Aykırı Rüzgâr

 

Mustafa Can  

Rusya çıkışlı petrol nereden akacak?


Putin en son bundan yaklaşık bir yıl önce 8 Eylül 2005 tarihinde Yunanistan'a gitmiş ve boru hatlarını görüşmüştü. Başkan Putin, Yunanistan ziyareti öncesinde 6 Eylül 2005 tarihinde Tuapse'de (Krasnadorski Kray) Rusya'nın Devlet Petrol ve Boru Hatları Şirketi Rosneft'in Başkanı Sergey Bogdancikov ile görüşmüştür. Görüşme sonrasında Bogdancikov yaptığı açıklamada, Rosneft'in Burgaz-Dedeağaç Projesi'ne katılma kararı aldığını söylemiştir.

Türk Boğazlarından geçen ham petrol artık emniyet limitlerinin üstüne çıkmıştır. Bunu teknik olarak her yerde herkesle tartışabilirim. Boğazlarda artan tanker trafiği yükü karşısında Rusya çıkışlı petrol taşıyan tankerlerin beklemek zorunda kalması Kazak petrollerinin vanalarını elinde tutmak isteyen Rusya’yı haklı olarak başka arayışlara itmiştir. Rusya Yakıt ve Enerji Bakanlığı'nda yapılan çalışmalarda Boğazları by-pass eden 15’e yakın farklı proje çıkarılmıştı. Ancak bu projelerden akla uygun olanları aşağıda.
1) Burgaz (Bulgaristan) - Dedeağaç (Yunanistan) (Burgaz-Aleksandropolis) Boru Hattı
2) Samsun - Ceyhan Boru Hattı
3) Köstence (Romanya) - Omisajl (Hırvatistan) Boru Hattı
4) Burgaz (Bulgaristan) - Vlore (Arnavutluk) Boru Hattı
5) Kıyıköy - İbrikbaba / Kilyos - Saros Boru Hattı
Ancak bu hatlar içerisinde en şanslı proje 4 Eylül'de atılan imzayla Burgaz - Dedeağaç hattı oldu. Burgaz - Dedeağaç Petrol Boru Hattı Projesi fikri ilk defa 1994 yılında ortaya atıldı. Daha sonra her üç ülke arasında 2003 yılı Ocak ayında da bir mutabakat zaptı imzalandı. Projeye göre Rus petrolü gemilerle Bulgaristan'ın Burgaz limanına getirilecek, oradan inşa edilecek boru hattı yoluyla Yunanistan'ın Ege Denizi'nde bulunan Aleksandropolis limanına pompalanacak. Daha sonra ise gemilerle istenen yere nakledilecek. Böylece Boğazlar by-pass edilmiş olacaktı. Daha sonra çeşitli düzeylerde bu konuda görüşmeler sürdürüldü. Putin en son bundan yaklaşık bir yıl önce 8 Eylül 2005 tarihinde Yunanistan'a gitmiş ve boru hatlarını görüşmüştü. Başkan Putin, Yunanistan ziyareti öncesinde 6 Eylül 2005 tarihinde Tuapse'de (Krasnadorski Kray) Rusya'nın Devlet Petrol ve Boru Hatları Şirketi Rosneft'in Başkanı Sergey Bogdancikov ile görüşmüştür. Görüşme sonrasında Bogdancikov yaptığı açıklamada, Rosneft'in Burgaz-Dedeağaç Projesi'ne katılma kararı aldığını söylemiştir. Bogdancikov ayrıca bir soru üzerine yaptığı açıklamada da, Türk Boğazlarının yıllık 86 milyon tonluk kapasitesinin aşılarak talebin 100 milyon tona ulaştığını ve bu nedenle petrol trafiğinde Rusya açısından dezavantajlı bir durumun oluştuğunu ifade etmiştir. Çünkü sıkışan trafik Rusya çıkışlı petrol taşıyan tankerlerin günlerce hatta haftalarca Karadeniz'de ve Ege’de beklemesine, ağır bekleme ücretleri ödemesine ve dolayısıyla ulaşım giderlerinin artmasına sebep olmaktadır. Ancak 10 güne kadar olan beklemelerde dahi Boğaz geçişi ucuzluğu açısından vazgeçilmezliğini sürdürecektir. Karadeniz aktarmalı taşımalarda nakliye giderlerine en az ton başına 4 usd eklenecektir. Ayrıca aktarmadan dolayı oluşan riskler de gözden çıkarılmamalıdır. Dipnot olarak unutmayalım, yeni boru hatları boğazlardan geçen petrolün miktarını azaltmayacaktır.
300 kilometrelik Burgaz-Dedeağaç (Aleksandrupolis) petrol boru hattının kapasitesinin 15 ile 35 milyon ton/yıl olması planlanmaktadır. Rusya'nın Başbakan Yardımcısı Sergey Nariskin'in açıklamalarından 2008 yılında bu projenin inşasına başlanacağı anlaşılmaktadır. Rusya'nın bu projede iştirak edecek firması Rosneft Başkanı Boğdancık'e göre proje 2010 yılına kadar tamamlanacak ve projenin kontrol paketi (çoğunluk hissesi) Rusya'da olacaktır. Hattın toplam maliyetinin yaklaşık 800 milyon Avro olması beklenmektedir. Putin anlaşmayı imzaladıktan sonra Bulgaristan ve Yunanistan'ı geleneksel müttefikler olarak adlandırmış ve projenin her üç ülkenin de milli çıkarlarına uygun olduğunu açılamıştır. Bu da demektir ki bizim milli çıkarlarımıza aykırıdır.
