Bamteli

 

Aydil Erol  

Nazım Hikmet Martavalı


Neymiş?.. Efendim şeymiş: “Bay Nazım, dünyanın en büyük ozanı” imiş. Bu hükmü veren veya bu iddiada bulunan evvelen “Ozan” ile “Şair”in farkını bilmiyor… Entellerin, dantellerin bilgileri, kültürleri de bir başka oluyor doğrusu!..Bir deve dikeni, gök boncuk, at nalı, bebe patiği, Medyum Memiş muskası eksik!.. Bir şey değil nazar değecek.

Büyük tehlikeler, küçük cesaretler için değildir.
Mahmut Nedim Güntel

Bir an önce kurşun döktürmeliler, papucu büyük babaya gitmeliler. Ali Kalkancı’yı, bilcümle zamane şıhlarını ziyaret edip hayır dualarını almalılar.. Saniyen bendeniz de Nazım’ın boyunu posunu bilmiyorum… Cidden merak ediyorum: Lenduha gibi miydi?.. Söz gelimi Galata kulesi kadar mıydı yoksa Bayazıt kulesi kadar mı?!!
“Gökü”, “göke” diye yazana, “Türkmenistanlı bir Buda heykeli gibi” diyene, “Gülhane parkındaki çınar ağacı”na sormazlar mı: Budizm, Türkmenistan’a ne zaman girdi?!!
Yıllarca hapis yatmış.. Vah vah… Peki, Bursa hapishanesinde çocuk peydahlayan kimdi?!!
*
Nazım’ı hortlatma çabalarına dikkat etmek gerektir; hem de bütün gücümüzle… Zira şer güçler her gün bu soylu, bu mazlum, bu masum, bu mağdur milleti aldatmak, dikkatini gereksiz yerlere çevirmek için İblisin bile aklına gelmeyecek hileler, dalavereler icat etmektedir. “Papucu delik” ve “Nazım martavalı” bunlardan yalınız ikisidir. Dikkatleri, düşünceleri aslî ve önemli meselelerden uzaklaştırıp falancı “artizin” çorabının rengi yahut filâncı “artizin” koluna kim girdi, kim çıktı; nasıl girdi, nasıl çıktı?.. gibi saçmalıklara çekmeye yeltenmektedirler…
*
Mustafa Kemal ve komutanları cephededir… Büyük Taarruz başlamıştır… Meclis heyecan içindedir. Kürsüde Hamdullah Suphi [Tanrıöver], Mehmet Akif’in yazdığı İstiklâl Marşı’nı okur. Bir okur; olmaz, bir daha okur… Bir daha okur… Her okunuşunda ayrı bir coşkunluk vardır; Meclis alkıştan inler…
5-6 yıl önce İzmir’de, bu milletin anasının ak sütü gibi helâl parasıyla dikilen heykeli, zamanın kültür bakanı tarafından açılan Bay Nazım bu sırada nerededir?.. mi dediniz… Nerede olacak; Bolşeviklerin ona ve yoldaşlarının emrine ayırdıkları malikânededir. Gündüzleri iyi birer komünist uşağı olarak yetişmek için özel bir okula gider. Derse gayet tabiî Enternasyonalle başlarlar… Hocaları milyonların katili Stalin; Troçki, Zinovyef, Kanamev, Radek vb. gibi önde gelen tavarişler… Böyle gecenin sabahından ne derece hayır umulacağı da ayrı bir meseledir…
*
İstiklâl Marşı’nın Meclis’te kabul edildiği günlerde işte bu Bay Nazım, Lenin tavarişin onuruna “İnkılabın Beşinci Senesine”-1922- “şiirini” döktürür… Kullandığı imajlar, virajlar, barajlar, garajlar, kolajlar “komsomol, proletarya, kızıl bayrak, orak, çekiç, beyaz ordu, kızıl süvari” vb.dir..
Döktürdüğü “dize”lerle, vizelerle, bilmem nelerle bizi Bolşeviklerle beraber dövüşmeye çağırır. Onun Millî Mücadele, İstiklâl Savaşı, Anadolu, Türklük… umurunda mı?!! Atatürk’e dil uzatmak küstahlığında bulunduğunu da bu arada unutmadan söyleyelim.
*
İlericilik, insan hakları, insancıllık, hümanistlik, sosyalistlik ve daha pek çok şeyin savunucusu, koruyucusu, öncüsü yok bilmem necisi geçinen Cumhuriyet gazetesinde “Nazım Hikmet’in ifşaatı” adlı habere bir bakalım. Bay “ozan” Moskova’ya kaçtıktan sonra “Ogonyok” dergisine bir beyanat verip Türkiye’deki komünist hareketleri anlatır. Bu haberi
(lütfen dikkat buyurunuz!) ilericilik, bilmem necilik şampiyonu gazete şu başlıkla verir: “Vatan haini Nazım Hikmet, Moskova’da çıkan bir dergiye verdiği mülâkatta, Türkiye’deki komünist faaliyetine dair ifşaatta bulundu.”
“Belki, Türkiye’deki arkadaşların, barış taraftarlarının neşrettikleri beyannamenin Türkçe metnini bana göndermeye muvaffak olurlar. Vatanımda, polis tedhiş sisteminin pek merhametsiz bir tarzda hüküm sürmesine rağmen, sulh uğrundaki mücadele gevşemiş değildir.” (Saçtığı, savurduğu incilerin gerisini, okuyucularımızın sabrını taşırmamak için vermiyoruz. Bay “ozan”ın Türkiye’yi kötülediğini 1951 yılında Şişli Çocuk Hastanesinde, Bulgaristan’dan gelen bir soydaşımızdan da dinlemiştik.)
*
Yazdıklarımızdan şüphe edenler 17 Kasım 1951 tarihli Cumhuriyet’e lütfen bir baksınlar!.. O zamanlar “vatan haini” dediğini şimdi göklere çıkaran mevkutenin ciddiyetini ve samimiyetini bir daha görsünler…
Biz memleketin AKP istilâsına uğradığını sanıyorduk; yoksa bu aziz vatan ahmaklığın ve sersemliğin işgaline uğradı da haberimiz mi olmadı?!!
*
NOT: Eşi emsali görülmemiş, büyüklüğü lenduhayı gölgede bırakan, MİT hesabına çalıştığı da yazılan-çizilen Bay Nazım hakkında geniş bilgi edinmek isteyenler rahmetlik hocamız Nejdet Sançar’ın Nazım Hikmet Masalı ile Yavuz Bülent Bâkiler’in Gidenlerin Ardından adlı eserine bakabilirler. Bir de oğlu Memet’in babasını anlattığı bir kitapçık olacak…

