Birincisi Yaşar Büyükanıt’a niçin bu komplolar yapılmıştır? İkincisi; Yaşar Büyükanıt’a komploları yapan mihraklar, kimlerdir ve nerelerden beslenmektedir?Bilindiği üzere son bir yıldır, başta “Şemdinli Olayları” adıyla ülke gündemini bulandıranlar, aslında Yaşar Büyükanıt’ın önünü kesmeye çalışanlardır. Bu olaylarda, iki yönlü güç unsuru belirmiştir. Buna göre birinci yön, görevden alınarak, işinden atılan savcı ve benzeri anlayıştaki şahısların yüksek puropagandasından kaynaklanmaktaydı. Bu savcının bir cemaatin adamı olduğu söylenmiş, bu anlayışın da olayın bir yönünü temsil ettiği ifade edilmiştir. “Şemdinli Olayları” tezgahının diğer ucunda da ise PKK’lılar vardır.
PKK’lılar bu konuyla ilgili olarak, Yaşar Büyükanıt’a şöyle saldırıyorlardı:“Koma Komalen Kürdistan Yürütme Konsey Başkanı Murat Karayılan, Van Başsavcısı'nın hazırladığı iddiyanamenin buzdağının görünen küçük bir parçası olduğunu söyledi. ''Kürt sorunu varoldukça bu tür çeteler her zaman olacaktır'' diyen Karayılan, “Kürt halkına karşı kirli savaş yürüten çetelere Büyükanıt’ın komutanlık yaptığını belirtti.”
Üstelik PKK mensuplarından Murat Karayılan, Şemdinli konusunda savcı Ferhat Sarıkaya adlı şahsın iddiyanamesinden istifade etmeyi de iyi bilmiştir: Karayılan bu sayede şunları da belirtmektedir:“Aslında bu Susurluk’ta ortaya çıktı ama üzerine gidilmedi üzerine gidilmediği için Şemdinli’de suçüstü yakalanma oldu. Şimdi her taraftan yığınla çaba gösterilerek bunun da üstü örtülmeye çalışılıyor. Bana göre sayın savcı gördüklerinin bir kısmına iddiyanamede yer vermiştir. Savcının iddiyanamede ifade ettiği şeyler buzdağının sadece görünen ve açığa çıkan yanıdır.”
Bu iki gurubun ve besledikleri adamların yakın dönemde, Türk milliyetçiliğine karşı tavırlarını çok net biliyoruz. Bu iki gurubun çizgisinde gidenlerin, Yaşar Büyükanıt’la sorunları var mıdır? Varsa nedir?Bunlar da, iyi düşünülürse gayet kolay bulunur. PKK’lar zaten bu konudaki tavırlarını açıkça ortaya koymaktadırlar. Diğer tarafa mensup ya da yakın olanlar da, kendi çaplarında bir şeyleri ileri sürmektedirler. Fakat bunlardan da vahim olanı, kendilerini Türk milliyetçisi gibi gösterip tavır koyanlardır.Bunların da internetteki siteleri iyi incelendiğinde, kurnazca hazırlanan uzaktan kumandalı bir sıtratejiyi, harfi harfine takip ettirildikleri görülmektedir.
Örneğin Milliyetçilik adına palavra sıkan bu site sahipleri, Ferhat Sarıkaya ve Sabri Uzun gibi belirli görüşte oldukları bazı basın tarafından ifade edilen şahısları, sahiplenebiliyorlar ve onları özellikle de yazılarında kollamaya çalışıyorlardı. Yoksa, internetteki incelediğimiz bu site sahipleriyle, onların aralarında gizli bir mutabakat mı vardı? Ayrıca kollamaya çalıştıkları kişiler, Türk milliyetçisi miydi(?) Ya da onlardan bizim mi haberimiz yoktu? Neyse, şimdilik bunların hepsini geçelim. Site sahiplerinin bu konuda ne dediğine bakalım:
“Kirli oyunlarına alet olan piyonlarının beceriksizliği başına dert ve sıkıntıya yol açan Org. Büyükanıt, bu yapılan hataların, planını bozmaması ve oyununun devam edebilmesi için çareyi, bu AÇIK ların üzerine gidebilecek kişi ve kurumları susturmakta buluyor.
