Gözümüz aydın... Canım ciğerim, dostlarım, hükümet lütfetti, vakıflar yasası değişirse hepimize gün doğacak (!) Sizi bilmem ama beni yakından ilgilendiriyor. Yeni yasa der ki, hırsız, dolandırıcı, üçkâğıtçı, tefeci, kapkaççı dilerse vakıf kurabilir... İktidar temsilcisi durumu şöyle savunuyor:
"Adam hırsız olabilir, iyilik yapmak, hayır işlemek istiyorsa ona 'olmaz yapamazsın' diyebilir miyiz?"
Diyemeyiz elbette... Diğer icraatlarına karışmam, fakat hükümetin bu girişimini yürekten destekliyorum.
Bundan sonra gözüm 'vakıf' tabelalarında olacak. Kanımca, hükümet bilmeden 'hırsızların' deşifre olacağı yolu açıyor... Talanın takibi için bir fırsattır derim, siz de destekleyin...
İstanbul'da kayıt dışı işyerindeki patlamada 20 kişi can veriyor, 100'e yakın yaralı... Ekrana canhıraş feryatlar, yürek burkan görüntüler yansıyor... Bir başka kanala geçiyorum, yüreğim el vermiyor... Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, nikâh kıyıyor. Belli ki, bir kaç gün önceki görüntüler. Gelinimiz Seda Sayan... 'Karı-koca olmayı kabul ediyor musunuz?' sorusunun ardından sıra imza faslına geliyor. Tam o esnada bizim oğlan espriyi patlatıyor:
"Bak baba, Seda Sayan imzalayacağı yeri gözü kapalı bile bulabilir, memurun tarifine gerek yok" diyor. Topbaş'ın yüzünde yorgun bir tebessüm, karla mücadeleden çıkmış, nikâha koşmuş. Nereden bilsin bir kaç gün sonra 'öteki' İstanbul'un yüzüyle karşı karşıya gelecek...
Toplum yine gerildi. Kimilerinin 'türban' kimilerinin de 'başörtüsü' dediği, adında bile uzlaşılamayan 'sorun' gündemin baş maddesi. Bir taraf bir ucundan, öbür taraf öbür ucundan çekiştiriyor. Yırtılıncaya kadar devam. Bu hamur çok su kaldırır. Yasak kalksa da, kalsa da daha yıllar boyu tartışılır. Zira, devir imaj devri. Vatandaş soyutlama, kavramlar üzerinden sonuca varma yerine, kendisine gösterilene inanıyor. Kim yutturursa, o haklı olduğunu sanıyor. Hâlbuki her iki taraf da bal gibi şike yapıyor. İkili oynuyorlar. Çünkü iyi prim yapan bir konu... Çözüme talip olanlar, bireysel çözümlerini zaten yıllar önce bulmuştu: Peruk, çözüp girme, yurtdışına tüyme vs. vs... Çözüme karşı olanlar ise dillerinin altındaki baklayı çıkarmamak için eğilip bükülüyor, sağa sola yalpalıyor... Bence bu işi Cemil İpekçi'ye havale edip, ondan öneri beklemek en sağlıklısı... Orta yolu bulsa bulsa o bulur. Niye mi? E her iki tarafı da en iyi tanıyan o...
Hazır söz açılmışken bu 'başörtüsü-türban' hadisesinde kamuoyu araştırma şirketlerine önemli bir rol düşüyor... Yok yok, milletin ne düşündüğünü öğrenmek için bir anket düzenlemelerinden söz etmiyorum... Anket yapılacakların yarısı yasaktan yana, yarısı yasağa karşı olanlardan seçilecek. Ankette üç soru sorulacak: "Gelir durumunuz nedir?", "Ailenizde devletten nemalanan kaç kişi var?", "Hangi semtte oturuyorsunuz?" Tabii ki yasağa karşı olanların seçimden 'türban' sözcüğünde ısrarlı olanların işaret ettiği kişiler bulunacak... Hodri meydan diyorum, eğer iki 'taraf'ın da profili aynı çıkmazsa, ben zaten bu işten hiç anlamıyorum...
E, şimdi soracaksınız, "Etiketin yarısı'na gelmedin henüz?" Doğrudur. Gelmek istiyorum da, zülf-ü yâre dokunmak var işin içinde. Hırsızdan hayırsever; arsızdan evdeş türetilmeye çalışılan bir ülkede, şirazesinden çıkmayan ne kaldı? Bütün değerlerin pazara sürüldüğü, her şeyin FED'in faiz oranlarına endekslendiği bir ülkede, kavgaların 'gaz alma'ya dönük olduğunu söylemeye gerek var mı?
Sermayeniz riya olduktan sonra, etiketin yarısına değil de, yarısının yarısına verseniz yine kaybetmezsiniz.
Horoz dövüşünün ustalarına, yerel seçimler için en baba tüyo budur: Etiketin yarısı...
|