Kültür-Sanat

 

Coşkun Çokyiğit  

Klasik eşkıya ile organik eşkıyanın savaşı!


Başoyunculuklarını Şener Şen ve Kenan İmirzalıoğlu’nun paylaştığı Kabadayı, seyirci aklının işleyişi gereği, ilk izlendiğinde, “Eşkıya’nın bir devamı” düşüncesini doğuruyor. Böyle düşünen seyircilerin pek çok haklı sebebi var. İlk olarak filmin senaryosunu yazan kişi ile ve başrolü paylaşanlardan biri Eşkıya’nınki ile aynı. Yavuz Turgul ve Şener Şen Eşkıya ile neredeyse bir bütün olmuşlardı.

İkincisi, Eşkıya filminde anlatılan “eski kulağı kesik” ama bileğine de, yüreğine de güvenen “gözü kara katil” karakterinin öyküsünün bir benzerinin, Kabadayı’da tekrarlanıyor olması: Seyirci Şener Şen’in canlandırdığı tövbekâr kabadayı (eli kanlı katil) Ali Osman ile Eşkıya Baran’ı birbirine çabucak bağlayıveriyor. Çünkü her ikisi de her şeye rağmen hayatta kalabilmeyi başarmış ama “kadınına sahip çıkamamıştır”.
Kabadayı’daki hiçbir şeyden haberi olmayın, babasının kimliği hakkında hiçbir fikri bulunmayan oğul Murat’ın (İsmail Hacıoğlu) karşılığı Eşkıya’da Uğur Yücel’in canlandırdığı Cumali karateri gibi algılanmaktadır.
Her iki filmin yapımcısı Mine Vargı’dır. Bu da, safdil seyircinin elbette “deja vu” yaşamasına sebep olmaktadır.

KABADAYI FARKLI BİR HİKÂYE
Fakat Kabadayı’yı daha dikkatle izlediğinizde iki ayrı hikâyenin birbiriyle, “güzeller güzeli, uğrunda hayat bile feda edilebilecek bir kadın” yüzünden kesiştiğini, bundan sonra asıl ağır basan hikâyenin Devran (Kenan İmirzalıoğlu) ve onun etrafında şekillenen farklı bir hayatın hikâyesi olduğunu anlıyorsunuz.
Devran ile Ali Osman farklı köklere bağlı iki karakterdir. Biri klasik kabadayıdır: Bunlar hayata mağlup ve hiçbir şeysiz başladıklarından istediğini zorla, hatta acımadan insan katlederek ele geçiren kişilerdir. Kanundan ve kolluk kuvvetlerinden kaçtıkları için halk dalkavukluğu yaparlar. Hak hukuk dinlemeden ele geçirdikleri paralarla fukaraya çorba içirip, ara sıra harçlık dağıtırlar. Böylece inançlarının en başta yasakladığı katil ve hırsızlık suçunu, “hayır işleyin” emrini yerine getirerek örtmeye çalışırlar! Yaşadıkları hayat korkulu, ikiyüzlüdür. Elleri kanlıdır. Böyle bir karakterin yüceltilebilmesi aslında ahlâken de mümkün değildir. Nitekim Ali Osman film boyunca sürekli pişmanlık duygularından, ellerindeki kandan bahsetmekte, etrafındaki tüm kişiler onu yüceltirken, o, kendi gerçeğini yani kirlenmişliğini ve arınma ihtiyacını dile getirmektedir...

ORGANİK EŞKIYA DEVRİ VE DEVRAN!
Devran karakterine gelince: Bu yeni tipin eski kabadayı tipi ve geleneği ile doğrudan bir ilişkisi yoktur. Bunlar biraz daha karmaşık işler yaparak başlarlar hayata. Çek senet tahsilâtı, ihalelere fesat karıştırmak gibi birkaç basamak üstte ve kimi zaman bilgi ve çok miktarda sermaye gerektiren işlerle uğraşırlar. Bu yüzden doğrudan doğruya servet sahipleri ile siyasi otoritenin emrine girerler. Çünkü yaptıkları karanlık işleri hemen her anlamda “lojistik destek” almadan yapamazlar. Daha esprili bir ifade ile söyleyecek olursam, bunlar “organik eşkıya”dır!
İkisinin arasındaki diğer bir temel fark: birinin korunmasız olması, diğerinin ise ilaçla uyuşturulup dansöz elbiseleri giydirilerek şantaja maruz bırakılmasıdır.

BU BİR SÜPER PRODÜKSİYONDUR
Gelelim filme ilgili diğer söyleyeceklerime: Kabadayı bir kere çok para harcanarak gerçekleştirilmiş, ‘Hollywood’vari bir yapım. Çok para, çok tanınmış oyuncular, hayatın karanlık yanına dair bir hikâye, çatışmalı, patlamalı, gerilimli sahneler, delikanlıların ocağını söndüren “femme fatale” benzeri bir “afet-i devran” (Karaca karateri) ve çok iyi planlanmış şiddet sahneleri: Devran ruleti, piknik baskını, Devran’ın Sürmeli ve daha sonra patronunun öldürdüğü sahneler gibi.
Kabadayı’nın başarılı yanlarının en önemlisi, çok uzun bir film olmasına rağmen seyircinin dikkatini uyanık tutabilmesi... Yani Kabadayı sizi içine alabilen güçlü anlatım büyüsünü elde edebilmiş şanslı filmlerden biri...
Böylece Yavuz Turgul ve Ömer Vargı işbirliğinin olumlu bir sonuç verdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

