Dünün topraklarında güneş batmayan Birleşik Krallığı, Irak’ın işgalinde ABD’nin en büyük ve en iştahlı destekçiliğine boşuna soyunmamıştır. Birinci Dünya Savaşı’nda işgal ettiği Osmanlı toprağında, yüzyıllar sürecek etnik ve mezhepsel düşmanlıkların tohumunu ekerek masa başında yapay uluslar ve yapay devletçikler oluştururken bu günleri hesaplamıştır.
Kimi yerde cetvelle çizilmişçesine dümdüz, kimi yerde son derece karmaşık kıvrımlı haritalar bazılarınca kolay anlaşılmasa da geleceğin petrol coğrafyasını oluşturanlar ne yaptıklarını gayet iyi bilmekteydiler!
Günümüzün İngiltere’si (United Kingdom of Great Britain and Northern Ireland) Birleşik Krallık adasına sığacak kadar küçülmüş görünse de, sömürgeci geçmişinin ekonomik, siyasal, diplomatik ve kültürel mirasıyla dünyada hâlâ söz sahibi olduğunu her fırsatta göstermektedir. İngiliz Milletler Topluluğu adı altında eski sömürgeleriyle ekonomik, kültürel ilişkilerini sürdürmekte, İngiliz emperyalizminin sihirli iletkeni İngilizce, dünyanın büyük bir kesiminde okyanuslara ve karalara hükmettiği imparatorluk günlerinin kültürel sembolü olarak dalgalanmaktadır.
İngiltere, sömürgecilik deneyimleriyle kazandığı birikimleri geliştirerek yoluna devam etmektedir! Emperyal geçmişin hatırası her renkten, her dinden, her cinsten insanın Londra sokaklarındaki bolluğunun bir anlamı vardır. Kraliçelerinin devleti (Eskilerin deyimiyle İngiltere Devleti Fehimanesi), İngilizler dışında, işine yaramayacak kişilere topraklarında asla ikamet izni vermez!
Geçmişin görkemli imparatorluk coğrafyasının değişik yörelerinden gelenler, Britanya’da gerçek İngilizlerin bile gösteremeyeceği düzeydeki Anglosakson sadakatleri nedeniyle sömürge kontenjanından yararlanmaktadırlar!
Salman Rüşdi’nin, Teslime Nesrin’in, Nakşibendî Şeyhi Nazım Kıbrısi’nin, Irak Şiilerinin başı Ayetullah Sistani’nin, devam etsek sayfaların yetmeyeceği daha birçoklarının Londra’ya postu sermelerinin nedeni İngiliz yüksek çıkarları öyle gerektirdiği içindir. Sakla samanı, gelir zamanı her ne kadar çok bilinen bir Türk Atasözü olsa da, İngilizlerin bu sözün gereğini daha bir iyi yerine getirdikleri anlaşılıyor!
Ulusal direnişler ve antiemperyalist başkaldırılar sonucu sömürgelerini terk zorunda kaldığında, şeklen bağımsızlaşan eski sömürge halkını sonsuza kadar etnik ve mezhepsel boğazlaşmaya sürükleyecek zaman ayarlı sosyo psikolojik bubi tuzaklarını geride bırakır Büyük Britanya Krallığı!
Yüzyıllarca sömürdüğü İslam coğrafyasını terk ederken yaptığı da budur. Kıbrıs, Filistin, Hindistan, Pakistan, Keşmir, Afganistan, Irak, İngiliz mirası çatal kazıkların, zaman ayarlı tuzakların girdabında bunun için debelenmektedirler.
