Kültür-Sanat

 

Coşkun Çokyiğit  

İnsan Bazen Hayal Ettiği Müddetçe Ölür!


Sinemada iki tür beni daima rahatsız etmiştir. Bu iki türden hangisine ait bir film seyretmiş olursam olayım, kendimi, taciz edilmiş gibi hissederim. Muhtemelen bu iki türün hangileri olduğunu anlamışsınızdır. Birisi pornografi, diğeri ise Hollywood tipi korku filmleridir...

Amerikan tarzı korku sinemasının yeni yönetmenlerinden Eli Roth ile ilk filmi Cabine Fever (Dehşetin Gözleri) filmiyle tanışmıştık. İnanılmaz derecede iğrenç bir film olarak kalmış aklımda. Bol bol kırmızı boya, kusmuk ve salyanın kullanıldığı bu filmden sonra adamcağızın ruhunda nasıl bir karanlık ve korku kümesi birikmiş olmalı ki, Hostel ile arzı endam etti. Yanılmıyorsam birinci filmini Özen, Hostel’ı ise Warner Bros. (WB.) Dağıtmıştı.
Bir yıl önce WB.’un Beşiktaş’taki daracık ilk gösterim salonunda Hostel’ı izlerken çektiğim işkenceyi, azabı hiç unutamıyorum.

OTEL’İ İZLEDİKTEN SONRA DEMİŞTİM Kİ...
Filmin sonunda adettir, kalmışsa bir kahve içerek ayaküstü sohbet ederiz sinema yazarı arkadaşlarla. O vakit yanımdakilere şöyle dediğimi hatırlıyorum:
“Korku ile porno hemen hemen aynı temel üzerine kuruluyor. Birinde asıl olan bayağı şehvet sahnelerinin çekebilmek ki, bunun için araya bir iki nefes alma sahnesi konuyor. İkincisinde ise bütün hikâye sadece dehşet sahnelerini çekebilmek için uyduruluyor. Birkaç nefes sahnesi, ardından kesilen vücut parçaları, kerpetenle yolunan etler, matkapla delinen gözler gibi en vahşi hayvanların bile vahşetini gölgede bırakacak bir çekim grafiği...”

İKİNCİ FİLMİ SEYRETMEYE KORKARAK GİTTİM!
Önceki gün Otel II (Hostel Part II) filminin ön gösterimine bu duygularla ve korka korka (!) gittim. Yine kan, kusmuk, salya, çığlıklar, yalvarmalar arasında bir tür işkence çekeceğimi düşünerek girdim salona. Hatta belki daha kolay olur diye yanımdaki arkadaşıma, “Sen işkence gören kız, ben de işkenceci olayım!” deyiverdim! Demez olaymışım. Herif filmin en adi, en aşağılık ve vahşi tipi çıkmaz mı? Hem de nasıl! Artık bu arkadaşın dilinden ne zaman ve nasıl kurtulacağız Allah bilir!
Otel II’de pornografik izlek açık ve net bir biçimde terk ediliyor ve cinsellik ile korku arasında ciddi bir ilişki kuruluyor.

EROTİZM VE VAHŞET İLİŞKİSİ
Yani Otel II, yönetmen Roth’un ilk göz ağrısı Dehşetin Gözleri ve serinin ilk filmi Hostel ile mukayese edilemeyecek kadar içi doldurulmuş bir film... Zira, Slovakya’da komünistlerden kalma müflis bir fabrikanın karanlık dehlizlerinde doyumsuz Kapitalist sapıklar tarafından kıtır kıtır doğranacak kızlarımız, Beth (Lauren German), Lorna (Heather Matarazzo), Whitney (Bijou Phillips) Roma’da, bir zamanlar İtalyan filmlerinin bir numaralı seks yıldızı olan Edwige Fenech rehberliğinde (!), çıplak bir erek modeli seyrederken yaşayacakları aşk ve saadet dolu dakikaların hayalini kuruyorlar ve seyirciye merhaba deyişleri çok yumuşak oluyor. Hatta biraz sonra perdede erotik bir film akacakmış duygusuna bile kapılıyorsunuz...
Dişi kahramanlarımızın hayalleri kâbusa dönüyor ve ikisi feci biçimde işkence ile öldürülüyor... (Bilhassa aptal ve romantik kızı canlandıran Lorna’nın antik çağlarda insan ruhu, kanı, ve korkusu ile beslenen zalim tanrıçaları andırır geçkince bir kadın tarafından Azrail tırpanı (orak mıydı?) ile öldürülüşü cinselliğin ve ölümsüzlük şehvetinin bir başka yönünü ortaya koyuyor.)

