Korutürk, ileride Ortadoğu’da bir Kürt devleti kurulabileceğinden söz eder. Bu yer için Irak’ın kuzeyinde Kerkük’ü de içine alan toprakların düşünülebileceğini anlatır. Burada kurulabilecek bir Kürt devletinin başta Amerika olmak üzere, yakın müteffikleri İngiltere ve Fransa’nın da desteğini göreceğini söyler. Eğer gerçekleşirse, bunun Türkiye için büyük bir tehlike doğuracağını, bu gelişmelerin ileride Güneydoğu Anadolu bölgemizden toprak isteme küstahlığı noktasına kadar gidebileceğini ifade eder. |
Bu sefer sana tam otuz bir yıl evvelinden anlatacaklarım var…
Ayniyle vakidir ki…
1975 yılının ilk aylarında Güneydoğu Anadolu’da şiddet ve terör olayları giderek tırmanmaya başlar. Mart ayında toplanan MGK Siirt, Urfa, Hakkâri ve Diyarbakır’da bir ay süre ile sıkıyönetim ilân edilmesine karar verir. Talihin ne garip cilvesidir ki, o günlerde bu günler gibidir işte… Kurulun aldığı bu tavsiye kararına Prof. Dr. Sadi Irmak başkanlığında ki hükümet de uyar. Ancak söz konusu illerde sıkıyönetim ilân edilebilmesi için TBMM’nin onayı gerekmektedir. Bu amaçla toplanan mecliste başta CHP olmak üzere, AP sıkıyönetim ilânına karşı çıkarlar. Çoğunluk olmadığı için oylama yapılamaz ve başkan oylamayı ertesi güne bırakır.
Oylamanın yapılacağı gün Cumhurbaşkanı Korutürk, Genel Sekreter Bayramoğlu’nu Hukuk Başdanışmanı Çoker’i ve basın müşaviri Ali Baransel’i odasına çağırır. Korutürk ayakta, bir eli cebinde bir aşağı bir yukarı dolaşmaktadır. Nihayet masasına oturur ve konuşmaya başlar:
Korutürk, ileride Ortadoğu’da bir Kürt devleti kurulabileceğinden söz eder. Bu yer için Irak’ın kuzeyinde Kerkük’ü de içine alan toprakların düşünülebileceğini anlatır. Burada kurulabilecek bir Kürt devletinin başta Amerika olmak üzere, yakın müteffikleri İngiltere ve Fransa’nın da desteğini göreceğini söyler. Eğer gerçekleşirse, bunun Türkiye için büyük bir tehlike doğuracağını, bu gelişmelerin ileride Güneydoğu Anadolu bölgemizden toprak isteme küstahlığı noktasına kadar gidebileceğini ifade eder. Ardından politikacılara sitem eder:
“Siyasi partilerin oy avcılığı uğruna bu hayati tehlikeyi bir türlü görmek istememelerine doğrusu akıl erdiremiyorum. Dilerim Türkiye, geleceği görmeyen muhteris politikacılar yüzünden ileride ağır bedeller ödemez. Beni asıl üzen Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ün partisinin bu konularda gerekli hassasiyeti göstermemesidir.”
Korutürk, Ecevit’e olan güven ve sempatisini giderek yitirdiğini belirttikten sonra devam eder:
“Olmaz efendim! Bu kadar anlayışsızlık olmaz! Neredeyse, “Ne haliniz varsa görün” demek geliyor içimden. Ecevit, kendisini yetiştirmiş, dil bilen genç bir politikacı. Ama maalesef tecrübesiz. Doğuda bir Kürt devleti kurma düşüncelerinin ne kadar ciddi olduğunu ileride anlayacak. Belki önümüzdeki yıllarda Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaşayan Kürt vatandaşlarımızı kandırarak ayaklandıracaklar. Ellerine silâh verip çatışmalara itecekler. İşte o zaman Ecevit bölgede sıkıyönetim ilânını kendisi isteyecek. Ama iş işten geçmiş olacak.”
Evet, Recep Bey!
Şimdi bakın bir tabloya…
Korutürk’ün dedikleri bir bir gerçekleşti mi?
Korutürk’ün belirttiği nice muhteris politikacılar geçti bu otuz bir yılın içinden.
Ama içlerinde tüy diken siz oldunuz.
Ecevit gibi geldiniz. Tecrübesiz ve oy uğruna tavizkâr… Bugün Ecevit o günlerde yaptığı hataların sonucunu seyrediyor. Arada bir çıkışlar yaparak sanki “Benim suçum yok!” demek istiyor. Ama tarih herkeslerin suçlarını yazdığı gibi, onunkini de yazdı ve bize de bugün buraya taşımak kaldı.
Sizin hatalarınıza ne demeli?
Tüy diktiniz dedik ya…
Güneydoğuda devlet kalmadı. Çaktırmadan federasyon oldular. Orada devlet de, hükümet de belediye başkanları. Devlet başkanları da İmralı’daki soysuz…
Korutürk bir devlet adamı idi. Padişahları, Cihan Harbini, Kurtuluş Savaşını, Cumhuriyet’in ilânını, Atatürk’ü, İnönü’yü, Menderesi, ihtilâli görmüş ve deneyimlerden süzülmüş bir askerdi. Olaylara bakışı hem devlet adamı hem de askerce idi. Tecrübe idi konuşan. İleri görüşlülüktü konuşan.
Sizde ne var Beyim?
İş takipçiliği, ihaleler, peşkeş çekmeler, ülkenin taşınır ve taşınmazlarını satmalar bir de bölüp parçalanmaya hizmet etme…
Üstelik deneyimsizliğinizi kapatmak ve ülkeye hizmet için askerden yardım ve destek alacağınıza onları karalama kampanyası başlattınız.
Bin ah var sizde dedim ama o lâfın gelişidir. Hani darbı mesel misali!
Milyonlarca ah var sizde…
Bedel Recep Bey!
Bu gözler bu güne kadar bedel ödemeyeni görmedi…
Sizi de görecek…
|