Bütün partilerin Yüksek Seçim Kurulu’na listelerinin teslim edildiği saatlerde Tunceli’den acı haber geldi, yedi evladımızı daha şehit verdik. Dağ gibi evlatlarımızın acı haberine siyasilerden hiç aldıran olmadı. Onlar için önemli olan sıralamalardaki yerleri, ittifak yapıp yapmamaları idi. Yerlerini beğenmeyenler partilerinden istifa ediyorlardı. Hiç kimsenin umurunda değildi Tunceli’de 7 evladımızın şahadeti... İktidar partisi de muhalefet partileri de kendi telaşlarına düşmüşlerdi. Ülkeyi yönetenler ise partilerinin vitrinini süslüme telaşı içindeydiler. “Daha yapacağımız çok iş var”diyen başbakanın ilk yapacağı işlerden birinin T.C Ziraat Bankası’nın satışı olduğu da ortaya çıktı.
Bunu Maliye Bakanı Unakıtan açıkladı... T.C. Ziraat Bankası’nın satışı diğer bankaların satışından çok farklıdır. Türkiye’de, başında Türkiye Cumhuriyeti yazılı tek bankamızdır. Cumhuriyetimizin temellerinden biridir Ziraat Bankası... Çiftçinin, köylünün ve dahası her Türkün gururla girdiği, sahiplendiği bir bankaydı. Ziraat Bankası Cumhuriyet demekti... Çünkü Ziraat Bankası şubeleri önünde hâlâ gururla şanlı bayrağımız dalgalanmaktadır. Ziraat Bankası’nı satmak demek Cumhuriyetin ruhunu satmaktır. Ziraat Bankası’nı satmak bu ülkenin temellerini satışa çıkarmak demektir. Ziraat Bankası’nı satmak bu ülkenin bayrağını satışa çıkarmak demektir. En çok kâr eden kuruluşlarımızdan bir tanesi olan Ziraat Bankası, Cumhuriyeti kuran iradeyi temsil etmektedir. Onun içindir ki, Cumhuriyeti satışa çıkarmak demektir, bu bankayı satmak.
Tunceli’de sekiz askerimizin bedenlerine bomba atılıp kurşun sıkılırken, Ankara’nın göbeğinden de Cumhuriyetimizin temellerine bomba konulup, kurşun sıkılmaktadır.
Ziraat Bankası’nı hangi yabancı kuruluş alır bilinmez ama ilk yapacağı şubelerinin önündeki şanlı bayrağımızı kaldırmak olacaktır. Merak etmeyin o bayrak direklerini kaldırmazlar. Çünkü oraya asacakları bayrak da hazırdır. Ay yıldızlı al bayrağımızın yerine 12 havariyi temsil eden çok yıldızlı Avrupa Birliği bayrağını asacaklardır. Bizleri almayacaklarını bile bile sırf ayyıldızlı bayrağımızı kaldırmak için bu bayrağı asacaklardır.
Önce sokaklarımızdan Türkçe isimleri sildiler. Sonra tek tek millî kuruluşlarımızı sattılar. Şimdi de önünde şanla şerefle şanlı bayrağımızın dalgalandığı, cumhuriyetimizin ruhunu taşıyan kuruluşlarımızı ve birikimlerimizi satıyorlar. Evet Tunceli’de evlatlarımızın mübarek bedenlerine saplanan kurşunlar, bütün Türkiye’de ekonomimizin bedenine saplanıyor.
Ama siyasetçilerimizin çoğunun umurunda olan ne Tunceli’deki şehitlerimiz, ne de ekonomimize saplanan kurşunlar... Onlar liste peşinde... Sıra peşinde, koltuk peşinde... Hatta hatta parti değiştirme peşinde... Bu partide olmadı başka partiye koşalım... İntikam alalım. Bizi koymayanlara gününü gösterelim peşinde...
Siyaseti bu kadar küçültmeye, alçaltmaya kimin hakkı var? Siyaset bu ülkeyi daha iyi yönetmek, milletimize hizmet etmek için yapılmalıdır. Koltuk sevdası için değil... Şahsî menfaatlerimiz için değil. Ülkemiz için, milletimiz için, geleceğimiz için kafa yoralım. Şehitlerimizin bedenlerine kurşunlar sıkılırken listede yer değiştirme telaşıyla siyaset yapanları bu ülkenin insanları nasıl seçecek.
Bu seçim gelin elinizi vicdanınıza koyun. Türk çocukları kara toprağa bir gül bahçesine girercesine giriyor. Ama memleketi yönetenler oy peşinde, liste peşinde, siyaset peşinde...
Haydi, devleti kuran iradenin ruhunu satanlara gereken dersi verelim. Eğer geleceğimizin satılmasını istemiyorsak, eğer inancımızın satılmasını istemiyorsak, eğer bütün millî değerlerimizin satılmasını istemiyorsak sandık başına giderek irademizi sandığa yansıtalım.
Ben buradan bir şey tavsiye etmek istiyorum. Yolunuzu bir Cuma günü Edirnekapı Şehitliği’ne düşürün... Orada evlatlarının mezar taşlarını okşayan, yıkayan, yabani otları temizleyen nur yüzlü anaları görün... Her hafta yeni eklenen şehit mezarlarının başında eşini, arkadaşını, biricik yavrusunu, nişanlısını kaybetmiş insanların gözyaşlarına ortak olun...
Sonrada ceylan derisi koltuklarda oturup, ülkemizin değerlerini satmak için yarışanların haline bakın... Bakın, bakın ki, bir daha düşünün, karar verin... Ayyıldızlı al bayrağa sarılı tabutları bile göremeyecek kadar kendinden geçenlere derslerini verin...
|