Göğe Merdiven

 

Aybars Fırat  

OLMAK-YAPMAK


Bir önceki seçim öncesini hatırlayınız. Eşkıya başı dertop edilip Ecevit'e teslim edilmiş ve en yüksek oyu alması sağlanmıştı. Ecevit bir beyanatında “Apo'nun niye teslim edildiğini hala anlayabilmiş değilim” demişti. Bugün Türkiye'yi dört yıldır idare eden bir azınlık var ve bu azınlığa, adeta zayıf bıraktırılan bir dönemin arkasından memleket teslim edilmiş durumda.

Ayının otuz iki türküsü varmış. Otuz ikisi de armut üzerineymiş. Okuyucularımız bilir, mümkün olduğunca günlük konularla değil, asırlık konularla ilgilenmeye çalışıyoruz. Bugün de günlük imiş gibi gözüken, ama asırlık bir hastalığımızdan söz edeceğim: Bu, herkesin bir şeyler olmak istemesi, ama kimsenin bir şey yapmak istememesidir.
Biliyorsunuz seçim kapımızda. Bu satırlar yazılırken adaylar belli değildi. Ama müthiş bir aday fazlalığı, binlerce vekil adayı vardı. Parti genel merkezleri bu kadar çok adayın içinden nasıl eleme yapacak görmüş olacağız. Görebildiğim kadarıyla çoğu adayın Türk Milletinin bekasıyla ilgili ne yapacağı belli değil, ne olacağıyla meşgul.
Bir önceki seçim öncesini hatırlayınız. Eşkıya başı dertop edilip Ecevit'e teslim edilmiş ve en yüksek oyu alması sağlanmıştı. Ecevit bir beyanatında “Apo'nun niye teslim edildiğini hala anlayabilmiş değilim” demişti. Bugün Türkiye'yi dört yıldır idare eden bir azınlık var ve bu azınlığa, adeta zayıf bıraktırılan bir dönemin arkasından memleket teslim edilmiş durumda. AKP iktidarı içerden ve dışardan birçoklarının işine geldi, geliyor. ABD, AB, İngiltere, İsrail, Papalık, Barzani-Talabani, Fener Patrikliği. ABD-İngiliz gücünü arkasına alan İsrail Ortadoğu’da kullanabileceği bir aygıt arıyordu, bu amaçla BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) adı altında 1960’lardan gelen bir projeyi devreye soktu. Buna göre bölgedeki devletler parçalanıp şehir devletlerine dönüştürülecekti. Bu federasyonun oluşması için, adına ister Yeni Osmanlı, ister Halifelik deyin bir sistem gerekiyordu. Bu sisteme balıklama atlayacak bir yapının içinde AKP çıkarıldı ve baş tacı edildi. Kurulduktan üç ay sonra iktidara tek başına çıkan partinin malum yöneticileri de kendilerine ABD, AB ne emir verdiyse yaptı. Bunu yaparken takiye yapıldığını da düşünmeyiniz. Gayet samimi bir şekilde BOP görevleri yerine getirildi. En küçük bir rahatsızlık bile duyulmadı. Ta ki muhtıraya kadar. Nedense sıfırı tüketmiş, ipliği pazara çıkmış AKP'ye imdat ordudan geldi. Tıpkı Kenan Evren'in Özal karşısında Turgut Sunalp'e destek çıkmasında olduğu gibi.
Seçim yaklaşırken yeni birtakım kıpırdanmalar görülüyor. Bu kıpırdanmaların başında bayraklı meydan mitingleri görülüyor. Arkasından DYP-ANAP, CHP-DSP birleşmeleri gündeme geldi.
Kıpırdanmaların ilkinin CHP-DSP birleşmesini hızlandırdığı söylenebilir. Bu mitinglerde Türk Bayrağının öne çıkması kadar Türk Milliyetçilerini sevindirecek bir husus olamaz. Ancak durup biraz daha yakından bakmakta fayda var: Burada mesaj veren kişilerin verdikleri mesajlar Türkiye'nin asıl meseleleriyle ilgili değildir. Telafer'de Türkmenler yok edilmiştir, halen de edilmektedir, kınamak için yapılan gösterilerde kimse yoktu. Başımıza çuval geçirilirken kimse yoktu. Türkiye karış karış satılırken bunlar ortada yoktu. Üstelik bazıları yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi konularda çalışma yapmakla meşguldü. Peki ne oldu da bunlar ortaya çıktı. İşsizlikle, Madenlerle, Devredilen