Önce Şemdinli İddiyanamesi’ni hazırlayan Van Savcısı Ferhat Sarıkaya’yı görevinden ihraç ettiren Org. Büyükanıt, arkasından Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’u görevinden aldırdı. Şimdi ise sıra MİT Müsteşarı, ‘Emre Taner’de.”
Dikkat ediniz! Yaşar Büyükanıt’a ağır bir iftira atıyorlar. Aziz okuyucular! Ferhat Sarıkaya ve Sabri Uzun’un hangi cemaate yakın olduğunu düşününüz ve yukarıdaki cümleleri yorumlayınız. Neyi göreceksiniz? Ayrıca bu konuda internette malum sitenin sahipleriyle, bildiğiniz cemaatin yayınlarındaki bilgi ve isteklerin örtüştüğünü görebilirsiniz. Yani Ferhat Sarıkaya ve Sabri Uzun’dan, Yaşar Büyükanıt rahatsızmış. Hiç düşündünüz mü? Örneğin, “hırsız evin içinde” diyen bir şahıs hakkında ve sağa sola Şemdinli Şemdinli diyerek yana yakıla saldıran Ferhat Sarıkaya hakkında kim rahatsız olmaz? Elbette PKK ve yandaşları! Bu Ferhat Sarıkaya, madem bölgede savcıydı, PKK ve bölgedeki yandaşları üzerine neyin savını geliştirdi. Böyle bir savı varsa, hangi kamuoyu önüne taşıdı. Onun savlarını Murat Karayılan’da kullanıyor ama hangi savını, Şemdinli deki savını. Al! İşte Ferhat Efendinizi... Siz evin içinde hırsız var derseniz, PKK ile mücadele edebilir misiniz? Bunu diyen kim? Üst düzey emniyet mensubu? Nasıl o görevlere kadar bu ülkede çıkmış, iyice düşünülmeli! Ev neresi? Türkiye cumhuriyeti ve onun ilçesi emdinli. Evin içindeki hırsız olarak suçladığı kim? TSK mensupları... Görüyor musunuz tablonun vahametini...O şahıs aklınca evin içindeki hırsızı gösteriyor da, ev sahibini niye göstermiyor? Bu durumda TSK’lılar hırsız olursa, evin sahibi kim olabilir? Başka alan kalmıyor. Diyelim ki ev Şemdinli, hırsız belli. Ev sahibi kim? Acaba PKK’lılar mı? Onlar nerede?
Malum internet sitecilerinin kafalarının içindeki, sevmedikleri Yaşar Büyükanıt görevde olmasın da, ne olursa olsun anlayışı vardı! Bu mudur istenilen? Fakat ne derlerse desinler, Sarıkayalar’ı, Uzun’ları savunanların, Türk milliyetçiliği söylemleri, biraz değil ama, korkunç bir şekilde tarikatçılık, cemaatçilik kokuyor. Her şeyi kamufle edebilirler. Aklımızı da mı, gördüklerimizi de mi, yaşadıklarımızı da mı kamufle edecekler?
Milliyetçilik yapacaksan delikanlı gibi yapacaksan, kırılıyorsan, kıvrılıyorsan,bükülüyorsan meydan burası değil dans pistidir.Utanmazca Türk milliyetçiğini kullanan site sahipleri, o kadar ipe sapa gelmez görüşler ileri sürmüşler ki, inanılacak gibi değil! Bakınız şu yazdıklarına ve iftiracıların hallerini görünüz!
“Başlarında Org. Mehmet Yaşar Büyükanıt’ın bulunduğu cuntacı azınlıkların üretmeyi arzu ettikleri “ulusalcı” prototipi, işte eli kanlı saldırgan avukat Alparslan Arslan’ın ta kendisidir.
