Milli Sıtrateji

 

Dr. Alptürk Ünlü  

Cuma Bozgeyik’ten geyik muhabbeti


Yurdumuzda milli değerlere karşı oluşturulan olumsuz tutumlar ve ittifaklar her alanda tepe noktasına çıkmıştır. Yalanlarını topluma doğruymuş gibi sunanlar, iyice azıtmaya başladılar. Ne yazık ki, içimizdeki ilgisiz ve de bilgisizlerin sayesinde bu ülkenin her kademesinde görev alanlar ve para kazananlar, pek çok konuda yoldan çıkmışladır. Halkın önüne bazı kandırmaca ve de ayak oyunlarıyla ya da yoğun puropagandalarla çıkanlar tam anlamıyla azmışlardır.

Bu ülkede azmış olanlardan birisi de Yunanistan seyahatinde feleğini şaşırmıştır. Bu şahıs ve beraberindeki şakşakçılar, kimin parasıyla seyahat yapmıştır? Önce onlar bu hususu açıklasınlar!
Bu feleğini şaşırmış olan şahsın adı Cuma Bozgeyik’miş...
Üstelik AKP’liymiş ve de İstanbul’da bir bölgenin de Belediye Başkanıymış…
Daha önce bir kıza sarktığı basında ifade edilen bu çapsız şahısın, Atatürk’ün sesiyle ilgili uydurduğu fıkrayı duyunca tam anlamıyla ipini koparmış olduğu anlaşılmıştır.
Bu çap ayarı düşük şahsın, AKP’li olduğunu ve bu partinin Belediye Başkanı bulunduğunu, adının da Cuma Bozgeyik olduğunu az önce ifade ettik.
Acaba bu Cuma efendi hangi Cuma’da doğdu?
Eski Cuma’damı doğdu, yoksa Yeni Cuma’da mı?
Bu şahsın kendisine yakışan bir soyadını çok iyi taşımakta olduğu anlaşılmaktadır.
Geyik kelimesi aynı zamanda argoda neyi içeriyorsa, Bozgeyik Efendi de uydurduğu fıkralarda demek ki onları yaşıyor…
Bozgeyik efendi bu ülkede kimlere geyik denir bilmiyor mu? Önce bunları öğrensin ve sonra geyik muhabbetleri yapsın!
Adıyla simgeleşen Bozgeyik’in ülkemizdeki ya da ülkemiz dışındaki bozgeyiklerle bir akrabalığı var mıdır? Bu soyadı kendisine onun için mi verilmiştir?
Şimdi de biz Bozgeyiğin, geyik muhabbetine gelelim. Yaptığı Türkçe yanlışlarını da düzeltmeden verelim:
-Cuma Bozgeyik: "Kaymakam Bey, Kuşadası’nda kaymakamlık yaptı. Orada bir efe var, müthiş Atatürk hayranı. Atatürk deyince adam hemen ayağa zıplıyor, selam duruyor. Şöyle oluyor böyle oluyor filan. Şimdi gün oluyor harman oluyor, Atatürk’ün yolu Aydın’a düşüyor. Kuşadası’na. Şimdi efe de, istasyon meydanında çayhanesi var. Atatürk deyince adamın aklına böyle iriyarı, böyle palabıyıklı, ne bileyim üniforması filan, her şeyi ile böyle dev gibi bir adam hayal ediyor. Süslüyor dükkanını. İstasyona iner inmez ona çay kahve ikram edecek. Bekliyorlar. Şimdi tren geliyor, yavaş yavaş yanaşıyor. Bizim efe her şeyi ile hazır vaziyette. Trenden inecek o güçlü, heybetli, cüsseli adamı bekliyor şimdi. İniyor kısa boylu bir adam. Bıyık mıyık da yok.”
-Dinleyen şakşakçılar: “Ha ha haaa...”
-Cuma Bozgeyik: “Efe yıkılıyor bir kere şimdi. Olsun diyor, yüreği büyüktür bizim Ata’nın diyor. Sesi mesi gürdür şimdi filan. Tabii o zamanlarda televizyon melevizyon yok. Sesini filan bilmiyorlar. Konuşuyor. Sesi cılız bir adam. Eyvah, efe bir daha gidiyor.”
-Dinleyen şakşakçılar: “Ha ha haaaa...”
-Cuma Bozgeyik: “Bütün hayaller suya düşüyor yavaş yavaş. Olsun diyor, yüreği şeydir, büyüktür diyor. Geliyor şimdi. Ne içersiniz sayın paşam? Kahve diyor. Nasıl olsun? Şekerli olsun diyor. Yapma be paşam diyor. Böyle yığılıyor herif. “
-Dinleyen şakşakçılar ve Bozgeyik: “Ha ha haaa... Bunu da mı yapacaktın bana diyor. Ha ha haaa... Efendim özür dilerim, o yörede şekerli kahveyi i…ler içermiş... Ve bizim adam orada düşüp bayılıyor... Ha ha haa... Hi hi hiiii..."
Evet bu sözler, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan ve AKP’li bir Belde başkanı olarak ekmek yiyen Cuma Bozgeyik adlı kişinin geyikçe sözleri…
