Kenan Evren Paşa, hiç savaş görmemiş ancak Türkiye’deki siyasî çalkantıları, Atatürkçü düşünce etrafında Türk Milletine sahip çıkanların yanında meşru yollarla çare arayacağı yerde darbe yaparak yönetime elkoyma yolunu seçmiş seçici bir paşamızdır.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Kenan Paşanın bu sözlerini manevî huzurda duymuş ve kemikleri sızlamıştır. |
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu 1. Cumhurbaşkanımız Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Trablusgarp’ta, Çanakkale’de savaşmış ve millî kurtuluş savaşımızın büyük komutanı işgal kuvvetlerini yurdumuzdan kovarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Öldüğünde 58 yaşında fakat hayatını milletine adadığı için savaşlarda yorgun düşmüş 90’lı yaşları gösteren bir görünüm içerisindedir.
Kenan Evren Paşa, hiç savaş görmemiş ancak Türkiye’deki siyasî çalkantıları, Atatürkçü düşünce etrafında Türk Milletine sahip çıkanların yanında meşru yollarla çare arayacağı yerde darbe yaparak yönetime elkoyma yolunu seçmiş seçici bir paşamızdır.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Kenan Paşanın bu sözlerini manevî huzurda duymuş ve kemikleri sızlamıştır.
Marmaris’teki villasında 90 yaşına gelmiş ve Nü resimleri yapmakla meşgul Evren Paşa neden böyle konuştu? Tam da Türkiye üzerinde oynanan oyunların sır perdesi aralanırken.
Evren’in bu sözlerini okurken sinirlerim bozuldu. Ulu Önder Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni okudum ve düşündüm: Kenan Evren 1980 yılında güya Türkiye bölünmesin diye kuvvet komutanı arkadaşlarıyla birlikte darbe yapıp yönetimi ele geçirdi. O zamanın siyasî liderlerini de zorunlu ikamete tabi tuttular. Bu liderlerden Ecevit ve Demirel’i bir yere, Alpaslan Türkeş ve Necmettin Erbakan’ı da başka bir yere sürgüne gönderdiler. Bir ay sonra sürgün sona erdi. Ecevit ve Demirel sıkıyönetim komutanlığına çıkarılmadan evlerine gönderildi. Alpaslan Türkeş ve Necmettin Erbakan sıkıyönetim komutanlığına teslim edildiler.
Rahmetli Türkeş tutuklanarak ceza evine kondu. Erbakan ise önce tutuklandı, daha sonra itiraz üzerine serbest bırakıldı. Demek ki Türkiye’yi 12 Eylül darbesine getiren kusurlu, suçlu taraf Türk Milliyetçileriydi. Türk Milliyetçiliği yapanlar, vatan bölünmesin, bayrak inmesin diyenler suçlu bulunmuştu.
Alpaslan Türkeş ve MHP hakkında açılan dava Türk tarihinin en büyük davasıdır. Bu dava Türk Milletinin varolma mücadelesini verenlere karşı ağır, fakat mesnetsiz suçlamalarla iddianamesi hazırlanmış bir davadır. Hatta bu dava ilgili mahkemeye gönderilmeden önce genç bir hakim yüzbaşı “Bu davayı babasız bırakmayız” diye beyanda bulunmuştur.
MHP hakkında hazırlanan iddianame ile 220 Türk Milliyetçisinin idamı istenmiştir. 220 kişinin idamını isteyen iddia makamının dosyaya koyduğu en önemli delil MHP eski senatörü Niyazi Ünsal’ın Arif Tekin isimli şahsa 20.11.1977 tarihinde yazdığı mektuptur. 011 klasörde yer alan bu mektuptaki “Hapisten çıkardığımız insanlar yanımıza gelmeye çekiniyorlar. 6 ayı bir gün geçen ceza alan adamlar devlet hizmetinde kalamazken ben 15 yıl ceza alanı, 4,5 yıl ceza alanı öğretmen yaptırdım” cümlesi yasa dışı ve ürpertici çabaları hiçbir açıklamaya gerek kalmayacak şekilde tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir.