Bu Devlet ve Millet düşmanı katil Av. Alparslan Aslan; düşünce yapısı ve faaliyetleriyle, Org. Mehmet Yaşar Büyükanıt ve Cunta’sına bağlı olan Veli Küçük ve maaşlı katilleriyle, Taner Ünal ve VKGB’yle, Sedat Peker ve mafyasıyla, Doğu Perinçek ve Maocu partisiyle, Cevizoğlu ve Yeniçağ gazetesiyle, Kemal Kerinçsiz ve Hukukçular Birliği Derneği’yle, Ümit Özdağ ve diğer dava hainleriyle aynı ekibin içindedir. Alparslan Arslan; azınlıkların tasarladığı şekilde beyni yıkanmış bir “ulusalcı” mankurttur.”
Yukarıdaki görüşlere bakınız! Bunun neresi, Türk milliyetçiliğine yöneliktir. Böyle bir yaklaşımı Türkiye’de kimler yapmaktadır? Kimlere ne kazandırabilir? Onu da siz bulunuz! Biz yukarıdaki bazı isimleri, kendi inandığımız düşüncemize göre, pek olumlu bulmamamıza rağmen, hepsine birden iftira, çamur ve sığ bir anlayışla saldırı yapılmasını da doğru bulmuyoruz.
Yaşar Büyükanıt’a saldıran gurupların başında da, bir de sözüm ona milliyetçi(!) olduğunu söyleyenlerin, bulunması çok ilginç! Bu sahte milliyetçiler, akla, mantığa ve Türkiye gerçeklerine oturmayan pek çok şeyi kafalarına göre kurgulamışlar. Ne kadar acı bir durum! Biz tüm bunları, ülkemizde milli değerlerin alt üst edildiği ortamda, kasıtlı olarak Türk milliyetçiliğinin önünün kesilmesi, TSK ile Türk milliyetçiliği arasında çelişkilerin oluşturulması adına kurgulanıp sunulmuş olan bir sitenin anlayışıdır diyoruz.. Bu anlayışı sitelerinde hezeyana ve büyük çelişkilere kadar vardıran kişilerin, bazı yazılarını görünce de, insanların şaşırmaması da normal değildir. O nedenle bize, bu şahısların Türk milliyetçiliği hakkındaki görüşleri, şüpheli gelmektedir. Bunlar, sembol olarak Ergenekon çıkışını kullanabilirler. Kürşat diyebilirler. Alpaslan Türkeş’in adını zikredebilirler ve başka başka şeyleri de kullanabilirler. Bu anlamda, pek çok şeye sahiplenmiş olarak da kendilerini özellikle göstermeye çalışıyorda olabilirler. Fakat ABD ve CİA gibi, ülkemiz adına en büyük ihanet kumpasını kurmuş olan mihrakları da görmezden geliyorlar.Ya da bu konuda hedef saptıran tespitler yapıyorlar.Örneğin şunları yazıyorlar:
“Onlar bu menfur emellerinden hala vazgeçmediler; İngiliz’in, Rus’un, Alman’ın ve daha nicesinin imparatorluk hayalleri bitmedi.”Bu cümlede en başta olması gereken Amerikalının adı nerede? Türklüğün günümüzdeki en büyük düşmanları, niçin kamufle ediliyor? Kimin kime ihtiyacı vardır? Kim kimi, Türk milletinin gözünden kaçırmaktadır? Acaba bunların, ABD’ye diyet borcu mu var? Bunun için mi CİA’de gözden uzak tutuyorlar? Şu iyi bilinsin! Günümüzde ABD ile her alanda mücadele etmeyene, Türk milliyetçisi, denemez! Bunun için Fethullaseverci olarak düşündüğümüz kişiler, Türkiye’de MI5’in etkili olduğunu vurgularken bu arada CİA, yine kamufle ediliyor. Buna da örnek aşağıdaki yazıdır:“İngiliz İstihbarat Servisi MI5’in, Türkiye’deki marjinal sol kesimi manipüle etmek için yıllardır kullandığı ajan - Maocu parti lideri, yayınladıkları ‘Karanlık’ dergisinde, Milliyetçi Liderliğe salyalı hakaretler ve iftiralarla saldırdı.
...iftira ve hakaretlere cevap vermek üzere buradan, evveli sağcı, ortası Maocu ve sonu da sahte Atatürkçü olan “İngiliz ajanına ve onun destek verdiği Sahte İkinci Atatürk adayına” sesleniyoruz.”
