Pusula

 

Bayram Akcan  

Her sakallı dedemiz mi?


Türkiye’de istismar denilince akla ilk önce yüce dinimiz İslamiyet’in istismarı gelmektedir. Yani İslam ile kurtulmak yerine İslam’ı kurtarmaya çalışan sözde dindarlar ile İslam’ı yalnızca birkaç ibadetten ibaret görenler…Ne hikmettir bilinmez ama bu siyasal İslamcılar tıpkı kızıl komünistler gibi milletim ‘nev-i beşer, vatanım ruy-i zemin’ yani “milletim; bütün insanlık, vatanım; bütün yeryüzü” inancındadırlar. Yani onlar için vatan mefhumu dini inançlarını yaşadıkları her yerdir.

Türk siyasi hayatında en çok duyduğunuz kelimelerden birkaçını söyleyin deseler, sanırım bunlardan birisi de istismardır.
Bu istismar öyle bir hal aldı ki neredeyse istismar edilmeyen hiçbir kavramımız, hiçbir millî ve dinî değerimiz kalmadı!
Muhalifini “istismarla” suçlayanların, bir müddet sonra istismar kelimesini istismar etmeye başladığına şahit olmamız ise çok düşündürücüdür.
Artık gün geçmiyor ki, yeni bir kavram istismar konusu yapılmasın!
Anlayacağınız a dostlar “fikir” ve “inanç” kalpazanlarından ötürü en mahrem kavramlar, duygular, inançlar bile istismara açık hale geldi. Elbette bunda kelimelere yeterince sahip çıkamamamızın, kavramların içini tam manasıyla dolduramamamızın etkisi çok büyüktür.
Neler istismar edilmiyor ki…
Başta yüce dinimiz İslamiyet olmak üzere laiklik, demokratlık, çağdaşlık, Atatürkçülük, aydın olmak, medeniyet… Kimi zaman milliyetçiliğin bile istismar edildiğine şahit olmuyor muyuz? Buyurun size örneği: “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” diyen bir “sayın” büyüğümüzün o milletin adını söyleyememesi ve kafasına esince Türkiye’nin 36 etnik gruptan oluşmuş mozaik olduğunu ifade etmesi sizce istismar değil midir?
Peki ya Sami Yusuf isimli ilahi sanatçısının ilahileri pop tarzı söylemesi bir yana, 30 bin vatandaşımızın katili PKK’nın yayın organı Roj Tv’ye çıkmasına ne demeli?

SİYASAL İSLAM DEDİKLERİ…

Türkiye’de istismar denilince akla ilk önce yüce dinimiz İslamiyet’in istismarı gelmektedir. Yani İslam ile kurtulmak yerine İslam’ı kurtarmaya çalışan sözde dindarlar ile İslam’ı yalnızca birkaç ibadetten ibaret görenler…
Ne hikmettir bilinmez ama bu siyasal İslamcılar tıpkı kızıl komünistler gibi milletim ‘nev-i beşer, vatanım ruy-i zemin’ yani “milletim; bütün insanlık, vatanım; bütün yeryüzü” inancındadırlar. Yani onlar için vatan mefhumu dini inançlarını yaşadıkları her yerdir. Eğer ABD yahut İngiliz bayrağı altında rahat yaşarlarsa vatanları orasıdır. Mesela mı? Mesela Merve Kavakçı… TBMM’de “Türban Şov” yapan nam-ı değer ABD’li Merve… ABD vatandaşı olduğu için milletvekilliği düşürülen bu hanımefendinin ABD vatandaşı olurken ettiği vatandaşlık yemininde bakın neler vardı: “ABD Anayasası’nı ve yasalarını iç ve dış bütün düşmanlara karşı savunacağıma… ABD'ye bağlılık ve sadakat göstereceğime; kanunun gerektirdiği hallerde ABD ordusuna hizmet vereceğime… yemin ederim. Tanrı yardımcım olsun.”
Ya peki her daim muhafazakâr olmakla övünen AKP’liler Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in İngiltere vatandaşı olmasına ve kraliçeye bağlılık yemini etmesine ne derler acaba?
Şimdi bunları bir siyasal İslamcıya anlatsanız, “ne olmuş ki” diyerek pişkinlik gösterecektir. İşte aziz dostlar zaten siyasal İslam bu demektir. İslam adına ahkâm kesmek, fakat İslami kaideleri hafife alarak yaşamaktır. Ele verirler talkımı, kendileri yutar salkımı meselesidir bunların ki aslında!
Siyasal İslamcılar, maalesef Allah adına hüküm vermekten korkmak bir tarafa kendileri gibi düşünmeyen insanlara “kâfir, zındık, münafık” yaftasını yapıştırmaktan da çekinmezler. Buyurun size bir örneği: Erbakan’ın 1991’de Sivas - Yıldızeli’nde söylediği şu sözler: “Kim olursa olsun herkes Refah’a katılacak. Olmayanlar patates dinindendir.” Peki, bir Müslüman’a kâfir diyenin hükmü nedir İslam’da, bileniniz var mı? Hele hele bir de biz Müslümanlar diye söze başlamaları yok mu… Böyle konuştuklarını duyanlar bunlardan başka herkes kâfir ve bunlar bu ülkede azınlık sanır.

MİLLİYETÇİLİK DÜŞMANLARI…

İslam adına uluorta ahkâm kesen bu siyasal İslamcılar maalesef milli meselelere karşı da son derece lakayt ve mesafelidirler. Milliyetçilik denilince hemen gözleri fal taşı gibi açılır ve İslam’da ırkçılık yoktur diye pat yapıştırır cevabı! Evet, İslam’da ırkçılık yasaktır, ama İslami sınırlar içindeki Türk milliyetçiliği yasak değildir!
Maalesef bu kesim, milliyetçiliğin yeryüzünde birkaç türünün olduğunu bilmedikleri için yahut işlerine gelmedikleri için hepsini bir kefeye koymakta bir sakınca görmezler. Herhalde bu da mesuliyet duygularının eksik olmasından kaynaklanmaktadır.
Asıl mânîdar olan, bu kişilerin “İslam’da ırkçılık nedir?” sorusuna cevap verememeleridir. Yani İslam’ın ırkçılık olarak gördüğü şeyleri bilmeden insanlara ırkçı yaftasını yapıştırmak İslami anlayışla ne kadar bağdaşabilir ki?
Şahsi tespitimiz o dur ki Türk Milliyetçiliğine karşı çıkanların etnik kökenini araştırınız, farklı bir etnik gruba bağlı olduğunu görürsünüz. Ve yine ne gariptir ki, Türk Milliyetçilerine göstermedikleri sevgiyi, azınlıklık ırkçılarına fazlasıyla gösterebilmektedirler.
İsmail Türüt’ün söylediği “Plan yapmayın plan” isimli türkü yüzünden Agos gazetesi ile birlikte linç kampanyası başlatan Yeni Şafak gazetesi değil miydi?
Terör sorununa ısrarla “Kürt Sorunu” diyen yazar/çizer taifesine bakın, haklığımızı dahi iyi anlayınız… “Sayın” ve “Kelle” meselesine bilmem girmeye lüzum var mı?
Sözün özü şudur aziz okuyucular; her dindarım diyen dindar, her sakallı da dedemiz değildir.


www.ufukotesi.com - 01 / 2008  

bayramakcan@mynet.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.