Bamteli

 

Aydil Erol  

Balyanlar palavrası ve Kemaleddin Beğ gerçeği!..


Osmanlı mimarlığının 19’uncu yüzyılı, nedendir bilinmez, gerek sanat tarihçileri ve gerekse mimarlık tarihçilerince ihmal edilen bir dönemdir Son yıllarda bu dönem üzerine yapılan çalışmalar artmış görünse de birbirinin yanlışını tekrarlamaktan öteye geçmez. Oysa, Osmanlı Arşivlerindeki binlerce belge, şaşırtıcı bilgiler sunmaktadır. Bu dönem Osmanlı mimarlığının teşkilât yapısı iyi araştırılmalı, iyi bilinmeli ve teşkilât içindeki Ermenilerin durumu açık seçik ortaya konulmalıdır.

Vatan sevgisi imandandır.
Hadis-i şerif
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültürel ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Kültür Müdürlüğü’nce Cemal Reşit Rey’de bir sergi düzenleniyor. 23-31 Aralık günleri açık kalacağı “kültür sanat ’07 aralık”ta duyurulan sergiye açılışının ertesi günü 24 Aralık pazartesi öğleden sonra gittiğimizde, hazırlıkların bitmediğini gördük!.. Neymiş?... Efendim “araya bayram girmiş”miş de açılış o yüzden gecikmiş.. miş…” !!! Bu bilgiyi veren ilgiliye (Bayram günlerinin bütün takvimlerde yazılı olduğunu, sonradan ortaya çıkmadığını) söyledik. Serginin adını galiba söylemedik: “Balyan Ailesi’nin Mimarîye Katkıları” Fotoğraf Sergisi. Fotoğraflara alelacele göz attık. Selimiye Kışlasından tutunuz Dolmabahçe Sarayı’na varana dek Istanbul’daki pek çok bina vardı. Bütün bunlar “Balyanların dalyanların katkısı” (!) imiş.. Süleymaniye, Sultanahmet, Şemsipaşa, Azapkapı, Rüstempaşa, Şişli, Bebek, Ayasofya camileriyle Topkapı Sarayı ve Kızkulesi unutulmuş!..
Osmanlı mimarlığının 19’uncu yüzyılı, nedendir bilinmez, gerek sanat tarihçileri ve gerekse mimarlık tarihçilerince ihmal edilen bir dönemdir Son yıllarda bu dönem üzerine yapılan çalışmalar artmış görünse de birbirinin yanlışını tekrarlamaktan öteye geçmez. Oysa, Osmanlı Arşivlerindeki binlerce belge, şaşırtıcı bilgiler sunmaktadır. Bu dönem Osmanlı mimarlığının teşkilât yapısı iyi araştırılmalı, iyi bilinmeli ve teşkilât içindeki Ermenilerin durumu açık seçik ortaya konulmalıdır. Bu dönem Osmanlı mimarlığının gerçekleştirdiği en köklü değişim bina eminliği uygulamasından “münakasa” (eksiltme) sistemine geçmek olmuştur.
Yapılar ihaleye çıkarılarak müteahhitler eliyle inşa edilmeye başlanmıştır. Eksiltmeye katılan müteahhide de “kalfa” denilmekteydi. İhalelerde çoklukla Ermeniler ön plâna çıkıp çok sayıda binanın yapımını üstlenir.
Son dönem Osmanlı mimarlık teşkilâtının geçirdiği yapı değişikliği bilinmediği ve eksiltme sisteminden habersiz olunduğundan ötürü yapıların kalfaları, mimarları sanılmıştır!.. Bununla da yetinilmemiş; özellikle Kevork Pamukçıyan ve Adalar belediye başkan adaylığıyla nam salmış, kimi kütüphanelere girmesi yasaklanmış olan Pars Tuğlacıyan pek çok yapının mimarı olarak Balyanlar’ı göstermekten sıkılmamışlardır. Birkaç bina sayılmazsa, Balyanlar’ın mimar değil, müteahhit oldukları inşaat taahhüt senetlerinden açıkça belli olmaktadır.
Üzerine basa basa söylüyoruz: “19’uncu yüzyıl başına ait tespit edilen Hassa Mimarlar Ocağı listesinde bu aileden hiçbir ferdin adı yer almamaktadır.” (1) Serkis Balyan’ın Osmanlı’da son başmimarlık unvanını taşıdığı da yanlıştır!... Kuyruklu yalandır!.. Konuyla ilgili 31 Mart 1878 tarihli bu belge ”ferman” değil, bir “irade”dir… “Sermimar-ı devlet” bir kadro unvanı değil, kişisel bir imtiyaz olarak verilmiş payedir. Devlet-i Âl-i Osman’da. bu unvanı taşıyan “son” kişi de Seyyid Abdülhalim Efendi olmuştur. Ey Ulu Tanrı’m!... Hilkatinden neler de yaratıyorsun!... Eski yazının Elif’ini mertek sananlar az gelmiş olsa gerektir ki,“ferman” ile “irade”yi ayıramayan tarihçiler de görmek kısmet olacakmış!... Başkalarına ücretle okutulan belgelerle yapılan tarihçilik de böyle oluyormuş zahir!...
