğinde, Holivuttakilerle özdeşleşen, Amerikan sigarasını tüttürdüğünde ABD’nin özgür kovboyları gibi at süren, akşamları saatlerce seyrettiği beyaz camın karşısında uyuyakalan, dünyanın küresel efendileri olmasa uzaylılarca işgal edileceğimize inanan, ülkeyi yönetenlerin Atlantik ötesine sadakatini ve teslimiyetini doğru bulan, olası vampir saldırılarına karşı gümüş kazık ve haç taşımayı düşünen standart insanlar üretmektedir sistemin toplum mühendisliği laboratuarı!
Sürüleşme ve köleleşme sistem tarafından özgürlük olarak tanımlanmakta, kitlelerce benimsenmesi gereken model olarak gösterilmekte, yükselen değer olarak sunulmaktadır. Sisteme karşı çıkan, sunulan modeli reddedenlerse tüm kötülüklerin kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Sistem karşıtlarının tasfiyesi amacıyla yapılan her girişim, öncelikle emperyalist kültür araçlarıyla sürüleştirilen kitlelerin kafasında meşrulaştırılmaktadır. Bunun içindir ki, ulus devletin temeli ekonomik varlıkların teker teker sistemin eline geçmesi ve sonuçta ortadan kaldırılması, üretimin kölelerinden alkış ve destek alabilmektedir!
Irak’ı ve Afganistan’ı uluslar arası hukuku hiçe sayarak işgal eden, Yugoslavya’yı parçalayan emperyalizm, gelecek günlerin kurbanlarını ilan edecek kadar kendinden emin görünmektedir! Küresel haydutlara unuttukları bir gerçeği hatırlatmak gerekiyor: En güçlü dönemler düşüşün başladığı, hastalıkların da ortaya çıkmaya başladığı anlardır aynı zamanda.
Sermayenin sömürüsüne karşı emeğin dayanışması, emperyalizme karşı ulusçu bir duyarlılığın güçlenmesi ve kitleselleşmesi, direncin toplumsallaşması gerekmektedir. Bunun için de üretimin kölelerini daldıkları sanal özgürlük uykusunun prangalarından kurtarıp, emek ve ulus direnişinin saflarına katacak toplumsal şoklara ihtiyaç var.


www.ufukotesi.com - 03 / 2008  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.