MAZLUMLUKTAN ZALİMLİĞE NASIL TERFİ EDİLİR?
Kahramanlarımızın içinde hayatını kaybetmeyen tek kişi olan Beth ise mazlumluktan zalimliğe terfi ederken uğruna yola çıktığı şeyi kökünden kesiyor ve vahşi bir köpeğin önüne atarak yaşama hakkını elde ediyor!.. Beth’in dişi kahraman olarak rolü burada bitmiyor... Muhtemelen eski bir komünist olan kötü adam Rus Sahsa’nın (Milan Knazko), komünist dönemden kalan bir fabrikayı kapitalizmin serbest piyasa kurallarına göre yerinden işler hale getirmesi ise ironi dolu bir yaklaşım olarak öne çıkıyor. Milyonlarca dolar harcayarak genç kız ve oğlanları açık artırma ile öldürmek için satın alan kapitalistlerin bir başka kapitalist (mirasyedi Beth) tarafından durdurulabilmesi de insana bir kadar ironik geliyor...


6. Filmekimi Sonbahar Film Haftası, 19 Ekim’de Başlıyor

İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından, Nokia Nseries destekleyiciliğinde düzenlenen Filmekimi, altıncı yaşında yine Beyoğlu’nda. İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen ve sinemaseverlerin merakla beklediği Filmekimi bu yıl da dünyanın belli başlı festivallerinde gösterilen, çok ses getiren ödüllü yapıtlara ve büyük ustaların son filmlerine yer veriyor. 19 – 25 Ekim tarihleri arasında Beyoğlu Emek Sineması’nda 7 gün boyunca, 21 filmin gösterileceği Filmekimi boyunca her gece 21.30 seansında bir filmin ön gösterimi yapılacak.


Devlet Tiyatroları Sezonu İlk Tur Oyunları Belirlendi

Devlet Tiyatroları, 2007–2008 tiyatro sezonunda zengin ve renkli bir repertuarla izleyicileriyle buluşmaya hazırlanıyor.
Yeni sezonda, dünya tiyatrosundan önemli eserlerin yanı sıra; Geleneksel Türk tiyatrosu örnekleri, klasikleşmiş yerli oyunlar, Türk yazınının önemli roman uyarlamaları, dünya ilk gösterimi yapılacak yerli oyunlar sahnelerde bir bir yerini alacak. Yeni yazarların yepyeni oyunlarını izleyiciyle buluşturmak için perdeler 1 Ekim’de açılıyor.

Kars Öyküleri Kısa Film Senaryo Yarışması Sonuçları Açıklandı

Ankara Sinema Derneği tarafından T.C Kültür Bakanlığı, Kars Belediyesi ve Statoil'in katkılarıyla 2–25 Kasım 2007 tarihleri arasında gerçekleştirilecek 13. Avrupa Filmleri Festivali - Gezici Festival, 9–16 Kasım tarihleri arasında Kars'a konuk oluyor. Festivalin bu yıl ilk kez, kısa film yönetmenlerine, profesyonel oyuncular ve profesyonel bir teknik ekiple film çekme imkânı verme amacıyla düzenlemiş olduğu Kars Öyküleri Kısa Film Senaryo Yarışması’nın sonuçları açıklandı. Ön şartı film hikâyelerinin mekân olarak Kars’ta geçmesi olan yarışmanın Seçici Kurulu değerlendirmeleri sonucunda Emre Akay’ın Küçük Bir Hakikat, Ülkü Oktay’ın Zilo, Özcan Alper’in Moto Guzzi, Zehra Derya Koç’un An Be An ve Ahu Öztürk’ün Açık Yara senaryoları seçildi.


Altın Portakal Ödülü Adaylarını Bekliyor

Real’in ana destekleyiciliğinde, TÜRSAK ve AKSAV’ın birlikte düzenlediği 44. Antalya Altın Portakal Film Festivali, Türk sinemasının nitelikli yapımlarını, festivalin yarışma bölümüne bekliyor
Türkiye’nin en büyük ve prestijli sinema organizasyonu sayılan Antalya Altın Portakal Film Festivali, birincilik ödülü için verilecek olan 300 bin YTL’lik ödül dâhil, bu yıl yaklaşık 700 bin YTL’lik rekor ödül ile Türk sinemasını desteklemeye devam ediyor. 19 – 28 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek Altın Portakal Film Festivali’nin Uzun Metraj Ulusal Film Yarışması bölümüne 1 Ekim 2006 tarihinden sonra tamamlanmış eserler başvurabilecek.
Yarışmalara katılan eserlerde, daha önce ulusal ya da uluslararası herhangi bir yarışmaya katılmama şartı aranmazken, bu yarışmalardan “En İyi Film” harici ödül almış olmak da Altın Portakal’a başvuruya engel değil.
Yarışmanın şartname ve başvuru formları Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin internet sitesinde (www.altinportakal.org) yayınlanırken, başvuru formlarının en geç 14 Eylül 2007 tarihine kadar TÜRSAK Vakfı’na ulaştırılması gerekiyor.


www.ufukotesi.com - 09 / 2007  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.