gezi

 

Nazan Sezgin  

Ruslar Akdeniz’de-2 Cezayirli Hasan Bey Aleksi Orlof’a karşı


Çeşme kalesi görülmeye değer bir müze, kapalı bölümlerindeki tarihimizle ilgili ayrıntılardan bahsetmeden geçmeyelim. Galerilerden birinde Derya Beyleri adı altında Çaka Bey ve Aydınoğlu Gazi Umur Bey’in büstleri ve altında açıklamaları var. Çaka Bey, malumunuz Bizans sarayında üç yıl esir kalan Selçuklu kumandanı.1096’da Çeşme’de öldüğü, 1090’da birleşik Haçlı –Bizans donanmasına karşı Koyun adaları deniz savaşını kazandığı, bu tarihin Türk Deniz Kuvvetleri’nin kuruluş tarihi olarak kabul edildiği yazılı.

Bir önceki yazımızı Çeşme baskınında ağzında kılıcıyla denize atlayan yaralı bir kahramanla bitirmiştik. Tahmin ettiğiniz gibi bu yiğit denizci Cezayirli Hasan Bey’dir. Gelibolu’da doğduğu rivayet edilen Hasan Bey, Tekirdağlı bir tüccarın yanında çalışırken fırtınalı bir havada kendini bir korsan gemisinde bulur. Tek başına gemiyi ele geçirip, kalan mürettebatı ambara kilitler. Gemiyle birlikte Cezayirlilere katılır. “Karayip Korsanları” senaristinin palavraları bu vakanın yanında bizce hiçtir. Hasan Bey Cezayir’de çok sevilir ve yükselerek Telmisan beyi olur. Çeşme baskınından yaralı kurtulunca İstanbul’a gelir. Rus donanmasının Çanakkale boğazını geçerek İstanbul’u topa tutması ihtimali üzerine Baron de Todd’la birlikte tabyaları güçlendirmek üzere Çanakkale’ye gider. O sırada Orlof’un filosu Limni adasını kuşatmıştır. Bunu duyan Hasan Bey Baron De Todd’un itirazlarına rağmen adamlarıyla Limni’yi basar. Orlof da zaten İngiliz amiralle ihtilafa düşmüştür. De Todd hatıralarında korkan Rusların rezilane kaçarak gemilerine sığındığını, halbuki Cezayirli ve adamlarının tabancadan başka ateşli silahları olmadığını yazmış. Yunanlılar 2004 yılında o rezilane kaçan Orlof’un Limni’de dalkavukluk olsun diye heykelini dikmiş ve açılışa Rus donanmasını davet etmiş. Fakat siyasetçi Ruslar Türkleri kırmamak için önce İzmir limanını ziyaret edip sonra Limni’ye yollanmış. Basından değil, Oğuz Aydemir’in kitabından öğreniyoruz. Ayarlı basın haberdar olsa da yazmazdı zaten. Cezayirli 1774’te Kaptanı Derya olur. Sonrasını okuyucularımız biliyor, ABD ile 1795’te Cezayir Beylerbeyi iken Türkçe bir antlaşma imzalattırır ve onlardan da haracı bir güzel alır. Cezayirli Gazi Hasan Paşa Afrika’da avlanırken vurduğu aslanın yavrusunu almış ve büyütmüş. Yanından hiç ayırmazmış, onun için Avrupalı ressamların tablolarında aslanıyla resmedilmiş. Sultan birinci Abdülhamid’e Rus seferinde 12000 kese akçe vermiş. Cezayirli Gazi Hasan Paşa hayır için yaptırdığı çeşmelerle de anılmış. Öldüğünde Şumnu’da yaptırdığı Bektaşi tekkesine gömülmüş. Bu bize Balkanlarda neler bıraktığımızı bir kere daha hatırlatmalı. Bugün Çeşme kalesinin önünde aslanıyla birlikte duruyor. Bu heykel 1970’lerde Yaşar Holding ve Deniz Kuvvetleri tarafından yaptırılmış. Deniz Kuvvetleri kahramanlarına sahip çıkıyor, Emir Çaka Abide’sinin purojesi Ufuk Ötesi’nde yayınlanmıştı, ayrıca İnciraltı’nda bir deniz müzesi açılacağını da öğrendik. İyi ki varsınız Güney Deniz Saha Komutanlığı ve onun tarihimize sahip çıkan sayın Amirali Alev Gümüşoğlu.

