Hedef

 

Ünal Bolat  

Grip Olmayan Vatandaşın Garip Hâli…


Kuş gribiymiş? Öldürürmüş… Aman tavuktan uzak durun… O zaman sigara kanser yapıyor onu niye yasaklamıyorsunuz? Margarinler kolesterol yapıyor onu niye yasaklamıyorsunuz? Doğalgaz kaçaklarından yılda onlarca insan ölüyor kombileri niçin engellemiyorsunuz? Hani siz insan sağlığı üzerine titriyordunuz? Gidinin teresleri…

Milletlerin mahvolmasına sebep savaş kaybetmek değildir. Asil ve saf bir kanda bulunan yegâne özellik olan direnç kuvvetinin yok edilmiş olmasıdır.
Günümüzün uzman stratejisti Prof. Dr. Mahir Kaynak diyor ki:
“Ekonomi, medya ve bürokrasi başka güçler tarafından kontrol ediliyorsa, iktidarın seçilmiş olması ona yönetim gücü sağlamaz. Bu durumda iktidarın seçilerek atandığı söylenebilir. Atayanlar ise bu üç gücü kontrol edenlerdir.
Bütün iktidarlar bu konudaki zayıflıklarını hemen fark eder ve bir yandan ekonomik güç elde etmeye çalışırken diğer yandan medya ve bürokrasi üzerinde kontrol sağlamak isterler. Yöneten güç bu konuda çok hassastır. Bürokrasiyi kontrol çabası kadrolaşma, ekonomik güç sağlama hesapları yolsuzluk iddialarıyla karşılanır ve ekonomik gücü olmayanın medyayı kontrolü zaten söz konusu olamaz.” Star gazetesi, 24.01.2006
Ve yaşayanlar görüyor ki, gerçekten ülkemizde yıldır hangi kesim iktidara gelirse gelsin, asıl iktidar, ekonomi, medya ve bürokrasiyi elinde bulunduranların olmuştur.
Bu azıcık sütunumuzda, örnekleri derinlemesine irdeleme imkânımız olmadığı için, hükümetleri bir bardak suda ceviz kabuğu gibi sallayan yönlendirme konulardan ne Ağca olayına, ne başı açık namaz dalaşmasına, ne Orhan Pamuk tırsaklığına, ne kişiliksiz Kıbrıs teslimiyetçiliğine paragraf ayırabiliyoruz.
Bu ay, “sağlık” adı altında yapıldığı için tüm kamuoyunu beyaz etten uzaklaştıran, tavuk yiyen Başbakan’a rağmen hükümeti köy tavukçuluğunu yok etmeye yönelten güce ve uygulanan alçaklığa birkaç cümleyle işaret etmek istiyoruz.
Sağlık Bakanı da Tarım Bakanı da bu baskıya dayanamayıp, köy tavukçuluğunun köküne kibrit suyu dökmeyi kabul ettiler iyi mi?
Kontrollü basın konuya nasıl da yangına körükle gider gibi gitti değil mi? Bazı entegre tesis yetkilileri de sanki ileride bu yılan kendilerini sokmayacakmış gibi bu rüzgarı kendi kişisel menfaatlerine râm etmeye nasıl çalıştı aptalca.
Sağlık konusu gündeme getirilince herkes boyun eğiyordu. Bir konuda “aman bu sağlığınıza zarar” denildi mi, iki adım öteye kaçıyordu herkes.
Kimse de çıkıp da, “arkadaş bu çatlak sesler bizim sağlığımızı niye bu kadar düşünüyor ki? Yoksa bir hesapları mı var?” diye sormuyordu iyi mi?
Kuş gribiymiş? Öldürürmüş… Aman tavuktan uzak durun…
O zaman sigara kanser yapıyor onu niye yasaklamıyorsunuz? Margarinler kolesterol yapıyor onu niye yasaklamıyorsunuz? Doğalgaz kaçaklarından yılda onlarca insan ölüyor kombileri niçin engellemiyorsunuz? Hani siz insan sağlığı üzerine titriyordunuz? Gidinin teresleri…
Bu çığırtkan ve çatlak sesleri biz daha önce de teşhis etmiş, imkânımız ölçüsünde kamuoyuna duyurmaya çalışmıştık. Bu çatlak seslerin ortak yönü, ekonomik açıdan pazar payını ele geçirmek uğruna her ne pahasına olursa olsun ferdî teşebbüsleri yok etmektir.
Bu çatlak sesler, daha önce de açık sütçüden süt almayıp entegre tesislerde üretilen paket sütlerin içilmesini propaganda yapmış ama amaçlarına tam ulaşamamıştı. Şimdi kuş gribi vakasında Bakanlıkları dahi manüple edebilmiştir.
Eee sonuçta bu grip salgını ne oldu?
Bakanlık itlaf kararı aldıktan sonra, bir anda köşesine mi çekildi? Yoksa birileri istedikleri yönde karar aldırdıkları için maksat hâsıl mı oldu?
Artık kimseyi ölümle tehdit etmiyor mu?
Köy tavukçuluğunun yok olmasıyla, doğanın dengesine müdahale olacağını söyleyen parazitoloji uzmanlarına kulak verildi mi?
Köy tavukçuluğu kalmayınca, yılan çıyan akrep türü haşereler tehlike arz etmeyecek mi? Bakanlığın bunlara karşı da önlemleri var mı? Entegre tesis yetkilileri bu konuda da “vatandaşın sağlığını” düşünüyor mu?
Bu hareketler aslında toplum dinamiklerini ve halkın iktidarlarını test denemeleridir. Toplum olarak bu testte maalesef pozitif sonuç vermiş bulunuyoruz. Yani bu ülkede ne halkın, ne aydının, ne yetkililerin kişisel iradeleri kalmıştır. Bu ülkede hükümetler de dâhil herkes, istenildiği zaman istenilen istikamete manipüle edilebilmektedir.
Dolayısıyla bundan elli sene önce adı anılsa, milletin ayağa kalkacağı, taviz istekleri birer birer bu millete kabul ettirilebilecektir. AB müzakere sürecinde Sevr’i arattıracak en az yüz madde bizi beklemektedir.
Sağ olasın ey temiz halkım, var olasın… 11 ay dininle alay edip, bir ay (ramazanda) sana din pazarlayan bu yönlendirme basının her sözüne inanıp tavuktan kaçıyorken evet “grip” olmuyorsun ama “çok garip” oluyorsun…
Hatırıma Necip Fazıl’ın şu mısralarını getiriyorsun:
“Allahım sen acı bu saf millete…/ Akşam yatar, sabah kalkar başıboş…”
Ne zaman uyanacaksın, ne zaman göğsünü siper edeceksin bu hayâsızca akınlara…


www.ufukotesi.com - 02 / 2006  

unalbolat@netbulmail.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.