FİLMİN HİKÂYESİ
Eski kabadayılardan Ali Osman (Şener Şen) yıllardır görmediği ve âşık olduğu kadının izini bulur. Bir oğlu olduğu haberiyle sarsılır. Oğlu Murat (İsmail Hacıoğlu) ve sevgilisi Karaca (Aslı Tandoğan) bir barda çalışmaktadırlar. Karaca’ya yıllardır âşık olan Devran (Kenan İmirzalıoğlu) ise kızı geri alabilmek için her şeyi göze almıştır. Ali Osman’ın artık tek amacı oğlu Murat ve sevgilisi Karaca’yı canı pahasına korumaktır. Devran için hayattaki tek amaç Karaca’dır ve yoluna çıkan her şeyi ve herkesi yok etmeye hazırdır.

OYUNCULUKLAR ÜZERİNE BİRKAÇ KELAM
İşte bu son cümleden oyunculuklara geçebiliriz. Devran’ı (Kenan İmirzalıoğlu’nu) her şeyi yok etmeye başlayan bir deve dönüştüren öyle bir tutku ve aşk ki, anlatılamaz! Karaca, Devran için başlangıçta sıradan bir kurye iken sonradan vazgeçilemez bir karasevda objesine dönüşür. Objesine diyorum, çünkü Devran aklen ve ruhen sağlıklı değildir. Saplantıları vardır. Tutku onda bir hastalık olarak gelişip büyür ve sevgisi, aşk bir yıkım makinesine dönüşür...
Kenan İmirzalıoğlu Devran karakteriyle bu karmaşık ruh halinin öylesine yüksek bir performans sağlayarak canlandırıyor ki, anlatamam. Ancak filmi seyrederek bu yüksek oyunculuk gücünün tadına varabilirsiniz.
Hatta açıkça söyleyebilirim ki, Kenan İmirzalıoğlu, Türk sinemasının yaşayan en büyük oyuncularından biri sayılan Şener Şen dâhil olmak üzere, Kabadayı’daki oyunculuğu ile tüm oyunculukların üstüne çıkıyor.
Üstelik Yazı Tura’daki “Hayalet Cevher” karakteriyle gösterdiği yüksek performansının bir tesadüf olmadığını da Kabadayı’daki oyunculuğu ile net bir biçimde gösteriyor.
Tebrikler Kenan İmirzalıoğlu. Son Osmanlı: Yandım Ali filminde oyunculuğun için söylediklerimi de geri alıyorum... Eğer sağlam durursan bundan sonraki durağın dünya sinemasının kalbinin attığı yer olan Hollywood’dur, inan!
Kabadayı’yı bir kere daha senin oyununu yeniden izlemek için seyredeceğim!

BİR FİLMDE KAÇ BAŞROL OLUR? NEDEN?
Yazı çok uzadı ve son bir şey daha ifade ederek bitiriyorum:
Filmin tanıtımında aynen şöyle bir ifade var: “Başrollerini Şener Şen, Kenan İmirzalıoğlu, İsmail Hacıoğlu, Rasim Öztekin Ve Aslı Tandoğan’ın Paylaştığı “Kabadayı”...
Kabadayı filminde iki başrol var: Biri, Devran diğeri ise Ali Osman karakteri. Kabadayı’nın hikâyesi bu iki başrol üzerine kurulu. Derin çatışma her ne kadar Devran’ın Karaca’ya olan hastalıklı tutkusundan kaynaklansa da bu yıkıcı tutkunun ve gücün karşısına çıkmaya, onu karşılamaya yeten ve hatta finalde hikâyeyi nihayetlendirmek için beklenen karakter Ali Osman’dır. Yani Murat, Karaca ve Sürmeli ise hikâyenin tamamlayıcı unsurlarıdır.
***
Yavuz Turgul’un Muhsin Bey’i, Antalya Film Festivali’nde yarıştığı sene, yardımcı karakter olan Uğur Yücel’in canlandırdığı Ali Nazik bu yarışmada başrol olarak değerlendirilmişti. O zamanlar Uğur ile muhabbetimiz iyiydi (Daha sonra bunu Uğur bozdu! Ama canımı sıkmıyorum, şu sıralar Allah bozmasın Cem Yılmaz ile sık sık karşılaşıyor ve şakalaşıyoruz) Beni aradı ve “Eğer Ali Nazik’i başrol sayarlarsa, benim Şener abi karşısında yarışmam mümkün olamaz.” diyerek dert yandı. Hemen bir yazı yayınladım. Yukarıdakine benzer bir şeydi sanırım. Antalya jürisi bu yazıyı dikkate alarak Ali Nazik karakterini yardımcı karaktere indirdi ve o yıl Uğur Yücel bu rolü ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Altın Portakal’ını aldı.
Bu bağlamda: Piç Selim karakterini canlandıran Ruhi Sarı’nın oyunculuğunun Muhsin bey’in Ali Nazik’i Uğur Yücel’inkinden aşağı olmadığını da belirtmiş olayım...


www.ufukotesi.com - 01 / 2008  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.