Zekice

 

Zeki Hacı ibrahimoğlu  

Türkiye’ye yönelik tehlikeler


Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana bugün karşılaştığımız ölçüde hayati sorunlarla, varlığının gerekçesi olan değerlere yapılan saldırılarla karşılaşılmış değildir. Küreselleşmenin önü açılmış Milli Devletler üzerindeki olumsuz tesirleri ve hayali bir AB üyeliği beklentisi ile Türkiye; Türkiye olmaktan çıkartılmakta, iddiasız, talepsiz, teslimiyetçi bir rotaya sokulmaktadır.

Dünyamız iki kutuplu dengeden, tek patronlu hale geldikten sonra ve milletlerarası hukukun rafa kaldırılmasından bu yana, önü açılmış Milli Devletlerle küresel güç ve AB bloğu arasındaki mücadeleye sahne olmaktadır.
İç ve dış ihanet ittifakına karşı üniter yapımıza ve Cumhuriyete sadakatle bağlı herkese düşen görev; Türkiye’yi Türkiye yapan değerlerde birleşmek, bütünleşmek ve kendinden fedakârlık yapabilmektir. Türkiye’nin önünde etnik, mezhep, ılımlı İslam ve çok kültürlülük tuzakları kurulmuştur. Küresel saldırılarla beraber beklentilerin aksine yükselen Milliyetçiliği fark edemeyen siyasiler işbaşındadır. Daha da acısı millî davaları ülkenin önünde engel gibi görmekte ve millî davalar onlara rağmen savunulmaktadır.
İnanç dünyamız çarpıtıcı, bozucu, yanıltıcı teşebbüslere sahne olmakta, misyonerliğin yeni kılıfı olan “Vatikan Patentli Diyalog” tasallutu altına sokulmaya çalışılmaktadır. Finans ve sanayi kuruluşlarımız, ekonomik çıkarlarımız özelleştirme ve küreselleşme adı altında açık arttırmaya çıkarılmakta, yabancılaştırılmaktadır. Uydu yasaları ile Türkiye kuşatılmıştır. Türkiye sanki mütareke yıllarını yaşamaktadır. Bu olumsuz şartlardan kurtulmak için birlik olmak ve mutabakatları güçlendirmek, yasalar içinde kalarak tepkimizi ortaya koyabilmekle mümkün olabilir.
Yanlışlığı artık doğrulanmış eski ezberlerden uzaklaşmak 2000’li yılların gerçeklerini düşünmek zorundayız. İnsanlık tarihi, milletlerin ve milli menfaatlerin mücadele tarihidir. Bu mücadeleyi kazanmak için aşağıdaki mutabakat maddelerine dikkat etmeliyiz.
Anayasamızın giriş maddelerinde ifade edilen hususlara tavizsiz bağlanmalıyız.
Her ciddi ve geleneği olan devletin vazgeçemeyeceği ve tartışmayacağı değer ve ilkelerden vazgeçmeyeceğiz.
Türk olmak onur kaynağımızdır. Sadece coğrafi birlikteliğe dayanan “Türkiyelilik” ve içi doldurulmamış, kültürel boyutu olmayan bir hukuki tanım olarak “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı” ne milli kimlik; ne de üst kimlik olabilir.
Milli kimliğimizi meydana getiren unsurların başında Türklüğümüz ve Müslümanlığımız gelir.
Türk; bir etnik grup değil, Anadolu’da hâkim kültürün ve milletin adıdır. Bunu içine sindiremeyenlerin Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığından çıkma özgürlüğü vardır.
Parti, grup ve cemaat menfaatleri, milli menfaatlerin ve milli birliğin önüne geçirilmemeli, geçirmek isteyenlere de gerekli ders verilmelidir.
Türkiye’nin milli bağımsızlığını her şeyin üstünde tutmalı ve buna yönelen tehditleri de en önemli sorun olarak görmeliyiz.
Her türlü emperyalizme karşı olmak geleneğimizi sapmadan sürdürmeliyiz.
AB Türkiye ilişkilerinin getirildiği noktayı, Türkiye için iç ve dış güvenlik sorunu olarak kabul etmek ve köklü değişikliklere ihtiyaç olduğunu, siyasi ve ekonomik menfaatlerimizin korunması gerektiğini iyi bilmeliyiz. AB Türkiye için bir medeniyet projesi değil, bir teslimiyet projesidir.
Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerine ülke çıkarlarımız açısından bakmalıyız. BOP’nin malzemesi olmayı teslimiyetçi ve mandacı politikaları Sivas ve Erzurum kongrelerinde olduğu gibi reddetmeliyiz.
Türkiye ithal liberal politikalarla kalkınamaz, gelir dağılımı iyileştirilemez, yolsuzluk ve yoksullaştırma önlenemez.
Milli eğitimin temel amacı sadece öğretim ve meslek kazandırmak değil, çocuklarımıza Türk Milletine Mensubiyet şuurunu kazandırmak, milli kültür değerlerimizle yabancılaşmadan evrensel değerleri fark ettirebilecek bir eğitim olmasıdır.


www.ufukotesi.com - 11 / 2006  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.