Sözün Özü

 

Alptekin Cevherli  

Pakistan’dan Türkistan’a esen sıcak rüzgârlar…


Özbekistan’da gerçekleşen seçimlerde halk istikrar demiştir. Evet, seçimlerin çok da demokratik olmadığı iddia edilebilir. Ama bu iddialara karşı şu soruyu sormak sanırım kaçınılmazdır: Nerede demokrasi tam uygulanıyor ki? Fransa’da mı? Öyleyse faşizmi çağrıştıran tutumuyla Sarkozy nasıl seçildi? ABD’de mi? Peki Başkan Bush’un aslında rakibi Al Gore karşısında daha az oy aldığı mahkeme kararıyla sabitken nasıl oluyor da iki dönemdir üst üste Beyaz Saray’da oturuyor?

2008’e dünya oldukça yoğun bir gündemle girdi. Ekonomik buhranlar, ABD’de mortgage (hesaplı konut edindirme) piyasasının çökmesi üzerine yaşanan kriz, ardından ABD’de 20’den fazla bankanın iki hafta içinde iflas etmiş olması, yine ABD’de Wounded Knee soykırımının yıldönümünde Kızılderili bölge yönetimlerinin ABD’den bağımsızlıklarını ilan ettiklerini açıklamaları, ABD’de yaklaşan seçimlerle birlikte Demokratlar’ın kesin zafere hızla yaklaşmaları ve diğer yandan Hillary Clinton’ın önünü kesmek için Yahudi lobisince oluşturulan kampanyalar, Afganistan’da ve Irak’ta devam eden ve her geçen gün kötüye giden vahşet tablosu, yine Irak’ın kuzeyindeki belirsizlik durumu ve dünya petrollerinin önemli bir bölümüne sahip bir Türkmen kenti olan Kerkük referandumunun iptal edilmek yerine kısa vadeli olarak ertelenmesi ile Ankara’nın üzerinde adeta Demokles’in kılıcı gibi sallanması, Kosova’nın bağımsızlık ilanının 2008 Şubat’ına sarkıtılması ve muhtemel NATO askeri operasyonu için bahar mevsimini yakalama çabaları, Özbekistan’da yapılan seçimlerin Avrupa ülkeleri tarafından geçersiz kabul edilmesi, Türkiye’de ise hızla yaklaşan yerel seçimler, Irak’ın kuzeyinde Türk Ordusu’nca gerçekleştirilen sınırlı ve sorumlu hava harekâtının etkileri, yine Türk Ordusu’nca bahar ayları ile birlikte başlaması beklenen kara harekâtı ve bu harekâtın kapsamı, AB’nin dağılma sürecinde olduğu yönünde alınan kuvvetli sinyaller, Rusya Federasyonu’nda Vlademir Putin sonrası doğabilecek kaosun muhtemel etkileri, Vatikan tarafından AB himayesinde yönetilen ve dünya barışını tehdit eden Hıristiyan misyonerlik faaliyetlerine karşı çeşitli ülkelerde gerçekleşen münferit eylemler, Kenya’da yaşanan iç savaş, Sudan’daki kargaşa ortamı, Kırgızistan’ın başbakanlığına Rus asıllı bir Hıristiyan’ın getirilmiş olması, Çin tehdidi ve en önemlisi de Pakistan’da yaşanan Butto suikastı…
Gördüğünüz gibi gündem oldukça yüklü…
Ancak bunların içinde bir kısmı var ki Türk Dünyası’nı özellikle ilgilendiriyor.
Bakın Ufuk Ötesi gazetesinde Ekim 2006’da neler yazmışız…
“ABD Başkanı Bush ve ekibi yeni muhafazakârların (neo-conservative), Amerikalı bir yazarın dediği gibi ‘Tanrıyı kadere zorlama ve sözüm ona Mesih’in dünyaya gelişini hızlandırmak’ maksadı altında başta Ortadoğu olmak üzere Türk Milleti’nin yaşadığı ana coğrafyada bir süredir devam ettirdikleri harekâtların (Armagedon) sürdüğü bu ortamda her an tetikte olmamız gerekiyor. Milletleri topluma devşirip oradan da toplumları kulaktan yönetmeye alışmış olan yıkıcı güçlere en azından bireysel olarak fırsat vermememiz gerekiyor…
…Dost ve kardeş ülke Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref’in geçtiğimiz günlerde (Ekim 2006’da) basına da yansıyan açıklamalarında ABD’nin ulaştığı Haçlı psikolojisi kendini açıkça gösteriyor. Bakın, Cumhurbaşkanı Müşerref ne diyor?
“ABD, eğer Afganistan’ın işgalinde ABD ve müttefiklerine yardımcı olmazsak, Pakistan’ı taş devrine geri döndürecek kadar ağır bir bombardımana tabi tutacaklarını bize söyleyip tehdit etti.”
Pakistan bilindiği gibi Türkiye’nin en önemli müttefiki. Hatta Pakistan şu anda KKTC’nin durumunu da göz önüne alırsak; tek müttefiki denilecek konumda olan bir ülke. Türkistan’ın kalbine çok yakın bir yerde bulunuyor ve binlerce yıl Türk devletleri tarafından yönetilmiş, üstelik Türkiye’yi de kayıtsız şartsız destekleyen bir dost. Şimdi bunu bir kenara yazın…”
Yine aynı tarihte Irak’ın kuzeyindeki Barzani adlı çete elebaşı ne demiş bakın? "Kürt halkı ve parlamentosu olarak, bağımsızlık ilan etmenin çıkarımıza olduğunu düşündüğümüz anda bunu yaparız ve hiç kimseden korkmayız. İstediğimiz zaman bağımsızlığımızı ilan ederiz..."