Aynı şekilde sözde, Türk askeri olduklarını söyleyen bu internetçiler, sabah akşam ABD’de yatıp kalkan, Fethullah Gülen hakkında gıklarını çıkaramıyorlar. Biz diyoruz ki, Kurt Türkçede iki anlamda kullanılır. Bunlardan birincisi, dağlarda, ovalarda, yaylalarda, Sibirya’dan Hindistan’a Avrupa’dan Ortadoğu’ya, Kanada’dan Kuzey Amerika’ya kadar yayılmış olan malum Kurt...Bir de elmalarda, incirlerde, kirazlarda ve de insan dahil, kokuşan canlılarda olan Kurt vardır. Ben bunu, Kurtçuk olarak isimlendiriyorum. Şimdi, İnternette, Türk milliyetçiliğini kullanan kurtçuklar var. Bunlar tezgahlarını, purovakasyonlarını kurmuşlar, habire vuruyorlar. Aynı dünkü süreçte, yani 1950’lerde olduğu gibi...O zaman ki Milliyetçiler Derneğindeki ağbileri gibi...Kendilerine ve kamuoyuna, Bekir Berk’in adını, Milliyetçiler Derneğindeki seminerlerini, hedef saptırıcı çalışmalarını hatırlatırız. Bilmiyorlarsa yeni ağbilerine sorsunlar. Biliyorlarsa da dürüstlük adına, oturup sussunlar.
Bu kurtçuklar, yaklaşık on ay önce, 12 Kasım 2005’te şöyle yazmışlar:
“Şemdinli'deki iş kazasında açığa çıkan olay lokal değildir ve ülke çapında devam eden purovakasyonlar serisinin küçük bir parçasıdır (...) Bunlar, kendi şahsi emelleri için bu vatanın evlatlarını birbirine kırdıracak, kendi askerine, polisine, savcısına, hakimine purovokasyon yapacak kadar alçalmış, vatan hainleridir. milletin devlete ödediği vergilerle satın alınmış silahların, yine bu milletin evlatlarını öldürmek için kullanılması bir ulusal ihanettir. Milliyetçileri, Kürtlerle savaştırmak için yeniden sokaklara çekmeye çalışmak vatana hıyanettir.”
Demogojiyi görüyor musunuz? Yukarıdaki bu ağız, iyi incelenirse kimin olabilir? Yok efendim “Milliyetçileri Kürtlerle savaştırmakmış, kendi askerine, polisine, savcısına, hakimine purovakasyonmuş”, ne kadar kurnazca ve aşağılıkça bir hedef saptırma. Kendi askeri dediği herhalde ordudan YAŞ kararı gereği atılanlar olsa gerekir. Din istismarcılığına payanda olanları da TSK’nın başında taşıyacak hali de olmasa gerekir! Polis dediği de, acaba Süleyman Uzun mudur? Savcı ise, düşüncesini çok sevdikleri, sitelerindeki bazı yazılarda, özellikle referans olarak aldıkları, Ferhat Sarıkaya ya da benzeri görüşteki biri olmasın sakın?. Onların dediği hakimleri de sizler düşünüp, bulunuz!Görüyor musunuz? Malum bezirganların kurguladığı, bu tezgahtaki düşüncelerin. ibretle incelenmesi gerekir..Buna göre; tarikatçı ve bölücü güçlerin müttefikliğinde oluşturulup, medyaya sunumu yapılan Şemdinli Olaylarındaki hedef adam, o zamanlar önü kesilmeğe çalışılan Yaşar Büyükanıt değil miydi? Peki, malum cemaatseverlerle PKK niçin Yaşar Büyükanıt’a çamur atıyorlardı. Bu çamuru avuç avuç alarak, internet kurtçukları da niye alet oluyordu?. Bunları bilmek ve anlamak için, kahin ya da bilgiç olmaya gerek yoktur. Onlardaki Yaşar Büyükanıt korkusu, bu ülkede beslendikleri ve siper aldıkları ortamın bozulacağı endişesinden kaynaklanmaktaydı. Zira Beren’nin dedesi, bu konuda onları hiç rahatsız etmemişti. O göreve nasıl gelmişti ve görevi boyunca ne yapmıştı? Yaptığı şeylerin kime ne faydası olmuştu? Bunlar incelenmeğe değer. Niye torunun adı Beren’di? O da incelenmeğe değmez mi?
