Türkiye yıllardır başörtüsü ve türban sorunu ile boğuşuyor. Başörtüsü ve türban sorunu diyorum. Çünkü inananların başörtüsü, başka bir deyişle başlarını örtmek gibi bir sorunu var, karşı çıkanların da türban sorunu var… Karşı çıkanlara göre başörtüsü ve türban aynı şey değil; türban siyasî bir simge! Öyle diyorlar ama türban ile başörtüsü arasındaki farkın ne olduğunu da bilmiyorlar.
|
Konumuz bu değil tabiî ki…
Müslümanların başörtüsü sorunu ve daha da önemlisi Müslümanların başörtüsü sorununu suiistimal eden siyasiler…
MHP, 1999 seçimleri öncesinde seçim meydanlarında “Başörtüsü sorununu biz çözeceğiz” dedi. İkinci parti olarak Meclis’e girdi ve iktidar ortağı oldu. 3.5 yıl iktidarda kaldı ama sorunu çözemedi. Bunun bedelini de Meclis dışında kalarak ödedi.
2002 seçimlerinde ise AKP, “Başörtüsü bizim namusumuzdur, bu sorunu biz çözeceğiz” diye seçim meydanlarında söz verdi. Ezici bir çoğunlukla iktidar oldu, Meclis’te Anayasa’yı bile değiştirecek çoğunluğu sağladı.
3 Kasım 2003’te iktidar oldu. AKP’nin ezici bir çoğunlukla iktidar olması ile umutlanan başörtülüler “Tamam şimdi sorunumuz çözülecek” diye beklemeye başladı.
3.5 yıldır AKP iktidarda.
Başörtülüler hâlâ bekliyor…
AKP iktidarı da yerinde sayıyor. Sorunun çözümü için bir adım bile atmadı.
AKP iktidarı, sorunun çözümü için çaba göstermek yerine aradan geçen 3.5 yıl boyunca sürekli birilerini suçladı.
Yargıyı, YÖK’ü, bürokrasiyi, isim vermeden Ordu’yu, yine isim vermeden Cumhurbaşkanı’nı…
Haklarını yememek lâzım, bir de sürekli başörtüsü sorununu gündemde tuttular!
Önce uluslararası sözleşmeleri daha etkili kılmak için Anayasa’yı değiştirdiler. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başörtüsü yasağını savununca da halka hoş görünebilmek için şiddetle karara karşı çıktılar.
Ardından okula gelip giderken başörtüsü takan bir öğretmenle ilgili davayı Danıştay’a götürdüler. Danıştay, “Öğretmen sokakta bile başörtüsü takamaz” kararı verince bu kez Danıştay’ı topa tutarak sorunu gündeme taşıdılar…
Arada boşluk kaldığı dönemlerde de sağ olsun Başbakanımızın eşi Emine Hanım, şıklığı, kıyafeti ve cilt bakımı ile başörtülü olarak sürekli gündemde kalarak hizmetini sürdürdü.
Bu arada Başbakanımız, başörtüsüne karşı çıkanları bir dönem zenci-beyaz ayrımı yapanlara benzeterek sorunu gündemde tutmaya büyük çaba gösterdi!
Son olarak da eşi başörtülü birini Merkez Bankası Başkanlığı’na atayacağız diye ortaya çıktılar. Sonradan öğrendik ki öyle bir niyetleri yokmuş. Ama başörtüsü sorununu gündemde tutmak için bunu yapmak gerekliydi, hakkıyla yaptılar!
Eminim ki, bu yazıyı okuduğunuz sıralarda başka bir sebeple başörtüsü sorununu gündemde tutarlar…
Diyeceksiniz ki AKP iktidarı niye sürekli başörtüsü sorununu gündemde tutsun…
Çok basit.
Başörtüsü sorununu çözmeye niyetleri yok. Bu sebeple sürekli gündemde tutuyorlar ki, “Aslında biz sorunu çözmek istiyoruz ama izin vermiyorlar” diyecekler. Adres olarak da çaktırmadan Çankaya’yı, Ordu’yu YÖK’ü gösteriyorlar.
Biliyorlar ki, halk da “Aslında sorunu çözecekler ama ne yapsınlar elleri kolları bağlı. Yaptırmıyorlar ki” diyecek ve bir dönem daha kendilerini iktidar yapacak.
Bu arada ne mi oluyor?
Başörtülü kızlar, üniversite kapısını resimlerden biliyor. Evlerinde oturmuş, televizyonda “Kadının sesi” programını seyrederek teselli buluyor.
Evlenip çoluk çocuğa karışırlarsa belki sorunu unuturlar ve AKP’ye yine oy verirler…
Başörtülülere benim de bir sözüm olacak…
Olanları “Kadının sesi” programını seyreder gibi seyretmeyin...
İktidara getirdiklerinizden yaptıklarının ve yapmadıklarının hesabını sorun… Şimdi hesap sormazsanız, en azından sandıkta derslerini verin…
Yoksa daha çok “Kadının sesi” programını seyretmek zorunda kalırsınız…
|