Hedef

 

Ünal Bolat  

Vatandaş nasıl dolandırılıyor?


Hemen herkes kredi kartlarının pençesinde inim inim inliyor. Sosyal devlet olarak vatandaşına hizmet götürmek durumunda olan devlet de bir yandan ha bire koyduğu yeni yasalarla, icraatlarına (!) tedarik edeceği kaynak için vatandaşın cebine göz dikiyor. En kolay ve zahmetsiz yol bu çünkü…

Bu ülkede insanlar nitelikli, niteliksiz bireysel anlamda değil kurumsal anlamda dolandırılıyor.
Vatandaştan dolaylı dolaysız hemen her kalemde vergi alınıyor. Geçici denilen vergiler bir türlü geçmiyor.
Telekom örneğinde olduğu gibi sabit ücret adı altında akla ziyan kesintiler yapılıyor. Yabancı kaynaklı bankalar darda kalmış çaresiz vatandaşı kredi açmak ve bir şekilde pençesine düşürmek için türlü çeşit yollarla avlıyor.
Hemen herkes kredi kartlarının pençesinde inim inim inliyor.
Sosyal devlet olarak vatandaşına hizmet götürmek durumunda olan devlet de bir yandan ha bire koyduğu yeni yasalarla, icraatlarına (!) tedarik edeceği kaynak için vatandaşın cebine göz dikiyor.
En kolay ve zahmetsiz yol bu çünkü…
Büyük büyük hastaneler, alışveriş merkezleri, mağaza zincirleri, çok uluslu bankalar akbaba gibi vatandaşın etrafında…
Devlet, vatandaşını bu yamyam kapitalist saldırıdan muhafaza edeceği yerde, o kurum ve kuruluşların globalleşme ayağıyla ülkeye konuşlanmasına ön ayak oluyor.
Çıkartılan hemen her yasa uluslar arası güçlerin ülkeye bir adım daha yerleşmesine yönelik.
Düşünülen iki kriter var.
Biri bol para gelsin… Diğeri de devletin elinden gitsin, yönetim rahatlasın…
İyi de bunu yapan ülkeler vatandaşını da garanti altına almanın kurallarını getiriyor.
Çünkü biliyorlar ki gelen babasının hayrı için gelmeyecek.
Devlet elinden çıkan kurumları işletecek olanlar vatandaşı devletten daha çok düşünmeyecek.
Ama bizde hiç de öyle değil.
Bir ceketin düğmelerinin baştan yanlış iliklendiği için sona kadar yanlış olması gibi, canım ülkemiz de globalleşme ve ekonomik kalkınma uğruna, hemen her alanda vahşi kapitalizmin ahtapotlaşan kollarıyla sarmalanmakta…
Tamam özelleştirmelerle devlet yükünü hafifletiyor…
Siyasiler ellerindeki yetkiler ve ekonomik imkânlar sebebiyle kaymak tabakanın kaymak köpüğü olarak safahatın sarhoşluğunu yaşıyor.
Çok uluslu firmalar ve firma olma yolundaki Türk firmalar (ki Migros ilk defa çok uluslu perakendeciler listesine giren ilk Türk firması unvanını elde etmiş) kendilerine sağlanan her türlü kolaylık sayesinde esnaf, sanatkâr, çiftçi gibi bireysel üretici ve girişimciyi sinek gibi ezerek büyümenin keyfini yaşıyor.
Vatandaş ne olacak?
O ise değil yakasının iki ucunu bir araya getirmek, ayakta kalabilmenin mücadelesini veriyor.
Türk halkı açlık sınırından kendini kurtaracak bir sosyal devlet arıyor.
Sosyal devlet ise meclisteki koca koca akil adamlarıyla kadınlarının başına örttüğü örtüye çözüm (!) bulmaya uğraşıyor.
Nasıl mı?
Milletle dalga geçer gibi önce birileri tarafından yasak ederek sonra birileri tarafından serbest bırakarak...
Yazık…
28 milyon gencinin, yılda 400 kişisinin sorunlarına çözüm bulamayıp intihar ettiği bir ülkede akil adamlarımızın uğraştığı sorun bu
Asıl sorun ülkenin böylesi akil adamlara sahip olması değil mi?


www.ufukotesi.com - 02 / 2008  

unalbolat@netbulmail.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.