Şehit cenazelerine selefinin aksine sürekli giden ve hayatının önemli bir kesiminde Güneydoğu gerçeği yer tutan, Yaşar Büyükanıt, bu yüzden mi, bazılarının korkmasına yol açıyordu?Bu şahıslar bunun için mi Yaşar Büyükanıt’ın önünü kesmek istiyorlardı? Bu sorunun cevabı gayet açıktır. Yaşar Büyükanıt, onların dişine ve anlayışına göre bir Genelkurmay Başkanı olarak gözükmüyor. En azından bizim gelşmelerden anladığımız bu. Tarihin bunu doğrulayıp doğrulamayacağını da yaşayarak göreceğiz. Onun selefinin rotasından çıkacığından korkanlar, ona saldırmayı kendileri için bir amaç edinmişlerdir. Böylesi hayin mihraklar, elbette Yaşar Büyükanıt’ın “Çuval Geçirme” ve “Kırmızı Noktalar” gibi konulardaki duyarlılığının selefinden çok ilerde olduğunu bildikleri için de, komplolarını kurmuşlar ve hiyanet denizine ağlarını salmışlardır.Bizim hayatımızda, Yaşar Büyükanıt’ın sadece televizyonlarda ya da gazetelerdeki görüntüsünden öte bir tanışıklığımız da yoktur. Fakat, onu tanıyan, Kara Harp Okulundan da sınıf arkadaşı olan ve arada bir görüştüğümüz emekli asker bir büyüğümüzden (Ü.Ç.)aldığımız bilgiler vardır. Aynı zamanda, aynı odayı da görev yıllarında, Yaşar Büyükanıt’la paylaşmış olduğunu bildiğimiz büyüğümüzün, bize aktardığı çerçevede, biz Büyükanıt’ı gıyabında tanımış olduk. Bu bağlamda öğrendiğimiz Yaşar Büyükanıt gerçeğine karşı, haksızca yapılan bilhassa internet üzerindeki saldırılar, son derece bayağı ve de aşağılıkça görülmektedir. Bu siteleri hazırlayanların, haysiyetlerini ve şereflerini Anglo-Sakson-Siyonist Yahudi ittifakının dümeninde gidenlere sattıkları anlaşılmaktadır. Zira, bizim okuyucularımız bizi, gayet iyi tanır. Düşüncelerimizin temelinde, dünya egemenliğinde etkin rol alan Siyonistlere karşı, mücadele etmek vardır. Bu mücadele hem milletimiz, hem de insanlık içindir. Biz, kurtçukların yaptığı gibi, önümüze gelene Yahudi yaftası takıp, durup dururken, ilgili ilgisiz herkesi de o anlamda hedef göstermeyiz. Aynı zamanda, vicdanla da bağdaşmaz. Biz,“Çamur at izi kalsın” ya da “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” hesabıyla da hareket edip, insanların beyinlerini de sulandırmayız.. Türk milletinin ve Türk milliyetçiliğinin elbette diğer milletler gibi, Siyonist Yahudilerle sorunu vardır. Bu sorunun sonu da getirilmelidir. O da dünya egemenliğindeki, Siyonistlerin etkisiz kılınmasıyla söz konusudur. Ama Yahudilik, dönmelik vb. kavramları, sadece düşüncelerinin çıkarı gereği, hedef saptırmak için kullananları da benimsemiyoruz. Yalçın Küçük, Yaşar Büyükanıt hakkında, “Kemalist” olduğu yorumuyla, doğru bir tespit yapmıştır. Ayrıca Yaşar Büyükanıt’a Yahudilik çamurunu atarak saldıran gurupların, kimlere dayandığını da, 6 Ağustos 2006 tarihindeki “SKY Türk” kanalındaki purogramında ifade etmiştir. Yalçın Küçük’ün oradaki ifadesine göre,Yaşar Büyükanıt’a Yahudilik yaftasını takanlar, Fethullah Gülen çizgisindeki kişilermiş.
