-

 

Kurthan Reyizoğlu  

Sonbaharda zam yağmuru


Türkiye’de yağmur yağmamasının faturası vatandaşa kesildi. İstanbul’da su fiyatlarına yüzde 134 oranında zam yapıldı, belediye otobüsü bilet fiyatlarına da yüzde 50 gizli zam yapıldı. Ekmek ve simit de zamdan nasibini aldı. Seçim sonrasında sebzeden meyve ve kuru gıdaya kadar her şey zamlandı. Yetmemiş gibi Türk düşmanı Barzani ve uşaklarına verilen elektriğin faturası da vatandaşa kesilmeye çalışılıyor

AKP iktidarında zammın adı da değişti. İktidar veya belediyeler değişik ayak oyunlarıyla sürekli zam yapıyor. Zam yapmalarına rağmen “İndirim yaptık” diye bir de üstüne övgü bekliyorlar. Bunun en güzel örneğini İstanbul Büyükşehir Belediyesi veriyor…
İstanbul’da toplu ulaşıma, bir başka deyişle belediye otobüslerinde kullanılan akbil fiyatlarına 22 Ekim’de yüzde 50 zam yapıldı. Zam haberi için hiçbir duyuru yapılmadı. Hatta İETT şoförlerinden bile gizlendi. Şoförler zamdan sabah işe başladıklarında haberdar oldu.
Belediyenin “Akbille aktarma süresi 90 dakikadan 120 dakikaya çıkarıldı, aktarma sayısı da 6 oldu” diyerek kendini savunduğu uygulama aslında yüzde 50 zam demekti. 22 Ekim öncesi akbili olan bir vatandaş otobüse biniyor ve 1.25 YTL ücret veriyordu. Aynı akbille ikinci bir otobüse ise ücretsiz biniyordu. Yani 1.25 YTL ile iki toplu taşıma aracına binebiliyordu. Yeni uygulamada ise yine ilk araca 1.25 YTL’ye biniliyor, ikinci araca ise 62 kuruşa biniliyor. Eğer 2 saat içinde başka araca binilecekse yine 62 kuruş daha ödeniyor.
İşin özeti, eskiden bir biletle gidebildiği yere vatandaş şimdi 1 buçuk biletle gidebiliyor. Yeni sisteme geçilmeden vatandaş 2 biletle 4 araca binebiliyordu, şimdi 2 biletle 3 araca binebiliyor. 4 araca binebilmesi için 2.5 bilet kadar akbil düşüyor.

Bilet fiyatlarına otomatik zam!

Diyeceksiniz ki, bilet fiyatlarına zam yapılmadı, aktarmayı da herkes kullanmıyor… Doğrudur, bilet fiyatlarına direk zam yapılmadı. Ama İstanbul’da yaşayıp da iki vasıtaya binmeden işine gidebilen kimse kaldı mı? Özellikle metro olan bölgelerde aktarma yapmadan işe gitmenin imkanı yok. Eskiden Sarıyer ve çevre mahallelerinde oturanlar tek biletle Eminönü, Taksim, Şişli ve Mecidiyeköy’e gidebiliyorlardı. Şimdi aynı yere gitmek için en az iki araca binmek gerekiyor.
Zam bununla da bitmedi. Bundan sonra İstanbul’da ulaşım fiyatları enflasyona endekslendi. Enflasyon arttıkça ulaşım fiyatları da artacak… Böylece belediye de zam yapma zahmetinden kurtulacak!
İşin en garip tarafı da, en küçük bir etkinliği bile reklamlarla, basın yayın organlarıyla halka duyuran İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu konuda hiçbir açıklama yapmadı. Vatandaşlar otobüse bindiklerinde durumu fark etti. Bu da AKP’li belediyenin halka seçim hediyesi olsa gerek…