ÇEŞME KALE MÜZESİ VE DERYA BEYLERİ

Çeşme kalesi görülmeye değer bir müze, kapalı bölümlerindeki tarihimizle ilgili ayrıntılardan bahsetmeden geçmeyelim. Galerilerden birinde Derya Beyleri adı altında Çaka Bey ve Aydınoğlu Gazi Umur Bey’in büstleri ve altında açıklamaları var. Çaka Bey, malumunuz Bizans sarayında üç yıl esir kalan Selçuklu kumandanı.1096’da Çeşme’de öldüğü, 1090’da birleşik Haçlı –Bizans donanmasına karşı Koyun adaları deniz savaşını kazandığı, bu tarihin Türk Deniz Kuvvetleri’nin kuruluş tarihi olarak kabul edildiği yazılı. Ölümüyle donanması dağılmış ve haçlılar Anadolu’ya rahatlıkla geçmişler. Orada yazılı olmayan emirin maalesef damadı Kılıçarslan tarafından Bizans entrikasıyla öldürüldüğü. Diğer Derya Bey’i Aydınoğlu Gazi Umur Bey’in, Eflak’a akınlar yaptığı, komşu uç beylikleriyle Ege Denizi’ne hakim olduğu, gemilerini kızaklarla Korint kanalı boyunca kaydırarak Lepanto (İnebahtı) körfezine aktardığı büstün kaidesinde anlatılmış.1348’de İzmir’i Ceneviz-Venedik-Haçlı ve Bizans ittifakından geri almak için kuşattığında şehit düştüğü yazılı. Bu geri alınamayan İzmir işte o sevimsiz “gavur İzmir” lafının kaynağıdır, limanda bulunan bu kale günümüzde yoktur. “Gavur İzmir”i almak da Timur’a nasip olmuştur. Timur’un da Müslümana o kadarcık faidesi olsun artık canım. Konu açılmışken yazmadan geçmeyelim: yüzyıllar sonra Çaka Bey’in, Umur Bey’in, Timur’un emaneti İzmir’de Yunan işgalinin son demlerinde, 1922 Temmuz’unda bir “İyonya Bildirisi” imzalanmıştır. Hani İyonya Cumhuriyet’i kabilinden. Türklerden imza koyan yetkililer, Belediye Başkanı İtilafçı Osmanzade Hacı Hasan Paşa, Karşıyaka Belediye Baş. Ahmet Şükrü Bey ve İzmir naibi kadı mahkemesi başkanı Suphi Bey’miş. (Purof. Dr. Engin Berber, Karşıyaka Belediyesi Tarihi) Zavallılar! Bir kaç hafta sonra Büyük Taarruz’un başlayacağını ne bilsinler. Müzede Kırım Hanı Kaplan Giray’ın mezar taşı sergilenmiş. Çeşme’de ölen bu han acaba Rusların sürdüğü son Kırım Hanı mı? Açıklama yok. Çevreden toplanmış 700’e yakın Osmanlı mezar taşı da numaralanmış ve ters çevrilmiş şekilde bahçede duruyor. Müze müdürünü bu şahideleri topladığı için kutlarız. Tarihimizin mezar taşları kimi müze müdürlerinin umurunda bile değil de.
Kalede önemli bir galeri Çeşme Deniz Savaşı’na ait. Daha önce yazdığımız üzere Oğuz Aydemir’in yurt dışındaki bir müzayededen satın aldığı Aleksi Orlof’a ait savaş günlükleri, ödül olarak aldığı mücevherlerle süslü nişanlar burada sergileniyor ve müzeye bağışlanmış. Çariçe Katerina İngiliz amirale hizmetinin maddi karşılığını vermemiş, vaad ettiği halde ve “Çeşme Zaferi”ni Aleksi Orlof’a mal etmiş. Bu Amiral Elphistone için hüsran olmuş. Galeri de savaşla ilgili yabancı ressamların tabloları, o dönemde Avrupa basınında çıkan gazete yazıları ve karikatürler var. İngiliz ve Fıransız basınında Çariçenin emperyal hırsı ve sevgililerinin sayısı alay konusu olmuş.
Çeşme baskınıyla Osmanlıda ıslahat çalışmaları hızlanmış, Mühendishaneyi Bahriyi Hümayun ve diğer benzeri okullar açılmış. Denizlerin elden gideceğini anlamış olmalılar. Oğuz Aydemir’in kitabından aldığımız çok anlamlı bir paragrafı okuyucularımızla paylaşalım: “İnsanlar şeraiti muhite uymazlarsa yaşayamazlar, Osmanlı Türkleri de ya denizci olmaya, ya eski vatanlarının kızgın çöllerinde çobanlık etmeye mahkumdur.” Bu ifade deniz harb tarihi muallimi Ali Haydar Alpagut’a aitmiş. Düşündürücü değil mi? Sayın okuyucularımız 1 Temmuz Kabotaj Bayramında basında Purof. Mümtaz Soysal’dan başkasının konunun önemini anlatan bir yazısına rastladılar mı acaba?
Gelelim Çeşme’ye, bu civarda neden nüfus az diye düşünürdüm, elime “Demografik Oyun: Sürgün” diye bir kitap geçti. Yazarı Dr. Serdar Sarısır diyor ki: 1908 yılı itibarıyla Çeşme’de 20-30 yaşları arasında bir tek Türk erkeği kalmıştı, o da bir cüce idi. Nereye gitmiş o kadar genç? Yemen’e tabii. Bu yüzden Çeşmeliler Yemen’e Çeşme Mezarlığı demişler. Çeşme artık hızla birleşmiş milletler olma yolunda. Çeşme’de denizin rengi türkuazdır, onun için bize yakışır. Dikkatli olalım.
Not: Denizlerdeki Osmanlı yazımda Osmanlıların Aden’i aldığını yazmıştım. Aden’i almamışız, civarında konaklamışız (İlber Ortaylı, Eski Dünya Seyahatnamesi) . Okuyucularımızdan özür dilerim, kaynağım beni yanıltmıştır.


www.ufukotesi.com - 08 / 2007  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.