Gerçekten de Yaşar Büyükanıt’a iftira atan siteleri incelediğimiz zaman, kurnazca bir sıtrateji takip edilmektedir. Bu sıtratejiyi izleyenler, sözde Türk Silahlı Kuvvetlerine mensup olduklarını da belirtiyorlar. Fakat bunun doğru olmadığı da aşikardır. Onlar kendi gerçek yüzlerini göstermeyerek, başka bir görüşteymiş gibi hareket etmeye çalışmaktadırlar. Site sahipleri gerçek anlamda, sahibinin sesi olduklarını o kadar güzel gösteriyorlardı ki; Fethullah Gülen’in Amerikan macerası hakkında hiçbir şey diyemiyorlar. Bazı milliyetçilere de çamur üstüne çamur atıyorlar.İnternet kurtçuklarının şu iddiyaları da çok komik kaçmaktadır:
“Orgeneral Mehmet Yaşar Büyükanıt, ulusalcı gazete Yeniçağ’ı (…)bizzat kurdurmuştur; örtülü ödenekten beslemekte ve el altından yönetmektedir.”
Görüyorsunuz değil mi? El insaf! Dedirten bir iftira daha...İnternet kurtçukları, Danıştay cinayetini de aynı malum cemaatin medyasında verilen görüşlere benzer şekilde işlemişler. Bu görüşün de elle tutulur yanı yok.Zaten günümüz gerçeği de,internet kurtçuklarını yalanladı. Alparslan Arslan, en azından bazı bilgileri onurlu bir şekilde doğru olarak verdi. Bu bağlamda, bazı foyalar da açığa çıktı.
Ayrıca internet kurtçukları,Danıştay cinayetinde sapla samanı kasıtlı olarak karıştırdılar.
Örneğin:“Cuntacılığı ve Yahudiliği gündeme gelen İlhan Selçuk, bu defa "mağdurlar"ı oynayıp kamuoyu desteğini alabilmek için, 'ulusalcı terörist' Alparslan Arslan'ın Cumhuriyet gazetesine bomba atmasını tezgahlattırdı. Hem de üç kez... Nedense, Makina Kimya yapımı bombalar hep bahçede patlatıldı. Kirli adını "Cumhuriyetimiz"le birleştirmeye çalışan gazete, “Atılan bombalar Cumhuriyet’e atılmıştır” diye manşet atarak halkımızı manipüle etmeye ve galeyana getirmeye çalıştı. (…)Oysa, 'ulusalcı terörist' Alparslan Arslan, kendini yöneten ellerin akıl hocası olan sabetaycı darbetör İlhan Selçuk’un prototipini çizdiği bir kukla tetikçidir.”
Görüldüğü gibi akıllarınca düşüncelerindeki tezgahı kurmuşlar ve habire işliyorlar. İlhan Selçuk’la olayın ne ilgisi var? İlhan Selçuk’un olsa olsa Danyal Oral Çalışlar’la ilgisi vardır.Çünkü Cumhuriyet gazetesi yaz boyunca, cumhuriyet rejiminin tehlikede olduğunu millete işledi. İlhan Selçuk ise, Oral Çalışlar denilen kişinin, Nazlı Ilıcak ve benzer kişilerle görünmesine ses çıkarmadığı gibi, İpek Çalışlar’ın kitabını da yadırgamamıştır. Danyal Oral Çalışlar’ı, İlhan Selçuk’ta çok benimsemiş olacak ki, gazetesinden sürekli besledi ve de besliyor. Bu anlamda, Cumhuriyet tehlikede diyenlerle, cumhuriyetin kurucusuna çarşaf giydirenler el ele vermişlerdir. İlhan Selçuk’un düşüncelerini benimsemediğim gibi, yöneticiliğini de tasvip etmiyorum. Geçmişte onun yanında çalışanlar dahi, bu gerçeği yazılarıyla ortaya koymaktadırlar. Fakat benim ona duyduğum olumsuz düşünceler, ona karşı Alparslan Arslan adamıdır diye iftira atmak veya atanları alkışlamak gerekçesini de doğurmaz. İnternet kurtçukları, bu iftirayı o tarafa kasıtlı olarak, hedef saptırmak için atmışlardır diye düşünüyorum.. Niçin derseniz? Cumhuriyet gazetesi Amerika’daki efendilerine, arada bir gönderme yaptığı içindir. İnternet kurtçukları, Danıştay eylemini de aşağılıkçasına Yaşar Büyükanıt’a,Veli Küçük’e ve Muzaffer Tekin’e bağlayabiliyorlar. Niçin?Malum finansörleri öyle istediği için. Şimdi iftiracıların bu konudaki görüşlerine bakalım:
“Danıştay’a yapılan kanlı eylem, küçük bir çete eylemi gibi gösterilip kapatılmaya ve cuntacı örgüt çeteciliğe indirgenmeye çalışılmaktadır. Veli Küçük üzerinden Büyükanıt’a Kadar dayanan bu illegal örgütlenmenin ortaya çıkarılmaması için büyük gayret sarf edilmekte ve yarım kalan provokasyon bu illegal örgütün diğer tetikçi-operasyonel ekipleri tarafından tamamlanmak istenmektedir. Bu bağlamda, Muzaffer Tekin, kesinlikle bir çete lideri değildir; Veli Küçük’e bağlı tetikçi-operasyon ekiplerinden sadece bir tanesinin sorumlusudur.”
Bu kurtçuklar, korkunç bir iftira kampanyası içersinde, internet tetikçiliği yapmaktadırlar. Bu tetikçiliklerini de, özellikle bazı kişiler üzerinde sürdürmüşler ve sürdürmektedirler. Yaşar Büyükanıt’ta artık göreve geldi. Onun gelmesini istemeyen kesimler, şimdi üzüntü içersinde ve yeni tezgahlar peşindedir. Bizim Yaşar Büyükanıt’a tavsiyemiz. Geldiği makam kalıcı değildir,fakat yapacağı işler ise kalıcı olabilir. PKK sorunu karşısında, Doğu ve Güneydoğu illerinde olağanüstü hal ya da sıkıyönetim olmadan, TSK’nın o bölgede başarı şansı yoktur. Ordunun her günkü kaybı, bazıları tarafından Büyükanıt’ın aleyhine delil olarak kullanılma durumuna dönüşecektir. Büyükanıt derhal, Olağanüstü Hal ya da Sıkıyönetim topunu Recep Tayyip Erdoğan’ın kucağına atmalıdır.Yaşar Büyükanıt, sermayenin ülke üzerindeki ekonomik, politik ve askeri güce etkisini inceletmelidir. Yine, Türk milletinin gönlünde kalıcı olmak istiyorsa, kartelci medyanın toplumu uyuşturması ve yönlendirmesi üzerinde de, iyi düşünmesi gereklidir. Son olarak, gayri milli güçlerin birlikteliğinin en üst düzeye vardırıldığı şu günlerde, din istismarcıları, emek sömürücüleri, etnik milliyetçiler, Sorosçular, Batının foncu ajanları ile bütün purovakatörler üzerine purojöktör tutmak zorundadır. Kendisinden önceki başkanın demokratım söylemlerine diyeceğimiz şudur. Demokratlığın, demokratlar arasında işlevi vardır. Ülkeyi soyanların, tekelleşenlerin, bölücülüğe, gericiliğe götürenlerin ve de gün be gün şehitlerin vatan toprağına düştüğü bir yerde demokratlık, ne kadar olursa o kadar demokrat olabilirsiniz. Fakat başkalarının çocuklarının kanları ve canları pahasına, onların analarının dinmeyecek gözyaşları sürecinde, sözüm ona demokratım demek, her halde size yakışmaz. Size yakışan, Türk milleti lehine kalıcı hizmetinizi, vermeniz olacaktır. Göreviniz ve yapacaklarınız, tarihin aynasında size artı ya da eksi fatura olarak dönecektir. Türk milletinin kırılma noktasına doğru süreklendiği bu dönemde, görevinizin size ve Türk milletine hayırlı ve uğurlu olmasını dileriz.
|