Türk yönetim felsefesi iktidar erkini elinde bulundurmanın meşruiyetini iki temel noktaya dayandırır: Bilgi ve Adalet. Bilgi Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesinde “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” şeklinde ortaya çıkmıştır. Adalet için ise “Şahsiyetsiz, asaletsiz, faziletsiz kişileri büyük işlere memur ettiğimiz zaman bilginleri, asilleri, faziletli kişileri kenara sürüp onları muattal etmiş oluruz” demiştir Selçuklu Veziri Nizammülk. |
Günümüzde Güçlerin etkileşimi içinde kendisine yaşam alanı açamayanlar, gelişmeleri uzaktan izlemekten başka bir şey yapamayacaklar ve tasfiye olmaktan kurtulamayacaklardır. Etkileyen, kural koyan bir pozisyon yakalamak için ise “özgün” ve “lider” olmak mecburiyeti vardır. Özgün ve lider olmak için, fiziksel ve zihinsel temeller üzerine oturan değişmezlerin varlığı özümsenmeli ve değişmez ilkeler zemini üzerinde değişime açık olmak gerekmektedir. Sahip olunan ilkeler evrensel ve yerel değerler ile bir bütünsellik gösteriyorsa, sürekli değişimi ve gelişimi yaratacak enerjinin varlığı garanti altına almaktadır. Günümüzün acımasız rekabet ortamında “Değişim” yeterli değildir. “Dönüşüm” sağlamak gereklidir. Bunu sağlamanın tek yolu da kurumsal bir öğrenme sistematiğine sahip olmaktır. Kurumsal bir öğrenme sistematiğine sahip olmak birçok yöneticinin çekindiği ve korktuğu bir süreçtir. Yöneticilerin değişim sürecine direnmelerinin temel nedeni, kontrol ettikleri alanda meydana gelebilecek daralma önyargısıdır.
Dede Korkut destanlarında bir ilke şeklinde Oğuz Birliğini devam ettirme fikri işlenmiştir. Ekonomik güce sahip olma, hüner ve erdem sahibi olma ve buyruk olmanın gereği gibi unsurlar bugün de geçerliliğini korumaktadır. Alplere verilen öğütler arasında ok atmada, yay atmada hünerli olmak, düşman ile savaşta üstün gelmek, ülkesine sahip çıkmak, zengin ve eli açık olmak ve soylu olmak ve soyunu küçük düşürmemek yer almaktadır. Halka verilen öğütler arasında ise devlete sadık olmak, misafirperver olmak, dedikodu yapmamak, gönlü zengin olmak, dürüst olmak, korkak olmamak, çocuğunu iyi yetiştirmek, üstüne düşen görevi yerine getirmek, eşine sadık olmak ve ana babaya hürmet etmek yer almaktadır. Dede Korkut destanlarında, örgün eğitimin henüz olmadığı dönemlerde Türk gençlerinin boy gelenekleri içinde ve büyükleri taklit yoluyla nasıl şekillendiğinin mükemmel örnekleri verilmektedir. “Kara eşek başına gem vursan katır olmaz, hizmetçiye elbise giydirsen hanım olmaz.” Bu nedenle eğitime ve insanları şekillendirmeye küçük yaşta, aile içinde başlamalıdır. Dede Korkut destanlarının kahramanları, iyilik ve doğruluğu öğütler, güçsüzlerin, çaresizlerin her zaman yanındadır. Türk milletinin birlik ve beraberliğini, milli dayanışmayı, elele tutuşmayı telkin ederler. Birlikte olmak, birlikte üretmek, birlikte gurur duymak, birlikte üzülmek ve birlikte sevinmek anlayışı bugünün çağdaş yönetim anlayışında yer alan takım ruhu felsefesini çağrıştırmaktadır. Dede Korkut destanlarında; kadına büyük itibar edilmekte, toplumda en yüksek mevki kadına verilmektedir. Günümüzde kadını arka planda bırakan organizasyonların içerisinde, onu yeterince üretken ve yaratıcı olmayan konumlarda boğma isteklerine karşın, dede Korkut destanlarında kadının aldığı konum Türk toplumunun bu konuda çağdaş dünyaya öncülük edecek bir birikime sahip olduğunun göstergesidir. Dede Korkut destanlarında iktidar etme erkinin meşruiyeti hüner ve erdem olmak üzere iki ana tema üzerine oturmaktadır. Günümüz acımasız rekabetinden kaçmak yerine onunla hesaplaşacak liderler ve onların önderliğindeki organizasyonlar geleceğimizin olmazsa olmazıdır. Değişim mutlaka gerçekleşir. Toplumsal bünyemiz ve tarihsel derinliklerimiz öylesine zengindir ki, değişimi yakalamak, sürekli iyileştirme, mükemmelleştirme gibi tüm bu çağdaş yaklaşımlar ve kavramlar bünyemizde zaten mevcuttur.
|