Birleşik Krallık, İslam coğrafyasından devşirdiği, sömürge kültürüyle yoğrulmuş, ruhen İngilizleşmiş, ılımlılaşmış, ılıtılmış Müslümanların kimine edebiyat, kimine barış ödülü vermekte, kimini insan hakları savunucusu, kimini yılın hukukçusu yapmakta, kimilerine de bol keseden asalet unvanları bahşetmektedir. Ödüllendirdiklerinin, lordluk bahşettiklerinin üzerinden, hem Britanya’da yaşayan, sömürge coğrafyasından kopup gelen sığıntıları denetlemekte, ödül rüyaları gördürerek sadakatlerini daim kılmakta, hem de eski sömürge halklarına Londra’yı asalet unvanlarının dağıtıldığı, küresel adaletin taksim edildiği bir demokrasi Kabe’si olarak yutturmaktadır!
Sömürge kontenjanından lord yapılıp parlamentoya sokulan, Lordlar Kamarası’nın (House of Lords) saygın üyesi Pakistan asıllı Lord Ahmet Nazir, kraliçenin hükümetinin kendisine verdiği görevleri eksiksiz yapmakta, tırışkadan kaptığı lord sanına layık olmak için gecesini gündüzüne katmaktadır. İskoçya, Galler, Kuzey İrlanda ve bilumum lord kadroları dolu olmalı ki, Kraliçe Ahmet’i bakkalların lordu yapmış! Bize aşırı sevgisinden olmalı, ikide bir Bakkalların Lordunu Türkiye’yi ilgilendiren bir etkinliğin içinde görüyoruz.
25-27 Ekim 2007 tarihlerinde İngiliz Parlamentosu ve London Scholl of Economics Fethullah Gülen konferansına ev sahipliği yaptılar. Konferansın konusu: “Tüm dünyadaki Müslümanları etkileyen dini bir entelektüel ve barış girişimcisi olarak Fethullah Gülen’in etkisini anlamak”. Konferansın düzenleyici kurulunun başında da İngiliz Parlamentosu adına Lord Ahmet Nazir bulunuyor. Konferansın konu başlıklarından birkaçını sıralayalım kısaca:
-Türkiye’de İslam ve laiklik konusunda değişen perspektifler: AKP ve Gülen hareketi.
-Gülen’in söylemi ve İngiliz Müslümanları üzerindeki etkisi.
-Fethullah Gülen Aleviler’e hitap edebilir mi?
-Fethullah Gülen ve barışın sağlanması.
Sömürge Lordunun İngiliz çıkarlarının yörüngesinde gelişen Türkiye’ye yönelik ilgisi elbette bu konferansla sınırlı değil! 10 Aralık 2007 Dünya İnsan Hakları Günü nde İngiliz Parlamentosu’nun duvarlarını terör örgütü lideri Apo posterlerinin süslediği 3 nolu komite odasında bir etkinlik düzenlendi. Ulusal Kaderi Tayin Hakkı Parlamenterleri Grubu ( PNS ) tarafından gerçekleştirilen konferansta ev sahibi sıfatıyla konuşan Lord Ahmet: “Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı ilkesel olarak kabul ettiğimiz bir hak. Bu gün burada söz konusu sorunu yaşayan Kürtler, Kosovalılar, Sihler ve Keşmirlilerin temsilcilerini dinledik” dedi. Konferansa Türkiye’den DTP milletvekilleri Sebahat Tuncel ve Özdal Üçer katıldılar ve konuya ilişkin görüşlerini açıkladılar.
Ulusların kaderlerini emperyalist çıkarlar doğrultusunda tayin etmeye yönelik konferansların bundan sonra da devam edeceği anlaşılıyor. Londra gibi emperyalist merkezlerde kadersizliğin tayin edileceğini anlayamayan, kadersizliğin kader olarak kabullenilmesi kulaklarına üflenen kadersizlere ne demeli? İngiliz Parlamentosunun çatısı altında özgürlük afyonuyla uyutulanların kaderinde İngiliz sicimiyle bir daha ayrılmayacak biçimde Birleşik Krallığa bağlanmak vardır!
Ne diyelim, kimilerinin kaderinde de İngiliz oltasının ucuna takılı Lord Ahmet yemine uzanıp yemlenelim derken yem olmak varmış!
|