Türk Sermayesiyle ilgili tek bir kıpırdanışı olmayan bu insanlar neden birdenbire laikliği öne çıkaran bu mitinglerde başrole soyundular? Kanaatim odur ki Kürt-Türk, Alevi-Sünni bölücülükleri bir sonuç vermediği için, bunun yerine Laik-Antilaik bölücülüğü yapay bir şekilde gündeme taşınmaktadır. Bunu yapanlar da Türk Bayrağının arkasına sığınmaktadır. Tıpkı 12 Eylül öncesi olaylarında polis geldiğinde İstiklâl Marşı okunmaya başlanıvermesi gibi. Polis zınk diye yerine çakılıyor, anarşist bildiğini yapmaya devam ediyordu. Türk Bayrağına kimse itiraz edemeyeceği için mükemmel bir düzenek kurulmaktadır. Eğer bir Laik-Antilaik çatışması olursa, bu bizi her şekilde parçalamaya çalışanların işine gelecek, yok bu çatışma olmadan vaziyet idare edilebilirse zaten istedikleri gibi kullandıkları AKP yeniden tek başına iktidara getirilecek. CİA bir zamanlar hem Tayyip Erdoğan, hem de Çevik Bir için araştırma yapmamış mıydı?
Bütün kesimlerin kafası karışmış durumdadır: Milli görüşle hiç ilgisi kalmayan AKP'ye yeniden oyların akmasını temin için bundan daha güzel bir kılıf bulunmazdı: Muhtıra mağduru AKP, şirret solun içi boş çığırtkanlıkları ve ver elini iktidar. Gelsin federasyon, hilafet, olsun başkent Diyarbakır vesselam... İsrail elini avuşturadursun..
Türkiye'nin en büyük meselesi, Kerkük'tür, Kıbrıs'tır, Batı Trakya'dır, Ermeni Meselesi'dir, işsizliktir, madenlerdir, istihdamdır… deseniz bu sefer ortada Türk Bayrağı var. Biz nerede bayrak gördük de peşinden gitmedik?
Türk Milletini sevenler, sözlerime kulak veriniz: Bu seçimde Türk Milletini canından çok sevenler bir araya gelmelidir. Parti olarak bir araya gelinemiyorsa bu affedilmez bir durumdur. Altımızdan vatan kaymaktadır. Bu dönemde tek vücut olmamız gerekir. Bütün aday adayları seçimde kol kola çalışmalıdır. (Küçük işler yapmasını bilmeyenler, büyük işler başaramaz! /İsmail Gaspıralı) Basın görmezden geliyormuş ne gam, ev ev dolaşılmalı, durumun vahameti anlatılmalıdır. Bu fetret döneminden Türkiye'yi ancak onu canından çok sevenler kurtaracaktır. Kendisi için bir şey istemeyen, bir şey olmak için değil, bir şey yapmak için çalışanlar başaracaktır. Türkiye'nin nimetlerini nasıl cebime atarım diye düşünenler daima bu ülkeyi sömürmek isteyenlerin maşası olmuştur. Herkese (ABD ve AB'ye) takiye yaptığı görüntüsünü veren AKP de memleketi parsel parsel satılığa çıkarmış, bundan nemalanmaya çalışmıştır. Erdoğan’ı meclise taşıyan Mooncu, Baykal onunla aynı amaca hizmet etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti işgal altındadır. Bu işgal, sadece antilaik işgal gibi gösterilerek durum hafifleştiriliyor. (İşin içindekiler yeni yeni uyanışa geçtiler) Halbuki bu işgal, sömürgecilerin bütün dediklerini yapanların işgalidir. Bunu örtbas eden ve asla mesele olmayan şeyleri gündemde tutanlar gaflettedir. Savaşta gaflet ise ihanete eşdeğerdir. Vatan toprağı elden giderse giyeceğiniz kıyafetin şeklinin ve renginin ne önemi var? Bu bakımdan ne sağda, ne de solda ümit verici bir söylem bekliyorum. Milletimizin umudu Türk Milliyetçileridir. Onun için de Türk Milliyetçileri üzerlerindeki ölü toprağını atmalıdır. Türk Milletinin bütün fertlerini kucaklayan, kapı kapı bıkmadan yapacaklarını, projelerini anlatan, çalışkan bir kadro Türkiye'nin kurtuluşu olacaktır. Aksini düşünmek bile istemiyorum.


www.ufukotesi.com - 05 / 2007  

aybarsfirat@yahoo.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.