Belgeler üzerinde tahrifat yaparak değil, Devlet Arşivlerinde yıllarca emek vererek, göz nuru dökerek, kafa patlatarak sabırla, bıkmadan, usanmadan, yılmadan çalışan sanat tarihçimiz Yar. Doç. Selman Can, şunları söylüyor: “Heybeliada Bahriye Mektebi’nin mimarı Kirkor Balyan değil, dönemin başmimarı Kırımlı Mahmut Ağa’dır. Sultan 2’nci Mahmud türbesi Garabet Balyan’ın değil, iki dönem ebniye müdürlüğü yapmış olan Mühendis Abdülhalim Efendi’nindir. Dolmabahçe Sarayı tiyatrosu Nikoğos Balyan’ın değil, İtalyan Gaspare Fossati’nindir. Baltalimanı Sahilsarayı (Büyük Reşit Paşa Sarayı) Serkis Balyan’ın değil, İtalyan Gaspare Fossati’nindir. Taşkışla ve Harbiye Mektebi Serkis Balyan’ın değil, İngiliz mimar William James Smith’indir. Yıldız Hamidiye Camisi Serkis Balyan’ın değil, Ebniye-i Seniyye mimarlarından Rum Nikolaki Efendi’nindir. Sarayburnu Antrepoları Simon Balyan’ın değil, Alman August Jasmund’un eseridir.”
Yıllar önce palavracı denildi mi Marsilyalılarla Acemler’in adı anılırdı. Şimdilerde de anlaşıldığına göre, palavracılıkta dünya şampiyonluğu Ermenilerin olsa gerektir. Saptırmalar, çarpıtmalar, palavralar bitmedi; gerisi var… Değerli bilim adamımız ve sanat tarihçimiz Yar. Doç. Dr. Selman Can açıklamalarını şöyle sürdürüyor:
“Osmanlının son sermimarı Abdülhalim Efendi’nin eserleri de Balyanlar’a mal edilmiştir…4 Ocak 1855’te hayata gözlerini yuman Seyyid Abdülhalim Efendi. 54 yıllık meslek hayatında pek çok yapıya imza atmıştı. Senekerim Balyan’ın eseri olarak gösterilen Bayezit Kulesi, Kirkor Balyan’a ait olduğu belirtilen Rami Kışlası, Nikoğos Balyan’a mal edilen Ortaköy Camisi, Garabet Balyan’a bağlanan Eski Çırağan Sarayı, yine Garabet Balyan’ın adıyla anılan Hırka-i Şerif Camisi Seyyid Abdülhalim Efendi’nin eserleridir.
Dolmabahçe Sarayı’nın mimarı olarak Garabet ve Nikoğos Balyan adı kullanılmaktadır. Mimara ait bilgiler açık değildir. 1842 yılında başlanan Sarayın inşası 1856’da tamamlanır. 1842 yılında 16 yaşında olan Nikoğos Balyan plânları nasıl çizebilir?!!
Balyanlar’ın mimarlık eğitimleri üzerine verilen bilgilerde de yanlışlıklar bulunmaktadır. 1843’te Paris’e eğitim için giden Serkis Balyan’ın rahatsızlığı yüzünden kısa sürede geri döndüğü bilinmektedir. Kevork Pamukçıyan, onun 1855’te Ecole des Beaux-Arts’tan mezun olduğunu belirtir. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Aygül Ağır’ın adı geçen okulla yaptığı yazışmalarda Balyanlar’dan hiç kimsenin bu okulda okumadığı anlaşılır. O tarihlerde Serkis Balyan Istanbul’dadır ve Sultanahmet’te inşa ettiği bir hanın çatısının çökmesi yüzünden hapistedir…
Balyanlar hakkında bilinmeyen, sözü edilmeyen en önemli konulardan biri de inşaat yolsuzluklarıdır… Serkis Balyan’ın 1886’da sonuçlanan bir soruşturma sonucunda 3 yüz bin lirayı zimmetine geçirdiği anlaşılmıştır.” vd.
…………..
Durum belgelerle bilimsel olarak ortaya konmuş, mesele gerçekten aydınlatılmıştır. Vaziyet böyleyken hâlâ Balyanlar yok dalyanlar bilmem ne diye ayak diremenin anlaşılması mümkün müdür? Söyler misiniz: Bu kör inadı geri kafalılık, yobazlık, bağnazlık. çağdışılık değilse nedir?!! *
Aynı gün Taksim Sanat Galerisi’ne “Mimar Kemaleddin Sergisi”ni gezmeye gittik… Hayret; o da ne!!! Öyle bir sergi göremedik. Programın 57’nci sayfasında serginin 14-31 Aralık günlerinde açık kalacağı yazılıydı..Konuştuğumuz bir görevli “programın yanlış basıldığı”nı söyledi. El-insaf!.. Sahibinden, genel yayın yönetmenine, halkla ilişkilere kadar tam 14 kişinin adının bulunduğu ufacık bir broşür yanlış basılıyor…Pes doğrusu!..
3 Ocak günü Mimar Kemaleddin Beğ sergisini açılmış bulduk.. 26 Aralık- 15 Ocak arasında açık kalacak olan sergi son derece güzel hazırlanmıştı… Hatıra defterine yazdıklarımızı burada onurla, gururla, kıvançla tekrarlıyoruz:



1) Selman Can, “XIX. Yüzyıl Mimarları ve Ermeniler”, Türk Dünyası Tarih der., Mayıs 2007.


Mâniler
Perişandı bağrımız
Dindi şükür ağrımız.
Göğsümüzü kabartır
Daim Çapraz Çağrı’mız.

Doymaz it oğlu itler
Şamar ile köteğe…
Nasıl olur af çıkar
Katil ile köpeğe?..

Mir Dengir Fırat coşar
Aldığı her nefeste.
“PKK’yı görmemiş
Dağlarda ve Meclis’te…” (!)

Suç ne onda ne bunda
Akılla yok arası
Isparta’daki kaza (x)
“Azrail’in hatası”…


x)Isparta’daki uçak kazası hakkında akıl mantık almayacak şeyler söylenmişti.


www.ufukotesi.com - 01 / 2008  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.