Türkiye'nin uzun süre boru hatlarına ilişkin olarak net bir politikanın belirlenememesi sebebiyle, öncelikle iç cephede bir belirsizlik yaşanmıştır. Başlangıçta Trans-Trakya boru hattı ileri sürülmüş ve daha sonra bundan vazgeçilerek, "Samsun-Ceyhan" hattına destek verilmiştir. Ancak, uzun sure net bir politikanın belirlenememesi ve belirlenen bu hatlara hükümet çevrelerince gerekli siyasi desteğin verilememesi, Boğazları by-pass edecek boru hatlarında Yunanistan seçeneğini öne çıkarmıştır. Hatta basımızda Enerji Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı çevrelerine dayanılarak yapılan değerlendirmelerde "Samsun-Ceyhan hattının yapılmasının Bakû-Tiflis-Ceyhan'ın önemini azaltacağı" gibi hiçbir temeli olmayan değerlendirmeler dahi yapılmıştır. Samsun-Ceyhan'ı rakip olarak görülme gafletine düşülmüş ve şimdi ise Burgaz-Dedeağaç ile gerçekten ciddi bir rekabet ortamı yaratılmıştır.
Ancak SSCB'nin dağılması sonrası artık bir süper güç statüsünde olmadığını anlayan Rusya'nın belirlediği "Enerji Süper Gücü" politikasında Rusya her geçen gün daha fazla yol almakta, bunun için ciddi bir enerji diplomasisi uygulamaktaydı. Rusya "Enerji Süper Gücü" politikası meyvelerini vermeye başlamış ve süper güç olma yolunda da desteklemiştir. Moskova bu anlamda çok yönlü politikalar uygulamakta, Türkiye'nin de dahil olduğu bölge ülkeleri arasında özellikle rekabet yaratmaktaydı. Boğazları by-pass eden hatlarda bu rekabetin çizgileri daha kalındı.
Rusya pazarlığı kızıştırmak ve boru hatlarında çoğunluk hissesini ele geçirmek için sürekli Türk ve Yunan hatlarını, Kıbrıs sorununu gündemde tuttu. Türkiye ile pazarlıklarda Atak helikopter ihalesi de dahil olmak üzere alabileceklerini masaya yatırdı. Ancak Rusya'nın hem bu ihaleden elenmesi ve hem de istediği hisse oranına erişememesi Türk hatlarının şansını giderek azalttı. Diğer yandan Türkiye ile son zamanlarda Mavi Akım konusunda ilerletilen anlaşmalar Rusya'yı boru hatlarında giderek Türkiye'ye daha fazla bağımlı hale getirmekteydi ve Rusya Ankara'ya daha fazla bağımlı kalmak istemiyordu. Bu sebeplerle beraber Türkiye'nin dış politikadaki tutarsızlığı ve ABD'nin Rusya ile enerji alanı dahil hiçbir konuda işbirliği yapmayın yönündeki tavsiyelerinin de etkisiyle yeterince bu projeye önem vermemesi boğazın taşıyabileceği yükün üstündeki petrol taşımacılığında Türkiye'nin süreli devre dışı bırakılması ile sonuçlanmıştır. Ancak yüksek bir olasılıkla bölgedeki enerji kaynaklarının giderek artması orta vadede Samsun-Ceyhan'a yeniden ihtiyacı doğuracaktır.
Şimdi ne yapmalı sorusunun cevabı açıktır; Yunanistan üzeri petrol taşımasını durduramayan stratejik ortağımız (!) ABD’yi biraz üzecek olan, ancak milli çıkarlarımız için elzem olan Rusya ile daha çok dirsek temasına girmeliyiz. Rusya’yı güvenilir bir enerji koridoru oluşturabileceğimize ikna etmeliyiz. Hazar ve Rusya’da petrol daha çoktur, petrol fiyatlarındaki seviye buralarda kaldığı sürece ve petrol talebinin senelik artış hızını devam ettirmesi ile cazibesini koruyacaktır. Ayrıca Yunanistan’ın enerji koridorluğu konusunda bizim rakibimiz olma şansı çok da fazla değildir. Ege Denizi’nin kaldırabileceği petrol tankeri trafiğinin boğazlarla beraber 150 milyon ton/yıl’ı geçmesi risklidir. 4 sene sonra Ege’de günde 50-60 büyük tankerin seyir yapması çok emniyetli olmayacak, bizim de desteklememiz gereken Avrupalı çevreciler ayağa kalkacaktır. Samsun-Ceyhan Boru Hattı projesi ihtiyacı ortadan asla kalkmayacaktır. Kazan –kazan formülü işte burada işe yarayacaktır.
Sağlıcakla kalın,


www.ufukotesi.com - 03 / 2007  

cerencigil@yahoo.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.