Özbekistan’da gerçekleşen seçimlerde halk istikrar demiştir. Evet, seçimlerin çok da demokratik olmadığı iddia edilebilir. Ama bu iddialara karşı şu soruyu sormak sanırım kaçınılmazdır:
Nerede demokrasi tam uygulanıyor ki? Fransa’da mı? Öyleyse faşizmi çağrıştıran tutumuyla Sarkozy nasıl seçildi? ABD’de mi? Peki Başkan Bush’un aslında rakibi Al Gore karşısında daha az oy aldığı mahkeme kararıyla sabitken nasıl oluyor da iki dönemdir üst üste Beyaz Saray’da oturuyor?
Öyleyse Avrupa ve Amerika’nın Türkistan’ın kalbindeki bir ülkeye demokrasi adına söz söylemeye hakları yok demektir.
“Bunlar dikkat çekici ipuçlarıdır.
Yazımızın başında değindiğimiz Armagedon saçmalığının, ardından Pakistan Cumhurbaşkanı’nın sözlerini ve son günlerde hızla artan PKK terörüyle birlikte birilerinin Yüce Türk Milleti adına teröristlerle pazarlık yapmaya yeltenmesi ve ülkemizi tehdit etmesini alt alta koyun. Ortaya büyük bir organizasyonun merkezinde kaldığımız çıkmaktadır. ABD yönetiminin Türkiye’ye karşı aynen Pakistan’a karşı tutunduğuna benzer bir tavır içine girmeye yelteneceğinden şüphe yoktur. Bir yandan Kıbrıs, bir yandan Irak ve PKK terörüyle boğuşan Türkiye’nin Türk Dünyası’na yaklaşma ve kardeşlerinden destek arama çalışmaları da sanırız bunun doğal bir sonucudur.
Ancak aynı oyun yıllardır Türkistan’da ve Kafkasya’da da oynanmaktadır. Bu durumda Türkiye’nin yapacağı tek şey vardır.
O da ‘Türk nükleer enerji projelerini’ bir an önce hayata geçirmektir. Ve buna karşı yakında doğacak yaygara ve karmaşaya karşı metanet ve kararlılıkla durmaktır.
Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin…”
Bunları 2006’nın Ekim ayında yazmışız…
Türkiye’nin, Azerbaycan’ın, Türkmenistan’ın, Gürcistan’ın, Özbekistan’ın Bosna-Hersek’in, Pakistan’ın ve diğer bütün dost ve kardeş ülkelerin geleceği ve huzuru nükleer güç olmaya bağlıdır.
Hatırlanacağı gibi 1990’ların başında Kazakistan’ın elinde kıtalar arası nükleer füzeler vardı. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev o dönemki bir konuşmasında, “Nükleer füzelerimiz Türk Dünyası’nın emrindedir” şeklinde bir söz etmişti. Ardından Kazakistan’da ortaya çıkan kaos ile birlikte Kazak hükümeti füzeleri, imhası için Rusya ve ABD’ye teslim etmek durumunda kalmıştı. Gerekçesi ise çok komikti. “Kazakistan’da demokrasi tam oturmadığı için art niyetli kişilerin eline bu silahların geçebilme ihtimaline karşılık” güya önlem alınıyordu.
Bugün İslâm ülkeleri içinde tek nükleer güç Pakistan’dır.
Pakistan ise sözde bir demokrasi projesi ile kündeye getirilmeye çalışılmaktadır. ABD’nin has adamı Benazir Butto; yine ABD tarafından sevk ve idare edilen El Kaide tarafından vahşice katledilmiştir. Bu vahşet ise Pakistan hükümetinin önüne bir demokrasi sorunu olarak temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp sürülmektedir.
Amaç Pakistan’ı nükleer güçten arındırmaktır. Pervez Müşerref yönetimden ayrıldığı anda, Pakistan’ın iç savaşa düşeceği ve bu kargaşada sözüm ona bir hükümet tarafından ülkede demokrasi olmadığı gerekçesiyle ellerindeki bütün nükleer imkânların ABD’ye devredileceğini görmek için kahin olmaya gerek yoktur!
İşte Türkiye başta olmak üzere bütün Türk ve İslâm ülkelerinin bu konuda üzerine düşen vazife; ‘Pakistan muhalefetini derhal sükûnete davet etmektir.’
Bu arada da Türkiye’nin çok hızlı bir şekilde kendi nükleer teknolojisini geliştirmesi gerekmektedir. Üstelik bir NATO üyesi olarak bu en doğal hakkımızdır. Kıytırık Ermenistan ve Bulgaristan bile nükleer enerji kullanırken, Türk Milleti’nin hâlâ nükleer enerjiyi elde edememiş olması ise tarihi bir ayıptır!
Aksi takdirde Pakistan’da kopacak bir ‘çöl fırtınası’, bütün Türkistan’ı, Kafkasya’yı ve Anadolu’yu hatta Balkanları içine alabilir…
ABD Dışişleri Bakanı Condellezza Rice’ın dediği gibi “22 İslâm ülkesinin sınırlarını değiştirmeyi plânlayan” Bush yönetimi çoktan düğmeye basmıştır… Devir, tedbir ve sürat devridir!
2008, bütün Türk Dünyası için hayırlara vesile olsun…


www.ufukotesi.com - 01 / 2008  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.