Aykırı Rüzgâr

 

Mustafa Can  

Yıldız sektör gemi inşası


Butik tersanecilik dediğimiz kimyasal gemi inşaatında Türkiye artık aşılması zor farklar atmıştır. Artık tonajları büyütmenin zamanıdır. Yat inşasında ise dünyanın sayılı yat üreten devletlerin peşinde ama onlardan hızlı koşmaktayız. Bir de bu işin tamir kısmı var. Gemiler de arabalar gibi eskirler ve yine aynı taşıtların trafik kontrolünden geçtiği gibi kontrolden geçerler.

Sayın Bakanımız Kürşat Tüzmen sektörleri önemine göre sınıflandırmış ve otomotiv sektörünü de ‘yıldız’lamıştı! Rakamlarla konuşmak aldatıcıdır. Ben yönlendirmek maksadı ile fikrimi destekleyen rakamları kullanarak bu hataya düşmeyeceğim. Bunu kısacık bir örnekle süslersek örneğin; dış ticaret açığımız yıllık 30 milyar doları geçti. İşte size batma sinyalleri. Gelelim diğer tarafa; evet öyle ama “Bıyıklı Yabancılar” dediğimiz off-shore firma sahiplerinin firmalarına aktardıkları rakam 40 milyarı aşmaktadır. Bu para da piyasadan çıkmamaktadır. Gördünüz mü biri batırıyor biri çıkarıyor.
Otomotiv sektörü artık tamamen otomasyona geçmiştir ve otomotiv firmaları iç piyasada satış yapamazlarsa piyasadan çekilmektedir. Bu demektir ki sermaye-yoğun olan bu sektör piyasaya para aktarırken belki de daha fazlasını geri götürmektedir. Bakınız Opel örneği, kapattılar fabrikalarını.
Tersane sektörü ise bence “Yaldızlı Yıldızlı” sektör olmalıdır. Her şeyden önce yatırımcıların iç piyasadan pay kapma gibi bir beklentisi yoktur. Otomotiv sektörü ile kıyaslandığında emek-yoğun bir sektördür. 5000 tonluk bir geminin yapımı 8-9 ay sürmekte ve bu gemi en az 100 adam/gün istihdam sağlamaktadır. Şu anda tüm tersanelerin 2010 yılına kadar dolu olduğu ve yalnızca Tuzla’da 30’a yakın yeni inşanın devam ettiğini düşünürseniz nasıl bir sektörden bahsettiğim gözünüzde canlanır.
Butik tersanecilik dediğimiz kimyasal gemi inşaatında Türkiye artık aşılması zor farklar atmıştır. Artık tonajları büyütmenin zamanıdır.
Yat inşasında ise dünyanın sayılı yat üreten devletlerin peşinde ama onlardan hızlı koşmaktayız.
Bir de bu işin tamir kısmı var. Gemiler de arabalar gibi eskirler ve yine aynı taşıtların trafik kontrolünden geçtiği gibi kontrolden geçerler. Tabii yaratacağı facialar çok büyük olduğu için tartışmasız olarak çok daha fazla incelenirler. Deniz taşıtları yıllık, 2 yıllık ve 5 yıllık kontrolden geçerler. 5000 tonluk 20 yaşında bir gemi 5 yıllık kontrole eğer tersanelerimizde girerse, bir ay içinde bırakacağı para 300.000 dolar ile 1.000.000 dolar arasıdır. Bu paranın içinde dışarıya giden paranın oranı yüzde 10 bile değildir.
Her ne kadar Avrupalı bizi Asyalı kabul etse de iş yaptıracağı zamanlarda bizim Avrupalıya en yakın doğulu olduğumuzu kabul ederler. Oysa ben onlardan hem seciye olarak hem de üretkenlik olarak çok daha üstün olduğumuzu biliyorum, bırakalım onlar öyle bilsinler. Gemilerinde personel olarak çalıştırdığında ise tamamen Avrupalı kabul ederler. Yani bizim Uzak Doğu ile rekabetteki en büyük avantajlarımızdan birisi hem coğrafi hem de düşünce açısından sermayeye yakın olmamızdır.
Böyle yaldızlı yıldızlı bir sektörü daha nasıl büyütebiliriz diye düşünmeli ve sırayla; 1. Yer tahsis etmeliyiz, 2. Alt yapısını hazırlamalıyız, 3. Eğitilmiş alt kademe ve orta kademe adam yetiştirmeliyiz, 4. Tersane işletmelerine ucuz hatta hibe şeklinde kredi tahsis etmeliyiz. Bunları dünya gemi inşa sektörünün büyümesini de gözönüne alarak önümüzdeki 10 yıllık – 20 yıllık ve 50 yıllık planlarla yapmalıyız.
Yine Denizcilik Müsteşarlığı’na iş düşüyor, bunları yapması gereken ve yapabilecek tek kurum. Sanırım bunları yapmak çok zor değildir. Sadece ufkun ötesini bakabilsek!!!
Yaşam yelkeniniz rüzgârla dolsun.


www.ufukotesi.com - 12 / 2006  

cerencigil@yahoo.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.