İçinde yaşadığımız yüzyılda en çok öne çıkan kavramların başında "Değişim" gelmektedir. Dünyadaki gelişmeler doğrultusunda makro ve mikro düzeyde tüm organizasyonlarda değişimin kaçınılmaz olduğundan söz edilmektedir. Çok hızlı yaşanan değişim ve küreselleşme, toplumsal sistemin bünyesinde yer alan tüm alt sistemleri ve hatta bireyleri etkilemektedir. Küreselleşme ile ortaya çıkan yeni rekabet koşulları, eskiye oranla çok daha serttir. |
Artan rekabet, her sektörü kârlılığı düşürmeden sürekli olarak kaliteyi arttırmaya itiyor. Bunun sağlanabilmesi için gerekli anahtar kelimenin "Verimlilik" olduğu uzun süredir biliniyor. Bilginin doğru şekilde kullanılması ve analiz edilebilmesi beraberinde verimliliği, verimlilik karlılığı, karlılık ise rekabet gücünü getiriyor. Verimliliğin arttırılması her sektör için farklı araçlar, teknolojiler gerektiriyor. Üretimin daha çok teknoloji ağırlıklı olması, gelişmekte olan ülkelerin de, ham madde üstünlükleri ile katma değeri yüksek ürünlerde gelişmiş ülkelerle rekabet edebilmelerini sağlamaktadır. Organizasyonları değişime zorlayan faktörler nelerdir? İlk sırayı değişen demografik yapı alıyor. Yeni açılan pazarlar, beraberinde getirdiği pazar payı kapma yarışı; müşterinin bilinçlenmesi ve beklentilerinin yükselmesi; küreselleşme ve korumacılık; uluslar arası ve bölgesel bütünleşmelerin rekabeti daha da güç hale getirmesi; yeni teknolojik buluşlar; bilgi teknolojilerindeki gelişmeler ve insan hakları ve demokrasi alanındaki gelişmeler gibi faktörler organizasyonların değişimleri fırsat ve tehdit olarak değerlendirecekleri yeni stratejiler benimsemelerini gerektirmektedir.
Rekabet, evrensel kurallara bağlı bir ilişkiler sistemi olarak, doğa bilimlerinde olduğu gibi, kıt kaynakları kullanarak sınırlı bir talebi ekonomik olarak karşılama ve varlığını geliştirerek sürdürebilme yeteneğini kazanmaktır. Bir anlamda var olma ve yaşama savaşı olan rekabet, stratejik bir düşünce yapısını, belirli stratejik analizleri ve bilinçli uygulama kurallarını benimsemeyi gerektirir. Rekabet edebilirlik veya rekabet gücü oldukça dinamik bir olgudur. İçinde bulunulan çevreye göre değişken doğası rekabet gücünün ölçülebilmesini zorlaştırmaktadır. Rekabet gücünün standart ölçütlerinin olmamasının yanında, ölçülebilmesini zorlaştıran diğer bir nokta, değerlendirmede kullanılabilecek ölçütlerin oldukça fazla oluşu ve bu ölçütlerin farklı durumlarda ve ağırlıklarda rekabet gücünü etkileyebildiğidir. İşletmelerin rekabet gücünü etkileyen faktörlerin başında, üretim maliyeti, kalite ve standartlara uygunluk, nitelikli işgücü ve üretim teknolojisi ve Ar-Ge faaliyetleridir. Üretim teknolojisinin önemi kadar yapılan Ar-Ge faaliyetlerinin yoğunluğu da rekabet gücünü etkin kılan faktördür. Bugün rekabet gücü açısından üst sıralarda yer alan ülkeler dikkate alındığında, Ar-Ge faaliyetlerine yapılan yatırımların yüksek olduğu görülmektedir.
Günümüzdeki ekonomik ve teknik gelişmeler, üretimden tüketime kadar her aşamada meydana getirdiği değişimler, mal ve hizmet kalitesinin önemini artırarak çok sayıda kalite sorununu da beraberinde getirmiş ve kalite kavramı birçok ürün tasarımcısını, mühendisi, girişimciyi ve tüketiciyi ilgilendiren bir konu haline gelmiştir. Günümüzde, müşterinizin yarınki beklentisini karşılayabiliyorsanız o derece başarılı oluyorsunuz demektir. O halde kalite sürekli sınırları genişleyen bir kavramdır. Teknoloji, değişen koşullar, ihtiyaçlar kaliteye değişik boyutlar getirmektedir. Kalite niteliği bakımından dinamik bir özellik taşımakta, tüketicilerin ihtiyaçlarına göre değişmekte ve gelişmektedir. Değişim ve gelişimin ardındaki büyük güç teknolojik yeniliklerdir. Teknolojideki gelişimler ülkelerin rekabet gücünü artırmalarının altın anahtarı…
|