Acı olan nokta; Atatürk konusunda yoldan çıkan bu şahıs, aynı zamanda Mimarsinan adlı bir beldenin belediye başkanı.
Bu şahıs malum seyahat sırasında ilk aşamada Atatürk’ün sesinin inceliği ve ikinci aşamasında ise şekerli çay içilen bir bölgede onu içenler ile ilgili olarak ipe sapa gelmez şeyler söylüyor.
Acaba Cuma efendi kendisi de anlattığı kasabadan mı?
Cuma Bozgeyik denilen çapsız şahıs, anlattığı fıkrada kendi yaşadığı hayatın gerçeğini anlatmış olmasın sakın?
Atatürk’e şerefsizce iftira atan bu şahısın kendisi Atatürk’ün yanında hiç bulunmuş mu?
Diyebilirsiniz yaşı müsayit değildir. Doğrudur.
Zaten yaşı müsayit olsa, orada bulunmaya yüreği yeter miydi?
Yoksa dedesi mi Atatürk’ün yanındaydı?
Ya da Bozgeyik’in dedesi savaşın hangi cephesinde bulunmuş ki?
Biz bu ülkede, böylesine çap ayarı malum olan şahısları çok gördük ve de görüyoruz; anladığımıza göre de daha da göreceğiz.
Milli değerler açısından cahili cühela olanlar ile yalakalığın fanatiği olanları da çok gördük, bu çeşit insanları görmeye de devam edeceğiz…
Ülkemizin insanın yetiştiği ve yetiştirildiği ortamlar ne yazık ki buna uygun şartları taşıyor. Bu ülkenin insan tarlasının yetiştiği sahaların iyice elden geçirilmesi gerekmez mi?
O çap ayarı belli olan şahıs aklınca diyebilir ki, Onuncu Yıl Nutkundaki Atatürk’ün sesini biliyorum.
Bu çapsız olan şahısa ya da ses algılama açısından cahil olan başkan etiketi taşıyan bu çapsıza deriz ki, 1920 ve 1930’lardaki bazı ses alma yöntemindeki farklılıklardan dolayı o ses o şekilde oluşmuştur.
Bu konuda ünlü Rus Lideri Lenin’in ve hatta İsmet İnönü’nün o dönemdeki bazı seslerini incelesin. Doğruyu anlar!
Fakat onların bu doğruyu anlama anlayışı var mı ki?
Eğer Atatürk’ün ses rengini tanımak istiyorsa Atatürk’ün başka başka yerlerde yaptığı konuşmaları da dinlesin!
Fakat biz ona ve onun gibilere gerçeği göstermek istiyoruz.
Ülkemizde ince sesli erkekler “çoğunlukla” nerede politika yapmıştır? Bu konuya özellikle dikkat ediniz!
Bu konuda“çoğunlukla” kelimesini özellikle tırnak içersinde kullanıyorum. Burada elbette ince sesli erkekleri küçük görmek diye bir niyetimiz de yoktur.
Sadece başkan kılığına girmiş olan bir tahrifatçıya karşı, bu ülkedeki gerçekleri anlatmak için bu yazıyı yazıyorum.
Eğer bu topraklardaki ince sesli erkekler değerlendirilecekse, Atatürk’e hakaret eden ve hakaret ederken de ince sesi esas aldığını vurgulamaya çalışan bu şahsa bazı gerçekler hatırlatılmalıdır.
Bu ülkede belde başkanı olan bu şahsı eleştiren Emin Çölaşan’ının yürekliliğini alkışlar ve bu çeşit mücadelesindeki başarısını da her aşamada desteklerim.
Haber Türk kanalında bu konuya yönelik olarak Fatih Çekirge’nin de purogramında konuşan AKP yetkilisi, bu Cuma Bozgeyik için, “linç mi edelim” gibi ipe sapa gelmez cevaplarla olayın ağırlığını ve de vahametini görmezden gelmeye çalışmıştır.
Yurdumuzda ince sesli politikacıların tarlası neresidir, biliyor musunuz?
Söyleyeyim. Özellikle dinciliği gündemine alıp, ülkemizde bunu politikaya alet edenlerin olduğu yerlerdir.
Aslında ben bu çeşit dinci şahısların seslerini duyunca onların özellikle mi ince sesle konuşmaya çalıştıklarını ya da böyle mi yetiştirildiklerini hep çözmeye çalışmışımdır.
Belki de bunlar, aynı makineden, aynı tornadan mı çıkıyorlar diye de çok düşündüm.
Örneğin Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi, Saadet Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisinin ileri gelenleri özellikle ince sesli değiller midir?
Örneğin, Necmettin Erbakan’ın sesi kalın mıdır? Onun sesinin inceliği dillere destan değil midir?
