Bizimle aynı topraklarda yaşıyorlar. Aynı havayı teneffüs ediyor, aynı suyu içiyor, aynı iklimi yaşıyorlar. Fakat dış görünüşlerinden iç dünyalarına kadar bizden çok ama çok farklılar. Paylaştığımız ne ortak duygularımız, ne de geleceğe yönelik temennilerimiz var ama aynı topraklar üzerinde birlikte yaşıyoruz…
Peki ama kim bunlar? Bizden niçin bu kadar farklılar? |
Dünyanın başka ülkesinde var mıdır, bilmiyorum. Aynı toprak üzerinde yaşadıkları halde birbirine bu kadar zıt iki kesimin olduğu… Günümüz Türkiye’si birçok zıtlıkları içerisinde barındırıyor ama onların durumları biraz daha farklı. Çünkü suyun başını tutuyorlar. Elleri her yere kadar uzanıyor…
Bizimle aynı topraklarda yaşıyorlar. Aynı havayı teneffüs ediyor, aynı suyu içiyor, aynı iklimi yaşıyorlar. Fakat dış görünüşlerinden iç dünyalarına kadar bizden çok ama çok farklılar. Paylaştığımız ne ortak duygularımız, ne de geleceğe yönelik temennilerimiz var ama aynı topraklar üzerinde birlikte yaşıyoruz…
Peki ama kim bunlar? Bizden niçin bu kadar farklılar?
HERŞEYİMİZ FARKLI
80 milyonluk ülkede sayıları o kadar da fazla değil, 250 bin kadarlar! Ama neredeyse çoğunluktan daha etkililer! Her yerde onlar var, her şeyi yapmaya muktedirler! Kendilerine ait dünyaları var, kendilerine ait inançları, arzuları.
Televizyonlar, gazeteler, radyolar hep onlardan bahseder. Onların hayatlarını verir. Aldıkları ihalelerden, batırdıkları bankalardan, gece hayatlarından… Sessiz çoğunluğun hayatları ise medya için birer figüran oyuncu hükmündedir. Ve gazetelerin 3. sayfalarını süslerler.
Bu mutlu azınlık sürekli Batılı gibi yemek, içmek, eğlenmek isterler. Batının yaşam tarzı onların hayatlarının merkezini oluşturur. Zenginlik, giyim-kuşam onlar için büyük önem arz eder. Sessiz çoğunluğun kutsiyeti umurlarında değildir. Çünkü tek kutsal bildikleri şey kendi durumlarını muhafaza etmek, hayat denen üç günlük dünyanın nimetlerinden mümkün olduğunca faydalanmaktır. Ne bir ideolojileri, ne de uğrunda ölmeyi şeref saydıkları bir inançları vardır. Bu yüzden hayatlarının manası aldıkları zevk ile doğru orantılıdır.
BİRŞEYLER YAPMALI!
Mutlu azınlığın yaşadığı yerleşim yerleri bellidir. Hepsi belli yerlerde kümelenmişlerdir ve âdeta kendi aralarında bir kast sistemi kurmuşlardır. Elbette her taşın altından bunların çıkmasının bir sebebi vardır. Çünkü biliyorlar ki, kendilerinin olmadığı yerde kendi düzenleri yıkılacak ve kurdukları saltanat yok olacaktır. Bu yüzden hayatın her alanına bir şekilde doğrudan ya da dolaylı olarak müdahale ederler.
Vatan ve bayrak gibi değerleri önemsemezler çünkü önemli olan onların oluşabilecek yeni düzende düzenlerinin değişmemesidir. Türk milletinin değer yargılarını benimsemedikleri için, bu millet ile bağları yalnızca nüfus kâğıtlarındadır. Vatanları; ruy-i zemin, mensup oldukları millet ise; nev-i beşerdir. Yani vatanları bütün yeryüzü, milletleri ise insanlıktır. Yukarda da söylediğimiz gibi önemli olan kurdukları düzenin değişmemesidir. Bu vatanda dalgalanan bayrağın Türk bayrağı olup olmaması hiç ama hiç önemli değildir.
Dinledikleri müzikten, giydikleri kıyafetlere, namus ve ahlâk anlayışları bizden tamamen farklı olan bu mutlu azınlık niçin bu kadar önemlidir? Bu sorunun cevabını çok satan birkaç gazetenin sayfalarındaki haberlerde görebilirsiniz. Gazeteler neredeyse onlardan haber vermek için basılır gibidir. 250 bin kadar olan bu mutlu azınlık mensupları maddî varlıkları, siyasî ve sosyal mevkileri neticesinde memleketin kaderini tayin etmektedirler. Biraz dikkat ederseniz onları aşmadan Türkiye’nin düzlüğe çıkması mümkün değildir. Bunu anladığımız gün zafer Türkiye’yi düzlüğe çıkarmak isteyenlerindir!
|