Mimar Kemaleddin Beğ

Sevgili kardeşimiz, değerli yazarımız; kanımız, canımız, evlâd-ı fâtihandan Nazan Sezgin Aralık sayımızda konuyu ele aldığından ötürü geçen sayımızda Kemaleddin Beğ’den kısaca söz etmiştik. Bestelediği marşları zevkle okuduğumuz, dinlediğimiz, ağabeğlerin sultanı Bahri Yüzlüer, 29 Ocak 22.30’da ikinci kanalda Kemaleddin Beğ programı olduğunu haber verdi. Biz de büyük bir zevkle seyrettik. Uğur Tanyeli, Afife Batur, İlhan Tekeli, Elvan Erkmen hocalarımıza, meslektaşımız Avni Özgürel’e, mezar kitabesini yeniden yazdıranlara gönüller dolusu teşekkürlerimizi, tebriklerimizi sunuyoruz. Sağ olsunlar, var olsunlar. Mimarımızla, mezarının kaybolmasını önleyen İsmail Fazlı Ayanoğlu’yu minnetlerle, rahmetlerle anıyor; kabirlerinin ışıklar içinde olmasını diliyor; mezarının yerini (Bayazıt Camisi avlusu) bildiren değerli tarihçimiz Necdet İşli’ye de candan gönülden sevgiler sunuyoruz.

Mâniler

Yamandan daha yaman
Cehle vermiyor aman.
Fırtına gibi esti
Konferansta Selman Can.(1

Hemen girip içeri
Doldurunuz salonu.
Selman Canla patladı
Balyanlar’ın balonu.

Tarihe karışmıştır
Çoktan eski dalyanlar.
“Galata kulesini
Yapmış kalfa Balyanlar!” (?!!)

Bir eşin yok dünyada
Elem çekme CHP..
İktidara gelirsin
Tokat-tekme CHP.. (2)

Düğünde uçmuş döviz…
Bizce yoktur beisi..
Kaç para vergi verir
Aşiretin reisi?!! (3)

Yandık ki, yine yandık;
Türk’ü Ermeni sandık.
“Türk’ün zehirli kanı” (4)
Deyip Hırant’ı andık!..



1)Değerli bilim adamımız ve sanat tarihçimizin 30 Ocak 2008’de Pera’daki konuşması.
2) 20 Ocak 2008’de Samsun’daki kongrede CHP’liler tekme tokat birbirine girdi.
3)Şanlıurfa’da 20 Ocak günü yapılan bir sünnet düğününde dolarlar havada uçtu!..
4)Istanbul’un seçkin semtlerinden Bakırköy’de oturup Osmanbey’de çalışan, “papucu delik” (!), kucağı döviz dolu Hırant Dink’in meşhur hezeyanı…


www.ufukotesi.com - 02 / 2008  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.