Su zammı çıldırttı

İstanbullular asıl zam sürprizini ise su fiyatlarında yaşadı… İstanbul’da Kasım ayından geçerli olmak üzere su fiyatlarına yüzde 134 oranında zam yapıldı. Şaka değil, yüzde 134… İktidarın hesabıyla enflasyonun yüzde 10’un altına düştüğü bir dönemde suya 13 yıllık enflasyondan fazla zam yapıldı…
Yeni tarifeye göre İstanbul’da 10 metreküpten az su kullanan konutlar için suyun metreküp fiyatı 1.71 YTL’den KDV hariç 2 YTL’ye çıkarıldı… 20 metreküpten az kullananlar için KDV hariç 3 YTL, 20 metreküpten fazla kullananlar için yine KDV hariç 4 YTL oldu. Belediye su parasının dışında ayrıca çevre temizlik vergisi ile bakım bedeli olarak da ücret alıyor…
Eleştiriler üzerine Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın savunması ise daha da ilginç… Topbaş’a göre İstanbul’da halkın büyük çoğunluğu 10 metreküpten az su kullandığı için zam faturalarına 3 YTL kadar yansıyacak…
Bugün İstanbul’da halkın büyük çoğunluğunun ayda 10 metreküp, yılda 120 metreküp su kullandığını savunan Topbaş, yaz aylarında hazırlattığı afişlerde 4 kişilik bir ailenin yılda 148 metreküp su tasarrufu yapabileceğini söylüyordu… Topbaş’a sormak lâzım; yılda 120 metreküpten az su kullanan bir aile, nasıl 148 metreküp su tasarrufu yapabilir? Sizin hangi söylediğinize inanacağız…
En önemli soru şu; suda kademeli fiyatlandırma olmaz… Çünkü su kişi sayısına göre az veya çok kullanılır. Nüfusu fazla olan bir aile çok su kullanır. Az olan bir aile de az su kullanıyor. Annesiyle babasıyla yaşayanlar veya çok çocuklu aileler niçin daha fazla su parası ödesin? Bu onlar için haksızlık değil mi? Çok çocuklu olan ve annesi, babasıyla birlikte yaşayan ailelere verilen bir ceza değil mi?
Hem Kadir Topbaş’a hatırlatmak lâzım… Bugün Başbakan olan Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, 1994 belediye seçimlerinde, çok çocuklu ailelerden su parası almayacağını vaat etmişti. Şimdi aynı partiden belediye başkanı olan Kadir Topbaş ise çok çocuklu ailelere daha yüklü bir su faturası çıkarıyor… Kadir Topbaş, kuraklığın faturasını da gariban vatandaşa yüklüyor…

Ekmek ve simit de zamlandı

İstanbul’da ekmek fiyatlarına da zam yapıldı. 200 gramlık ekmeğin fiyatı, 35 kuruş olan yerlerde 40 kuruş, 40 kuruş olan yerlerde 50 kuruş oldu. Fırıncılar, Ankara başta olmak üzere diğer illerde de ekmeğe zam yapmaya hazırlanıyor.
İstanbul’da sadece ekmeğe zam yapılmadı. Halkın temel gıda maddelerinden olan simidin fiyatı da arttı. 50 kuruşa satılan simit kimi yerlerde 60 kuruş, kimi yerlerde de 75 kuruş oldu. Halkın tepkisinden çekinen fırıncılar simidin gramajını da artırdıklarını söylüyor. Ama vatandaşın cebinden her halde daha fazla para çıkıyor.
Zamlar bunlarla bitse yine de iyi…
TEDAŞ Yönetim Kurulu, elektriğe sanayide yüzde 10, konutlarda da yüzde 15 zam kararı aldı. Söz konusu zam kararı Bakanlar Kurulu'na gönderildi. Bakanlar Kurulu'nun zam kararını aynen uygulaması bekleniyor.
Irak’ın kuzeyinde Barzani ve çetesine elektrik Türk milletinin kullandığının yarı fiyatına satılıyor. Türkiye’de buna rağmen elektriğe zam yapılmaya çalışılıyor. İktidar, Barzani ve çetesinin kullandığı elektriğin faturasını da gariban vatandaştan çıkarmaya çalışıyor.
Sadece elektrikle kalınsa yine iyi… Doğalgaz fiyatları da zam için gün sayıyor. Özellikle kış aylarının yaklaşmasıyla doğalgaza yapılacak zam vatandaşın belini iyice bükecek.
Hükümet, Özel Tüketim Vergisini artırmayı plânlıyor. Bu durum başta akaryakıt olmak üzere birçok ürüne de zam yapılması anlamına geliyor. Doların düşmesine rağmen benzin fiyatları da zamdan nasibini alacak ürünlerin başında geliyor.
Verginin artırılmasıyla sigara fiyatlarına da zam gelecek…
Özellikle kuraklık bahane edilerek, başta sebze ve meyve olmak üzere her şeye zam yapıldı. Marketlerde ve pazarlarda kimi ürünlere yapılan zam oranı yüzde 50’leri aştı. Elmadan domatese, sıvı yağdan şeker ve pirince kadar her şey zamlandı. Görünmeyen bu zamlar vatandaşın mutfak giderlerini yüzde 50’ye yakın artırdı.