Ya Oğuzdan Asiltürk’ün sesi…
Turgut Özal’ın sesi de ince değil mi?
Recayi Kutan’ın sesine ne dersiniz?
Bülent Arınç’ın sesi, malum belde başkanına göre çok mu kalın? Fakat kulaklarım beni yanıltmıyor. Bülent Arınç’ın sesi de oldukça incedir… Bozgeyik başkan o sesi de iyi duysun!
Bekli de Abdullah Gül’ün sesi ona göre kalındır.
Fakat Abdullah Gül’ün kalıbına ve de o vücuda göre çıkan sese özellikle bakınız! Abdullah Gül’ün sesinin neresi kalın! Bozgeyik başkan acaba sağır mı? Abdullah Gül’ün günümüzdeki sesini duymuyor mu?
Ya Recep Tayip Erdoğan efendinin sesi… Kalın mı ki?
İyi dinleyiniz! Recep Tayip Erdoğan, sesinin inceliğinin özellikle farkındaki, sesini kalınlaştırabilmek için ilkokul müsamerelerindeki çocuklar gibi, konuşmasında ses gücünü arttırmak için yettiğince bağıra bağıra konuşmaya çalışmıyor mu?
R.T. Erdoğan, bunu her ortamda en yüksek ton ve perdeden bağıra bağıra konuşmaya gayret etmiyor mu?
Erdoğan efendi, sesinin inceliğini göstermemeye çalışarak, ancak kendisini ve yandaşlarını kandırabilir.
Cuma Bozgeyik sağır değilse, kendi yol arkadaşlarını ya da öncü efendilerini iyi tanısın! Kulaklarını iyi açıp dinlesin! Dinleyemiyorsa, gidip kulaklarını yıkatsın! Bunu da yapıp düzelmiyorsa, fikrini değiştirsin! Aklını ütületsin!
Bu belde başkanı kalın ses arıyorsa, ünlü seslendirmecilerden Saadetin Erbil’i ya da Agah Hün’ü aramasın! Bu iki şahıs da merhumdur.
Politikada erkek sesi, bas sesi arıyorsa, o sesi ne Erbakan’da, ne Arınç’ta, ne Gül’de ne de Erdoğan’da bulamaz. O sesi merhum Alpaslan Türkeş’te bulabilirdi…
Bu ülkede ince sesleriyle meşhur olan Erbakan, Asiltürk, Kutan, Arınç, Gül ve Erdoğan da mı, Bozgeyik denilen şahsın fıkrasına konu olacak, bir düşünsünler!
İNCE SESLİ ERKEKLER, KALIN SESLİ KADINLAR
Ülkemizde 1980’li yıllardan itibaren Anglo-Sakson-Siyonist Yahudi ittifakının kalemşörlerince yükseltilmeye başlatılan bir anlayış vardır. Bu anlayışa göre popülist bir yaklaşım esas olmuştur.
Bu çerçevede halk kültürü adıyla, yoz bir kültürün yükseltildiği ve halkın önüne çıkarıldığı da hepimizin malumudur. Şimdi o kültürün ürünleri olan İbrahim Tatlısesler, Mahzun Kırmızıgüller, Küçük Emrahlar, Ferhat Güzeller, Özcan Denizler, Alişanlar, Nihat Doğanlar, İzzet Yıldızhanlar, Berdan Mardiniler ve Mahmut Tuncerler gündeme sokulmuştur.
Bu gündeme sokulan şahısların ortak birkaç noktası vardır. Bunlardan birincisi hepsinin yoksulluk hikayesiyle benzer bir konumları söz konusudur.
Ayrıca bunların diğer bir ortak yönü Doğu ya da Güneydoğu kökenli olmalarıdır. Fakat daha önemli bir ortak yönleri ise hepsinin sesinin bildiğimiz erkek sesine göre şarkı söylerlerken çok ama çok ince kalmalarıdır.
Diğer taraftan Belkıs Akkale, Muazzez Abacı, Muazzez Ersoy, Ebru Gündeş vb. kadın seslerin ise söyledikleri şarkılarda seslerinin çok daha kalın olduğu görülmektedir. Dikkat edilirse ince sesli erkekler ile kalın sesli kadınlar, seksenli yıllardan günümüze müzik piyasasını ele geçirmişlerdir.
Başka konularda çifte sıtandart içersinde gidip gelen toplumumuz, ne yazı ki bu konuda da dünyadan bir haberdir. İnce sesli erkeklerin ve kalın sesli kadınların gündemimizi işgal ettikleri bazılarımızın malumudur. Bu konuda şahsımız dışında tespitlerden birisini de Zülfü Livaneli yapmıştır.
İnce ses konusu sorunumuz değil ama, Cuma Bozgeyik gibilere, bu gerçekleri de hatırlatmamız, hayatımızın ve tarihimizin gerçeği olarak ortaya konulmalıdır.
Cuma Bozgeyik ve benzerleri, bunları da öğrensin!


www.ufukotesi.com - 03 / 2007  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.