Aykırı Rüzgâr

 

Mustafa Can  

Vermeyi değil almayı düşünmek


Dünyada taşınan yüklerin %95 i deniz yolu ile taşınmakta ve denizlerde yüzen gemilerin %98i yük gemisi bu arada bizde bir yarımada da yaşıyoruz. Yani deniz önemli bir ticaret arenasıdır. Ruslar denizlere kıyı olan ve deniz trafiği hareketli olan bölglere denizden sorumlu konsolos yollarlar. Amerikalı büyük firmalar kullandıkları suyollarına muhakkak geniş yetkilerle donatılmış müdür yollarlar.

Hem çıkacaksınız büyük oyuncuyuz diye piyasaya hemde denizden, denizcilerden uzak duracaksın. Bu yanlıştır.
En iyi savunma saldırıdır. Yürekli devlet adamların işidir bu. 1936 Montreux, buna şimdilerde kimsenin hayalleri bile yetmez. Genç Cumhuriyetin en büyük kazanımıdır. Düşünebiliyor musunuz Türk Boğazları, Marmara Denizi başkaları tarafından yönetiliyor ve hatta korunuyordu? Bu komisyonda topu topu iki tane Türk amiral vardı. Kurtuluş savaşı sonrası 1936 yılına adar Türk Boğazları Türk askerinden mahrumdu. Bu büyük kazanım şimdilerde yeniden gözden geçirilme ihtiyacı duyulmakta. Ekonomisi haklı uyarılardan bile nem kapan bir memleketin yaptığı anlaşmaları gözden geçirmesi demek tüm kazanımlarını vermesi demektir. Yok mudur bu memlekette ‘size borsalardan, faizlerden milyonlar kazandırabilmek için bu memleketi satmayacağım, bu duruşumuz ekonomik olarak saldırılara sebep olacaktır, belki kısa süre içinde sizi zenginlikler içinde yaşatamayacağım ama tekrar onurlu yaşamasını hatırlatacağım’ diyecek yürekli cesur bir lider. Sırça köşklerimize zarar gelmesin diye mürekkebi kanlı kalemlerle yazılmış antlaşmaları değiştirmek isteyenlere, suyla değil kanla sulanmış sınırlarımızla oynamak isteyenlere göz yumuyoruz, görmezden geliyoruz. Bilin ki çocuklarımızı yeniden kanla tarih yazdırmaya zorluyoruz. Artık biraz kötü niyetli olma zamanı, kendimize çok güveniyoruz ama geri almak kolay olmuyor. Çünkü eskisi gibi değil hiç bir şey, ödenecek bedeller artıyor. Vermek yerine misak-ı milli sınırlarımızı alalım. İsrail’i devlet yapmak için oynanan aynı oyunlar şimdi Kerkük’te Musul’da oynanıyor. Yok mudur bu oyunlara dur diyecek bir lider. Montreux’de İngiliz oyunu ile konulan ‘transit geçiş’ tabirini kaldıralım. Senin sularına pis sintine sularını bırakacak sende el sallayacaksın, 100 yaşındaki gemilerle evlerimizin dibinden geçeceksin yine el sallayacağız. Uluslararası Denizcilik Örgütü’nden 1994 Türk Boğazları Tüzüğünü geçirenler uyanın ve yol gösterin, Montreux değişmeden nasıl başardınız bunu. Deniz yolu ile ticaret 12 senede daha da arttı, yeni yaptırımlar gerekiyor ve bunların Uluslarasa Denizcilik Örgütünce onaylanması gerekiyor. Bir önceki üç başlı hükümetin denizcilikten sorumlu bakanı Sayın Ramazan Mirzaoğlu son aylarında herkesin karşı çıktığı ama harfiyen uyduğu bir dizi ‘Türk Boğazları Tüzüğü Uygulama Talimatı’ adı altında gemi sahiplerinden yeni taleplerde bulundu ayrıca tanker geçişlerine yeni kısıtlamalar getirdi. Dünya karşı çıkmıştı, ama oluyormuş, yapılabiliyormuş. Yenisini ve daha iyisini bekliyoruz ve orada bunu yapacak yürekli, serden geçebilecek olan arkadaşlarımızın olduğunu biliyoruz.
Yaşam yelkeniniz rüzgârla dolsun.


www.ufukotesi.com - 10 / 2006  

cerencigil@yahoo.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.