Yakın ve uzak çevremizde cereyan eden siyasi gelişmeler, dünya menfaatlerinin Asya’da bulunduğuna işaret eden çok önemli göstergelerdir.
Çünkü Asya uluslararası ticaret, siyaset ve dünyaya yön veren sekiz-on lider ülkenin ulusal çıkarlarının kesiştiği bölgedir.
***
Rusya’nın dağılmasıyla ortaya çıkan bağımsız ülkeler, aradan 15-16 sene geçmesine rağmen Batı için hâlâ kontrol edilmesi gereken sahipsiz coğrafya olarak değerlendirilmektedir.
Batı’nın uzaklardan kokusunu alıp yaklaştığı coğrafya, yanı başındaki Çin için ve eski hüküm sahibi Rusya için elbette gözden çıkarılmayacak önemdedir.
Orta Asya’daki enerji kaynakları bir ceylana benzetilirse, Batı ülkeler bu ceylanın kendi kontrolünde olmasını; Çin, Rusya, Hindistan, İran gibi Şanghay ülkeleri ise kendi kontrollerinde olmasını sağlamaya çalışmaktadır.
***
Hazar da ayrıca bölgedeki gaz ve petrol rezervlerinin paylaşımı açısından çok büyük önem taşımaktadır. SSCB yıkılmadan önce bir yanda İran, öbür yanda Sovyetler Birliği, Hazar Denizi ve ürünlerini yarı yarıya paylaşırken Sovyetlerin yıkılmasıyla bu paylaşıma üç yeni ortak katılmıştır; Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan. Bu ülkeler bu soruna kalıcı çözümü henüz tam anlamıyla bulabilmiş değildir.
***
Bölgede iç dinamiklerin ortaya çıkarttığı dalgalanmalara okyanus ötesinden kanat çırpan ABD daha bir bulanıklık katmıştır. Böylece Orta Asya ne zaman durulacağı bilinmeyen bir dalgalanma sürecine girmiştir.
ABD’nin 11 Eylül sonrasını bahane ederek önce Afganistan’a müdahalesi ve ardından Irak’a saldırması bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşmiştir.
ABD öte yandan Beyaz Rusya, Ukrayna, Kırgızistan, Özbekistan gibi birçok ülkede sembol ismi “Turuncu devrimler” olan kontrolü ele geçirme hareketlerini başlatmış ve bunda hayli başarı elde etmiştir.
***
Şimdi kontrol edilmesi gereken hedef coğrafya İran’dır. George Bush’un, İran'ın nükleer silah edinme çabalarına dört yıl önce son verdiğini belirten Amerikan istihbarat raporuna rağmen bu ülkenin hâlâ bir tehlike oluşturduğunu söylemesi manidar değil midir?
Bush, niçin ısrarla "İran tehlikeliydi, hâlâ tehlikeli ve tehlikeli olacak" demekte ve "İran'a askeri operasyon düzenleme seçeneği" de var diyerek esas niyetini ifşa etmekten çekinmemektedir?
***
Bu bağlamda, ABD’nin istediği kadar onun dost ve müttefiki olabilen Türkiye, terörle mücadelede niçin daha önce hiç göstermediği veya gösteremediği kararlılığı göstermeye başlamıştır? Güneydoğu’da daha önce yaşanan gelişmeleri satır aralarında bile vermeye tenezzül etmeyen medya bu süreçte bu kararlılığı niçin sür manşetlerde vermektedir?
Öte yandan dünyanın en önemli ordularından sayılan ve bölgenin en güçlü ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri, bir avuç çapulcu denilen teröre karşı, niçin büyük bir harbe girecekmiş gibi hazırlanmakta ve bölgeye tanklarla, toplarla, sevkıyat üzere sevkıyat ne için yapılmaktadır?
ABD’nin İran için askeri operasyon seçeneğini hâlâ geçerli gördüğü bir süreçte İran’ın sınır bölgesi olan Güneydoğu’ya Türk Silahlı Kuvvetlerinin bunca donanımlı gitmesi gerçekten yalnızca terör örgütünün derme çatma kamplarını tanklarla ezmek için midir?
***
Yine bu süreçte İran’ın öte tarafında bulunan Pakistan’da ortaya çıkan kargaşa tesadüf müdür? Belirli dönemlerde ihtilallerin, siyasi sürgünlerin, suikastların yaşandığı Pakistan bu günlerde tekrardan niçin karışıvermiştir?
Bu karmaşayı Müşerref'in iktidar tutkusu, siyasi kriz, halkın tepkisi ve demokrasi mücadelesi diyerek geçiştirmek mümkün müdür?
Yoksa bütün bunların ötesinde bölgede nükleer silahlara sahip bu ülkenin de kontrol altında tutulması gereği mi yatmaktadır? ABD önümüzdeki yıl Pakistan'daki askeri gücünü artırmaya niçin karar vermiştir?
Öyle ki ABD bu bağlamda askeri üsler kurmakla kalmayacak, bizzat askeri operasyonlar yapacaktır. Hem nükleer silahları koruyacak hem de ABD karşıtı güçlerle çatışacaktır. Yani ABD Afganistan operasyonunun bir başka şeklini Pakistan'da başlatacaktır. Tabi ki bu operasyon belki de bir iç savaşa yol açabilecek, belki de parçalanma senaryosu bile gerçekleşecektir.
***
Beri taraftan Putin niçin ısrarla tekrar liderliğini halka onaylatma ve adeta Rusya’da “Çar”laşmak istemektedir? Rus lidere coğrafyada yaşayan diğer etnik azınlıklar dahi niçin destek vermektedir? Rusya’nın bölgede yeniden önce eksen ülke, sonra lider ülke konumuna yükselmesinin nihai hedefi eski coğrafyalarında kontrolü en azından başka süper güçlere bırakmamak arzusu değil midir?
***
Diğer taraftan AB’nin kurucu ülkeleri Almanya, Fransa ve İngiltere’nin Orta Asya’da rol kapma yarışları manidar değil midir?
Sonuç olarak dünyayı yönetenler ve yönetmek isteyenlerin ister ekonomik, ister siyasal, ister zoraki yaptırım içeren mücadelelerinin nihai amacı Orta Asya’daki enerji ve yeraltı kaynaklarından en hafif deyimiyle menfaat elde etmektir.
Merak edilmesi gereken şudur:
Türkiye bu büyük mücadelenin neresindedir?
Kendisine biçtiği herhangi bir rol var mıdır? Başına sarılan terör belası bu büyük mücadeleyi ıskalamasına ne kadar etki edecektir?
Daha kritik olanı, kendisi tam da bu süreçte terörle mücadeleye odaklanırken veya odaklandırılırken, kendisine bu konuda müttefiklik yapan güçlerin atlama taşı durumuna düşme riskini nasıl değerlendirmektedir?
Yoksa kendisini, yakın ve uzak hedefleri olmayan, yaşanan gelişmeleri de çevresinde anafor oluşturan büyük tonajlı gemilerin dalgalarıyla alabora olma tehlikesi geçiren bir filika gibi mi görmektedir?
Öyle görmüyorsa çevrede bunca büyük mücadeleler verilirken içeride niçin hâlâ kayıkçı kavgaları yaşanmaktadır?
Gelecek Asya’da iken, niçin yönetenler kendilerine hâlâ yeni bir yön vermemektedir?
“Batı” diye diye, batasıca Batı’ya kilitlenip kalmanın ne gibi bir mecburiyeti vardır?
|