Hep şikâyet eder dururuz, "Okullarımız diplomalı cahil yetiştiriyor" deriz de, bunun sebebi üzerinde pek durmayız. Bence bunun en büyük sebebi, gençlerimizde ve insanımızda okuma alışkanlığının ve kitap sevgisinin olmamasıdır.Duydukça, dönemeç, güneşin ipleri ve seni sevmek… Bütün bu şiir kitaplarının yazarı şair Dr. Necmettin Çanga, Ufuk Ötesi yayınlarından çıkan Özdemir Özsoy’un “Hüzünlü Şarkılar” isimli romanı hakkındaki görüşlerini bildirmiş. |
Bütün kitapseverlerin beğeniyle okuyacağı bu kitap hakkındaki e-postayı aynen sizlere sunuyorum.“Kapak resmi ve rengiyle de albenisi olan güzel bir roman. “Hüzünlü Şarkılar” isimli kitabın türü belirtilmemişse de sayın Kemal Çapraz’ın takdim yazısında, “İşte bir nefeste okuyacağınız bir roman” diye çok güzel, kısa ve öz olarak tanıtılıyor.
Sayın Özsoy’un “Hüzünlü Şarkılar”, akıcı üslubu, düşündüren deyişleri, hayale sürükleyen tasvirleri ile severek, beğenerek okuyacağımız bir roman. Romanın akışında yaşam birbirine bağlı bölümlerle su gibi akıp gitmekte. Aslında bazı bölümlerin daha uzamasını, daha da uzun anlatılmasını -okurken- arzu ediyor insan; zira anlatımın güzelliği, konusu ve öğretici niteliği bunu icap ettiriyor gibime geldi. Konular mercek altına alınsa çok hacimli bir roman meydana gelebilirdi desem de her bölümde sayın Özsoy’un görüş ve düşünceleri, ince duygularla okuyucuya iyiyi, güzeli, çirkini yansıtıyor. Romanda hayatın deneyimleri, özdeyişleri var.
Ben hep şiir kitapları için yazdım. Onlar da sırf tanıtım yazısı niteliğinde oldu. İlk kez bir roman hakkında yazıyorum. Sayın Özsoy’un “Hüzünlü Şarkılar”ında, şiirin gizemli havasını ve hazzını buldum. Sayfalara bir inci gibi serpilen musikimizin şarkı sözleri, okuyucuya nice anıları, mazideki o güzel günleri yaşatıyor.
“Hüzünlü Şarkılar” da çok ince hiciv ve nazik taşlamalar var. “İnsanlar böyledir, kendi dilek ve temennilerini bir yargı gibi söylerler” diyor.
“Hüzünlü Şarkılar” da insan ruhunun ve davranışlarının derinliğine incelenişini, güzel ve çarpık tarafların gösterilişini, geçmiş ile bugünün karşılaştırılmasını, bazı örf ve geleneklerin kaybolup yerine daha iyinin konulamayışının yansıtıldığını görüyoruz. Zamanla biçim ve şekilde değişim olsa da toplumdaki özü yadsımamak daha doğrudur diye düşünüyorum.
Romanın dili konuşulan Türkçe olduğu halde çok az da olsa, “müstevli, tevhid, içtimai” gibi bugün kullanılmayan sözcüklere rastlıyoruz. Herhalde bunlar, anlatılan dönemdeki kişilerin üslubunu belirtmek için olsa gerek.
Nice güzel anılar ince duygularla Uludağ’ın görkemli hali, Bursa’nın eşsiz camileri, kardelenlerle bakışmalar anlatılmakta, ipek bir koza gibi işlenmekte…
“Yaşayanın vakti çok az, seven insanın vakti yok” diyor sayın Özdemir Özsoy. Şarkılar bitmesin!”
Dr. Necmettin Çanga
ufuk@ufukotesi.com
ayhanciftci_37@hotmail.com
|