Belediye değnekçilik yapıyor

İstanbul’da belediyeler değnekçi ve otopark mafyasına sıkı bir mücadele başlatmıştı. Bu mücadeleye vatandaşlar da destek veriyordu. Ancak son gelinen noktada belediyeler adeta değnekçilik yapmaya başladı.
Değnekçi ve otopark mafyasına karşı İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan İspark A.Ş.’nin uygulamaları tartışma konusu oldu.
İspark, boş bulduğu her yeri otopark yaptı. Gelenden geçenden de otopark ücreti alıyor. Normal otoparkların dışında araç park edilebilecek yaya kaldırımları, yol kenarları ve akla gelebilecek her yere İspark bir tabela dikti, iki görevli oturttu ve park eden araçlardan ücret almaya başladı.
İstanbul’un ulaşabildikleri her köşesinde otopark ücreti alıyorlar. Bırakın değnekçileri, otopark mafyasını, halkın daha önce ücretsiz park ettiği yerlerden bile bugün ücret alınıyor. Bu durum üzerine harekete geçen tüketici dernekleri belediyeye dava açtı.
Otoparklardan elde edilen gelirler çok yüksek olunca bu kez otopark kavgası belediyeler arasında yaşanmaya başlandı. İstanbul’da belediye başkanlarının çoğunluğu AKP’li… AKP’li belediye başkanları ile İspark arasında sorun çıkmıyor. Ama AKP’li olmayan belediyeler ile İspark arasında büyük sorunlar yaşanıyor. İspark, AKP’li olmayan belediyelerin bölgelerinde de otopark ücreti toplamaya başladı. Bu da yeni bir tartışma başlattı.
Bu sorunlardan biri de CHP’li belediyenin bulunduğu Avcılar’da yaşanıyor. İddiaya göre, Avcılar Ambarlı sahilinin giriş kısmında İspark, Avcılar Belediyesi’ni devre dışı bıraktı. Yine iddiaya göre İspark bundan böyle sahile inen her araçtan 3 YTL ücret almaya başladı. Avcılar Belediyesi ise daha önce araçlardan 1 YTL ücret alıyordu. Bu durum halkın büyük tepkisine yol açtı.
İstanbul’un 26 ilçesinde faaliyette bulunan İspark’ın 2007 yılında 45 milyon YTL (45 trilyon lira) ciro beklediği iddia ediliyor. Rakamın büyüklüğü belediyeler arasındaki savaşın da büyümesine yol açıyor. Olan yine vatandaşa oluyor. Bugüne kadar değnekçilerden dert yanan vatandaşlar, şimdi de belediyenin şirketi İspark’a ücret ödüyor. Hem de hiçbir yasal dayanağı olmadan…

Kanunsuz vergi tahsilâtı

Son aylarda yapılan uygulamalar halkı çileden çıkarıyor. Özellikle vergi alanındaki uygulamalar kanunsuzluğa kadar varıyor. Bununla ilgili Prof. Dr. Şükrü Kızılot’un çok güzel tespitleri var. Kızılot’un “Kazlar yolunuyor mu yoksa kesiliyor mu” başlıklı yazısı şöyle:
Jean Baptiste Colbert’in, ünlü bir sözü var. "Vergileme sanatı, kazı bağırtmadan ondan, mümkün olduğu kadar fazla tüy almaktır" diyor.
Özellikle son iki haftada, bir bölümü de yasalara aykırı olan uygulamalar, tüy almaktan öte, kazları kesmeye dönüştü.