İddianameyi hazırlayan savcılar, bu mektubu böyle değerlendirip 220 kişinin idamını istemiştir. Ve delil olarak MHP davası dosyasına girmiştir. Ancak Niyazi Ünsal’ın MHP’nin değil de CHP’nin senatörü olduğu mahkeme dosyasına yazılı olarak bildirilmiştir. Daha sonra da CHP ve Niyazi Ünsal hakkında suç duyurusunda bulunduk. Ankara sıkıyönetim komutanlığı soruşturma savcıları CHP ve Niyazi Ünsal hakkında takipsizlik kararı vermiştir.
MHP hakkında 220 kişinin idamı için en önemli delilin CHP’li bir senatöre ait olduğu anlaşılınca CHP hakkında suç olmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verilmiştir. Bu durum o zamanın komutanlarına ve devlet başkanı olarak Kenan Paşaya da iletilmiştir. Ancak netice değişmemiştir.
Milliyetçi gençler devlet bölünmesin, bayrak inmesin diye beynelminel komünistlerle mücadele etmiştir. Ancak bunun karşılığında idam edilmiştir. Cezaevlerinde işkence görmüşler, yok edilmeye mahkûm edilmişlerdir. Hele bunlardan Mustafa Pehlivanoğlu idam edildikten sonra olayın gerçek failleri bulunmuş ancak Mustafa’yı geri getirmek mümkün olmamıştır. Kenan Paşa çok genç yaşta bir hükümlünün cezasını onayladıktan sonra “asmasaydık da beslese miydik?” diyebilmiştir.
Bölücü terör örgütü 12 Eylül’den sonra eylemlerini artırarak, ayrılıkçı hareketlerini yoğunlaştırmıştır. Zamanın iktidarı da bunlara göz yummuştur.
Bugün ABD’nin işgalci kuvvetleri sayesinde Talabani Arap ülkesinde cumhurbaşkanı yapılmış, Barzani de Kürt devletinin başına getirilmiştir. Bu iki peşmergeye zamanın cumhurbaşkanı kırmızı pasaport vermiş, Türk Vatandaşı kabul etmiş, bu peşmergeler de Türk Vatandaşı kimliği altında Türk Devletinin aleyhine çalışma imkânı elde etmiştir.
Kenan Evren “TBMM’de sağcı, solcu, milliyetçi, komünist, şeriatçı var. DTP’liler de olsun” diyor. Paşa, DTP’lilerin partisi var. Seçime girme imkânları var, seçimi kazanırlarsa meclise de girerler. Ancak DTP’nin genel başkan yardımcısının şu sözlerini iyi okumanızı tavsiye ederiz. “Öcalan’a kimyasal ya da radyoaktif bir saldırı varsa bunun sonuçları kimsenin tahmin edemeyeceği kadar ağır olacaktır. Yine Diyarbakır DTP il başkanının “Kerkük’e yapılan saldırıyı Diyarbakır’a yapılmış sayarız”, terörist başının İmralı’daki yargılanmasında “Eğer beni asarsanız Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1925 yılında kaybettiği topraklardan daha fazlasını kaybeder” sözleri tehdit oluşturmuyor mu? Bu sözler sizi ürkütmüyor mu?
Leyla Zana ve arkadaşlarının SHP’den milletvekili seçildikten sonra TBMM’deki yemin töreninde ortaya koydukları eylemleri unuttun mu Paşa?
SHP’den milletvekili seçilen Hatip Dicle’nin Tuzla Piyade Okulu önündeki tren istasyonuna atılan bomba sonucunda yedek subay öğrencilerinin ölümü ve yaralanmasından sonra “savaş halidir, olabilir” demesi de size bir şey hatırlatmıyor mu?
Kenan Paşa, durup dururken nereden çıkardın Türkiye’yi 8 eyalete bölmeyi?
Hazır bunu yapmışken bir de bu eyaletlere hangi vilayetleri bağlayacağını da söyleseydin. Vatandaşlar “Biz hangi eyalete bağlanacağız?” diye sormaya başladı.
Kenan Paşa bunu ilk olarak sen söylemiyorsun. 1965 yılında Süleyman Demirel de söylemişti. Daha sonra Turgut Özal da Ah Paşa ah! Otursan Marmaris’teki evinde Nü resimlerini çoğaltsan. Yaşın 90, bilgin noksan. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni günde beş kez okusan. “Ben 90 yaşındayım, ihtiyarım, bana ne Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinden” deme, oku da Türk’ün yüce başbuğunun hitabesini neden gençlere armağan ettiğini öğren.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni hiç kimsenin eyaletlere ayırmaya gücü yetmez.
|