KAZLAR NASIL KESİLİYOR?

Banka hesaplarına, hukuka aykırı olarak el konulması yoluyla kesiliyor.
Vergi borcu olan mükelleflerin, banka hesaplarına "ihtiyati haciz" konulmasına yönelik bazı uygulamalardan bir kısmı hukuka aykırı. İşte, birkaç örnek;
1- Ödeme Emri Olmadan Haciz:
Vergi borcu olan mükelleflere, öncelikle ödeme emri tebliğ edilmesi gerekiyor (6183 sayılı Kanunu, Md.55). Maliye Bakanlığı’nın 30 Haziran 2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Seri A Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliği ile yaptığı açıklamaya göre; ödeme emri tebliğ edilen borçlunun, 7 gün içerisinde borcunu ödememesi veya mal bildiriminde bulunmaması halinde, haciz yoluna gidilebileceği belirtiliyor.
Bu nedenle, ödeme emri tebliğ edilmeden, banka hesaplarına haciz yoluna gidilmesi, hukuka aykırı.
2- Borcundan Çok Alacağı Olana da Haciz:
Bazı mükelleflerin, örneğin 100 bin YTL borcuna karşılık, Maliye’den 500 bin YTL alacağı var. Bunlar, "mahsup" talebinde bulunarak, "borcumu alacağımdan mahsup edin" diye, dilekçe veriyorlar. Bu bütünüyle yasal olan bir hak.
Vergi dairesi, görevini ihmal edip, bu mahsup işlemini yapmayı geciktiriyor.
Öte taraftan, aynı mükellefin banka hesabına "borcu var" diye el koyuyor.
3- 100 bin YTL’lik Borca Karşılık, 500 Bin YTL’ye Haciz Konuluyor:
Vergi dairelerince, bankalara gönderilen yazılarda;
a) Borç bildirilmiyor. Böyle olunca, o mükellefin bankadaki ya da bankalardaki tüm hesabına, örneğin; 100 bin YTL borcu olanın 500 bin YTL’lik hesabına haciz konuyor.
b) Mükellefin borcu 100 bin YTL. Tüm bankalara yazı gönderiliyor. Birinci bankada, vergi borcunu karşılayacak para olsa dahi, olaydan haberi olmayan, diğer bankalardaki hesaplar da bloke ediliyor.
Oysa, yukarıda belirtilen 1 No.lu Tahsilat Tebliği’nde "alacak tutarından daha fazla değerde haciz yapılmaması gerektiği" net olarak açıklanıyor.
4- Mükellefin Borcu Yok Ama Hesabına El Konulmuş:
Mükellef borcunu ödemiş ama vergi dairesi kendi kayıtlarına işlememiş. Bankalara yazı yazılıp, hesabına el konulmuş. Bu arada, vadeli çekleri "karşılıksız" gözüküyor ve perişan oluyor.

ÇEKLER VE SENETLER

Banka hesaplarına "haksız yere" el konulan mükelleflerin, o tarihte ödenecek çekleri "karşılıksız" çıkabiliyor ya da ödenmeyen senetleri "protesto" olabiliyor.
Çekleri karşılıksız çıkan ya da senetleri protesto olan mükellef, hem iş dünyasında hem de bankalar nezdinde, itibarını ve kredibilitesini kaybediyor.
Bu arada, 1 No.lu Tahsilat Genel Tebliği’nde, hacizle ilgili bildirilerin, sadece borçlunun tebliğ tarihindeki banka hesaplarında mevcut varlıklarını kapsayacağı belirtilmesine rağmen, hesapta o gün para yoksa sonraki günlerde yatan paralara el konulması da eleştiri konusu yapılıyor.


www.ufukotesi.com - 11 / 2007  

reyiz@hotmail.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.